25 Kasım 2020 23:46

Saray reformları ya da büyük sermayenin tahkimi! 

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Devlet Bahçeli, partisinin 24 Kasım 2020 tarihli grup toplantısında yaptığı konuşmasıyla Erdoğan’ın “reformlar” açıklamasını duyduklarında ‘ağzı kulaklarına varan’ları morarttı! Bahçeli sadece alışkanlığı olduğu üzere düşman olarak gösterdiği kimler varsa hepsine bin türden hakaretle pişman edileceklerini söylemedi. CHP ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu ihanet odaklarıyla, teröristlerle, emperyalistlerle işbirliği içinde olmakla suçlarken, kendisinin mücadele arkadaşı olarak tanımladığı A. Çakıcı ile ilişkin açıklamalarını da madde madde yeniden sıralayarak ülkücü milliyetçi gençlerin Türk düşmanı hainlere karşı savaştıklarını, ülkücüden mafyacı, mafyacıdan ülkücü olmadığı ve olmayacağı yönündeki kendi nakaratını yinelemiş olmasında da pek bir yenilik yoktu. Hak mücadelesi yürütenleri “ılık ılık kanınızı döküp kanınızla banyo yaparım” diye tehdit eden Sedat Peker’i, Halûk Kırcı gibi ülkücüleri anmadığı için alındılar mı, bilinmez. Erdoğan’ı büyük reis olarak överken Bülent Arınç’ı “hukuk”tan söz ettiği için teröristlerin safına geçmekle suçlayıp “aslına mı nesline mi dönüyorsun?” diye köken işaretine sağ el önde parmak sallarken bile beklenmedik bir şey söylemiş olmuyordu.

Ancak, Bahçeli’nin konuşmasındaki vurgular ve her vesileyle yaptığı açıklamalarıyla ‘gündem belirleyen’ Erdoğan’ın aynı ton ve hemen hemen aynı içerikteki açıklamaları, yapılacağı propaganda edilen “reformlar”ın ne türden ve hangi yönde olacağını ortaya koyar mahiyetteydi. Erdoğan’ın ABD ile stratejik müttefikliğin uzun geçmişine atıfla işbirliğini geliştirmeye hazır olduklarını ve AB’ne yakın durduklarını söylemesi, Bahçeli’nin ise şoven milliyetçi hamaset kapsamında bu güçleri suçlar görünmesi bir farklılık gibi görünmekle birlikte, Batılı emperyalist devletlerle ‘geleneksel’ işbirliği, muhafazakâr milliyetçi, din istismarcısı ve faşist burjuva partilerinin ortak paydası olmaya devam ediyor. Erdoğan da, Bahçeli de “Kızıl Elma!” hedefine vurgu yaptılar. Erdoğan ve Bahçeli, demokratik haklardan sözedilmesini dahi Türkiye’nin düşmanlarına hizmet etme olarak görüyor; mutlak otoriteye boyun eğilmesini istiyorlar. Bahçeli ‘Tek adam yönetimi’nin Türk devletinin bekası için koşul olduğunu söylüyor. 

Bahçeli ve Erdoğan-ve partileriyle havuz medyası militanları bu yöndeki tehdit söylemini sürdürürlerken DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş’e üye oldukları için patronları tarafından tazminatsız işten çıkarılan işçilerin buna karşı giriştikleri protesto eylemi polis saldırısıyla dağıtılıp 97 işçi gözaltına alınıyor. Kadınlara yönelik cinayetlere yenileri ekleniyor ve bu cinayetlerin bu denli çoğalmasının kendi yönetim politikaları ve kadın cinsine bakış açılarıyla bağını örtbas etmek için ikiyüzlü açıklamalar eşliğinde iktidarın zor güçleri kadın protestolarına karşı mevziye giriyor. 

Militer vurgularla güçlendirilmiş açıklamalar-ki bunlara ‘başını kaldıranın başını ezme’ anlayışıyla sürdürülen zorbalık eşlik ediyor-, işçi ve emekçilerin mücadeleci ileri kesimlerine ve örgütlü siyasal güçlere tehdit, yandaşlara ise safları sıklaştırıp “cenge hazır olun!” mesajıdır.  

Ekonomik koşullar ağırlaştı; işsizlik, yoksulluk ve pahalılık artmaya devam ediyor. Bütçe açığı büyüdü, dış borçlar ödenemez boyutlara vardı. Faiz artırımıyla TL’nin değerini yükseltme politikasının işe yaramadığı her denemede yeniden açıklık kazanıyor. Milyonlarca kredi borçlusu var ve borcunu ödeyemez durumda. Sadece işçi ve emekçilerin saflarında değil küçük ve orta burjuva kesimlerde de tepkiler artmaya başladı. Büyük sermayenin özellikle ‘klasik şirketler’ denebilecek kesimi gelişmelerden rahatsız. Böylesi bir dönemde yapılacağı ilan edilen “reformlar“dan işçi sınıfı ve emekçiler yararına sonuçlar çıkmayacağı, bugüne dek izlenen politikanın sürdürüleceğine dair kesin kararlılık açıklamalarıyla bir kez daha teyit edildi. Saray yönetiminin kitle desteğine ihtiyacı kuşkusuz vardır ve artmıştır. Kitlelerle ilişkilerini yenileme ihtiyacı duymaktadır ve fakat bunun için şoven milliyetçi hamaset ve beklenti yaratmaya yönelik demagojik söylem ötesinde başvuracağı bir iyileştirme için olanaklara sahip değildir. Açmazları artmış ve büyümüştür. Başvuracağı “reformlar”ın büyük sermaye yararına yeni bazı uygulamaların yanı sıra dış ilişkilerdeki sıkışmışlığını hafifletecek bazı tavizlerle sınırlı olması güçlü olasılıktır.  Küçük ve orta burjuva kesimlerin beklentilerine kısmi olarak da olsa yanıt oluşturma ve büyük sermayeye güvence verme önceliği ekonomik-siyasal baskı ve zorbalığın yoğunlaştırılarak sürdürülmesini gerektirmektedir.  

MHP’nin burjuva demokratik hak kullanımına düşman bir politikayı temsilde diğer sermaye partilerini geride bırakarak on yıllar boyudur varlığını sürdürdüğü; kendini bir devlet gücü ve kurumu olarak gördüğü gibi devletin temel kurumlarını yönetenler tarafından da böyle değerlendirildiği biliniyor. Çakıcı, hapisten çıktıktan sonra Ağar, Eken, Alan ve Bahçeli ile boy gösterdi. Saray ekibi Türkçülük ve İslamcılığın siyasal askeri temsilinde en üst düzeyde (devlet idaresi) en etkin güç durumunda. Bu ikisi, “devletin karanlık derin güçleri” olarak da tanımlanan örgütlenmeleriyle birlikte silah ve enerji başta olmak üzere çeşitli sektörlerdeki tekel işletmeleriyle iç içe geçmiş vaziyette tekelci sermayenin ülkenin bugünkü koşullarında en saldırgan ve yayılmacı kesimlerinin çıkarlarını önceleyerek iktidar ipini elde tutmaya çalışıyorlar. 

İşçi-emekçi hareketi bu politikaların uygulanmasını sekteye uğratacak bir düzeyde olmamasına rağmen, ekonomik sorunların ağırlığı, Bölgedeki gelişmeler ve yayılmacı dış politika siyasal gericiliğin yoğunlaştırılmasında önemli rol oynuyor. Tekelci büyük sermaye yararına ve emperyalistlerle işbirliği içinde sürdürülen politik-ekonomik -ve de askeri tahkim halk kitleleri ve örgütlenmiş kesimleri açısından büyük tehditler içeriyor.
Bu durum ve koşullar, sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimlerin ekonomik-sosyal ve siyasal acil talepler etrafında en geniş kitlesel birlik oluşturacak şekilde bir mücadelesini günün en önemli sorunu-ve görevi kılıyor. Sermayeden ve burjuva partilerinden bağımsız örgütlenme yeteneği göstermiş işçi-emekçi kesimleriyle devrimci-demokrat ve sosyalist aydınların özel bir sorumlulukla karşı karşıya bulundukları böylesi bir dönemde, düzen partileri tarafından yanıltılan emekçi kesimlerin bu kandırmacadan kurtulmaları için somut biçim ve yöntemler bulunarak atılacak adımlar, bu mücadelenin başarısı açısından büyük önem taşıyor. Siyasal baskı, zor ve şiddetin daha da yoğunlaştırılması ancak böyle engellenebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...