03 Aralık 2020 23:45

‘Reform’ları MHP mi engelliyor?

Devlet Bahçeli & Recep Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: AA

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ekonomide ve hukukta reform” açıklamalarının başta liberaller olmak üzere kimi çevrelerde yarattığı beklenti ve umut rüzgarı kısa sürede tersine döndü.

Gerçi TÜSİAD ve TOBB ile yapılan “verimli” görüşmelerle ekonomide “reform” süreci işletiliyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’le yapılan görüşmelerden sonra bu sermaye örgütlerinden yapılan açıklamalarda rekabetçi mekanizmaların işlerlik kazanması için mülkiyet hakkı ve serbest sözleşme gibi konularda yeni düzenlemeler yapılması isteniyor. Ekonomik kriz ve siyasi sıkışmışlık nedeniyle zor günler geçiren iktidar yeni ayrıcalıklar ve teşvikler üzerinden sermaye örgütlerinin desteğini arkasına almak istiyor. Yani ekonomide “reform” süreci şimdilik yolunda görünüyor.

Ancak zurnanın zırt dediği yer “hukukta reform” meselesi. Çünkü “hukukta reform”un adı bile iktidar cephesinde bir çalkantı yaratmaya yetti. Adalet Bakanı Gül’ün “Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun” açıklamasının ardından Cumhurbaşkanlığı Yüksek istişare Kurulu (YİK) Üyesi Bülent Arınç da katıldığı bir televizyon programında uzun zamandır tutuklu bulunan İş İnsanı Osman Kavala ve HDP Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tahliye olabileceklerini söyledi. MHP Lideri Bahçeli’nin Arınç’ın sözlerini “İhanete yataklık” olarak değerlendiren açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da Arınç’ı “Fitne ateşini yakmak”la eleştirince Arınç, Cumhurbaşkanlığı YİK üyeliğinden istifa etmek zorunda kaldı.

Aynı günlerde Ülkücü Mafya Lideri Alaattin Çakıcı, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu “kazığa oturtmak”la tehdit etti. MHP Lideri Bahçeli’nin Çakıcı’ya “dava arkadaşım” deyip arka çıkmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve tek adam iktidarının sözcüleri bir mafya liderinin ana muhalefet partisinin genel başkanını böylesine tehdit etmesi karşısında üç maymunu oynamayı tercih etti.

Ülkücü Mafya Lideri Çakıcı’yı Bahçeli’nin isteği doğrultusunda nisan ayında yapılan infaz düzenlemesi ile serbest bırakan tek adam iktidarının Kılıçdaroğlu’na yönelik tehditler karşısında sessiz kalması ve dahası Bahçeli’nin Arınç’ı hedef yapan açıklamasının ardından Erdoğan’ın da Arınç’ı sert sözlerle eleştirip istifaya zorlaması, Erdoğan’ın Bahçeli’nin/MHP’nin vesayeti altına girdiği yorumlarının yapılmasına neden oldu.

Bu gelişmeler kimi ulusalcı ve sol çevrelerde Erdoğan’ın kaderinin Bahçeli’ye bağlandığı, artık MHP’nin istemediği bir şeyin yapılamayacağı biçiminde değerlendiriliyor. İktidarın bugünkü politikalarından rahatsızlık duysalar da umut ve beklentilerini tamamen kaybetmemiş olan kimi muhafazakar ve liberal çevrelere göre ise, Erdoğan reform yapmak istemekte ama bu reform isteği Bahçeli/MHP tarafından sabote edilmektedir.

Birbirine ne kadar uzak ve hatta karşıt görünseler de Erdoğan iktidarının MHP’ye teslim olduğunu ya da MHP tarafından sabote edildiğini söyleyenler aslında aynı noktada birleşiyor: Çünkü tek adam iktidarının politikalarında MHP’yi belirleyici konumda görüyorlar. Dolayısıyla bilerek ya da bilmeyerek bunca yıllık iktidarından sonra bile Erdoğan’ı ülkenin bugün geldiği durumun sorumluluğundan kurtarıyor ya da sorumluluğunu azaltıyorlar. 

Peki, gerçekten böyle mi? Mesele Erdoğan’ın MHP’nin vesayeti altına girmesi ya da MHP tarafından sabote edilmesi midir?

Açıkça belirtmek gerekir ki, bu değerlendirmeleri yapanlar, ya tek adam rejiminin ne olduğunu bilmiyorlar ya da bunu unutmuş görünüyorlar!

Tek adam rejimi, Erdoğan’ın kişiliğiyle birleşerek özel bir biçim kazanmış olsa da sermayenin genel yönelimi olan merkezileşme, tekelleşme ve gericileşme eğiliminin devlet aygıtı içindeki cisimleşmesidir. Başka bir deyişle devlet işleyişinin tekelci burjuvazinin çıkarlarına dolaysız olarak bağlanmasının bir biçimi olarak yönetim erkinin tek kişinin elinde toplandığı merkeziyetçi-baskıcı-otoriter bir yönetim biçimidir.

Bu rejim, “büyük Türkiye” söylemi eşliğinde dışarıda tekelci burjuvazinin yayılmacı emellerinin peşinde koşmakta, içeride ise burjuvazinin en gerici ve milliyetçi kesimlerinin sözcüsü olarak işçi sınıfı ve demokrasi isteyen halk güçlerine topyekün bir saldırı yürütmektedir.

Erdoğan, temsilcisi olduğu gerici, yayılmacı, saldırgan burjuva kesimlerin çıkarları temelinde tek adam rejimini inşa etmeye yönelmiş ve bu temelde MHP ile bir ittifak/iş birliği ilişkisi içine girmiştir. Bugün ekonomik ve siyasi olarak yaşadığı açmazlardan kurtulmak için MHP ile kurduğu ‘blok’ üzerinden faşist bir rejim tahkim etmeye, yaşadığı açmazı işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerini baskı altına alarak çözmeye çalışmaktadır. 

Elbette MHP ve Bahçeli, tekelci sermayenin çıkarlarına dolaysızca bağlanmış baskıcı-otoriter bir rejim olarak tek adam rejimini savunmayı kendine ‘görev’ bilmiş ve bugün de faşist tahkimatın arkasında kararlıca durmaktadır. “Vatan”, “millet” nutukları eşliğinde bu süreç boyunca hem devlet bürokrasisi içinde ve hem de devlet ihalelerinden kendi payına düşeni almaktan geri durmamıştır. 

Sonuç olarak, bugün sıkıştığı oranda Erdoğan iktidarının MHP’ye olan bağımlılığının arttığı doğrudur. Ancak Erdoğan’ın tek adam iktidarı ve temsilcisi olduğu burjuva gericiliğin yayılmacı-saldırgan politikalarını ve faşist bir rejim inşa etmek üzere işçi sınıfı ve emekçi halk güçlerine karşı giriştikleri topyekün saldırıyı görmeden, süreci MHP’nin tutumu ile izah etmeye çalışmak en hafifiyle Erdoğan iktidarının karakterini ve yönelimini anlamamaktır. Bunu anlamayanların bu iktidara karşı tutarlı bir mücadele yürütmesi de beklenemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...