02 Aralık 2020 23:33

İktidarın pandemiye karşı seferberlik çağrısının karşılığı yoktur!

Recep Tayyip Erdoğan, kürsüde konuşuyor

Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Erdoğan ve kabinesi, Kovid-19’a karşı mücadele kapsamında yeni önlemleri pazartesi günü görüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, pandemi ile ilgili önlemleri açıklarken, sokağa çıkmanın yasak olduğu gün ve saatlerde de milyonlarca işçinin, dişe dokunur önlemler alınmadan fabrikalarda, atölyelerde çalışmaya devam edeceğini duyurdu.

Erdoğan’ın açıkladığı önlemler belirlenirken; TTB başta olmak üzere bilim çevrelerinden gelen önerilerin, sendikaların “Fabrikaların birer kovit-19 üretim üssü halini geldiği ve acil önlemler alınması gerektiği” yönündeki gelen talep ve itirazların umursanmadığı görüldü.

Erdoğan, Kovid-19’a karşı yeni önlemleri açıkladıktan sonra konuşmasının en önemli bölümünü Katar’la ilişkileri savunmaya ve muhalefeti “ulusal güvenlik sorunu” olarak ilan etmeye ayırdı.

Bu açıklamanın merkezinde ise; “para”yla ve kovid-19’a karşı mücadelede de başarısızlıklarını ve başarısız olacaklarını anlamamızı sağlayan zihniyet vardı.

“Paranın rengi, dini, milliyeti yoktur para paradır!” deyip kapitalizmin tanrısı parayı “değeler piramidi”nin en başına koyup kutsayan Erdoğan, aynı zamanda; “Bakmayın ‘yerlilik, millik diye tutturduğumuza, ‘beka’ diye ülkenin büyük sorunlarını gürültüye getirdiğimize... asıl mesele paradır. Nerden ve nasıl gelmiş olursa olsun!” demiş de olmaktadır.

ALINAN YENİ ÖNLEMLER BİR İŞE YARAYACAK MI?

Elbette paranın, bütün kutsal diye propaganda ettikleri “yerli ve milli” değerlerin önüne çıkarılmış olması, Hazinenin tam takır olmasıyla açıklanabilir. Ama bugün burada konumuz kovid-19’un yayılmasına karşı mücadele olacak.

Evet, tek adam yönetimi, yandaş sermayenin beslenmesi uğruna MB’nin “yedek akçesi”ni bile savurup, MB’yi döviz rezervini eksi 40 milyar dolara kadar getirdikten sonra Kovid-19’a karşı mücadelede;

1) Kovid-19’a karşı mücadeleyi 0 (sıfır) TL’ye mal etmek istemekte, hatta pandemiyle mücadelede bağış kampanyası yaparak, yeni bir kaynak yaratmak için harekete geçtiği de görüldü. Dahası tek adam yönetimi, İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki onlarca milyar lirayı, “İstihdamı koruma” adına patronlara aktarmada fırsatı kaçırmadı. Son alınan önlemlerde de İşsizlik Fonu’nu patronlara yağmalatmaya devam edilmektedir ama Hazineden, örneğin son günlerde işyerleri kapatılan esnaf ve bu işyerlerinde çalışan işçilere destek için tek kuruş ayrılmamıştır!

2) Tek adam yönetimi, kovid-19’a karşı mücadeleyi aynı zamanda muhalefeti ezmenin (Muhalif düzen partileri, ilerici demokrat partiler ve çevreler, emek ve meslek örgütleri, yönetiminin “arka bahçesi” haline gelmemiş sendikalar, muhalif yerel yönetimler...) fırsatına çevirme amacında ısrar ederek, kovid-19’a karşı gerçek bir mücadeleyi olanaksız hale getirmiş bulunmaktadır.

Nitekim sahadan, önlemleri değerlendiren TTB ve sağlık sendikaları ile işçi sendikalarının sözcüleri, alınan önlemlerin virüsün yayılmasını engellemeye yetmeyeceğini belirtiyorlar.

TEK ADAM YÖNETİMİ EN BASİT ÖNLEMLERİ BİLE HAYATA GEÇİREMEDİ!

Şu çok açık ki; pandemi, dünya ölçüsünde bir salgın oluğuna göre, bu salgına karşı mücadele de dünya ölçüsünde bir seferberliği gerektirmektedir.

Ancak bu alanda gelişmiş ülkelerin hükümetleri de bir seferberlik yapamamakta, en fazla emekçileri daha az mağdur etmek için parasal destek sağlamaktadır.

Nitekim pandemiye karşı mücadeleyi, pandemiden zarar görenlere para yardımı yapılıp yapılmamasına indirgeyenlerin iddialarının aksine en gelişmiş kapitalist ülkeler olan ABD, Fransa, İngiltere, hatta sermaye medyasında başarıları övülen Almanya’nın virüse karşı mücadelede beklenen başarıyı sağlayamadıklarını gördük, görüyoruz.

Ülkemizde ise; tek adam yönetiminin ekonomik krizin faturasını da pandeminin faturasına ekleyerek halka yüklemenin yanı sıra pandemiyi muhalefeti ezmenin fırsatına dönüştürme amacı ile de birleşince pandemiye karşı mücadelenin; sermayeye yeni kaynaklar aktarmanın ve muhalefeti ezme mücadelesine dönüştürüldüğünü gördük. Ki, “Maske dağıtamama”da da, “Yeterli miktarda grip aşısı sağlanamaması”nda da, “online eğitim ve yüz yüze eğitim” alanındaki uygulamalarda da tek adam yönetiminin pandemiye karşı mücadelede en basit önlemleri alma yeteneğinin olmadığını gördük!

Öyle görünüyor ki, benzer bir başarısızlık örneğini “pandemi aşısı”nın ithali ve uygulamaya sokulmasında da göreceğimizi söylemek kehanet olmaz.

PANDEMİYE KARŞI BİR SEFERBERLİK YAPILACAKSA?..

Pandemiye karşı bir “seferberlik”ten söz ediliyorsa, pandemiye karşı mücadele;

Bütçe dahil bütün mali ve ekonomik imkanların pandeminin yol açacağı yıkımın halkı mümkün olduğu kadar az etkilemesi için bütçeden başlayarak tüm harcamaların yeniden düzenlenmesini, TTB, tüm sağlık örgütleri, sağlık sendikaları, tüm diğer sendikalar ile emek ve meslek örgütleri, bütün yerel yönetimler, muhtarlar, yerel dernekler, site yöneticileri, apartman yöneticilerine... kadar bütün toplumsal örgütlenmenin bütün odaklarını harekete geçirilmesi gerekmektedir. Sadece bu örgütlerin fikir söyleme ötesinde aynı zamanda bir dayanışma odağı olarak, pandemiye karşı mücadelenin önemli bir aracı olarak “fiziki mesafeyi”, büyütürken “toplumsal mesafeyi” ortadan kaldırmak için bu örgütlü güçleri harekete geçirmek (Harekete geçmesini önleyen tutumdan vazgeçmek) toplumsal bir seferberlik için olmazsa olmazdır.

Ama tek adam yönetimi, bir yandan bütçe ve denetimindeki öteki kaynakları bütün imkanlarını, kendi yandaşları başta olmak üzere patronların desteklenmesine ayırmaktadır.

Öte yandan tek adam yönetimi, tüm muhalif güçleri artık bir “milli güvenlik sorunu” olarak gördüğü için her türlü halk örgütlenmesini, sendikal, mesleki ya da siyasi tek adam düzenine biat etmeyen her odağı hedefe koyan bir stratejiyi benimsediği için, “pandemiye karşı seferberlik” çağrıları kubbede hoş bir sada bile olamamaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...