06 Kasım 2020 23:34

Ercüment de çözemeyebilir!

Görsel: Afiş 

Paylaş

Popüler olmuş dizilerde seyircinin ilgisine mazhar olan, giderek fenomene dönüşen yan karakterleri başka bir hikayenin kahramanı yapmak sıkça karşılaştığımız bir durum. Özellikle de Amerikan sinema ve televizyon sektöründe. “Better Call Saul”, “The Blacklist Redemption” vb. Türkiye’de de uygulanmışlığı var. Benim hatırladığım Kurtlar Vadisi’nin bir dönem çok dikkat çeken “Muro” ve “İskender Küçük” karakterleri için ayrı iki film çekilmişti.

Halihazırda iki bölümünü izleyebildiğimiz, Blu TV’de yayımlanmaya başlayan “Saygı” dizisi de bu tür bir ‘spin-off.’ Behzat Ç.’nin seyircinin kanını donduran ‘kötü adam’ı Ercüment Çözer’in kendi adalet anlayışını uygulamaya koyduğunu anlayabildiğimiz, buna onunla benzer hisler paylaşan iki gencin de katılacağını düşünmemiz için elimize bazı ipuçları verilen, galiba medyanın da bir ucundan dahil olacağı bir dizi olacak “Saygı.” Bütün bunları net bir şekilde yazamıyoruz çünkü geride iki bölüm ve 140 dakika kalmasına rağmen dizinin henüz tam olarak başladığını söylemek güç. Bakın burası önemli, buraya döneceğiz tekrar!

Dizi 30 dakikalık bir giriş bölümü ile açılıyor. Bu bölümde Ercüment Çözer’in yılın iş adamı ödülünü alışını, ardından gittiği barda bir kadını rahatsız eden akademisyeni ‘kaldırarak’ konağına getirdiğini, burada bir tür rehabilite ünitesi kurduğunu, insanları iyileştirmek ile öldürmek arasında yöntemlerinin varlığını keşfediyoruz. Muhtemelen ilerleyen bölümlerde Ercüment’in açmazlarını göstermek, onu ahlaken yargılamak için var olacağı benzer Yavuz karakteriyle de tanışıyoruz bu bölümde. Bir de reality şov programı yapan Sunucu Televizyoncu Hasret var tabii. Ercüment ile aralarında bir şeyler olma ihtimali beliren…

Bu yarım saatin ardından bir üniversitenin arşivinde çalışan, babasıyla sorunlar yaşayan, Tiyatro Oyuncusu Helen adlı bir kadına takık Savaş ile tanışıyoruz. Bu arada Paris’e kaçıp Troya savaşına neden olan Helen’in ismi ile Savaş arasındaki bağlantının cin fikirliliğine hayran kalıyoruz. İşte bu iki gencin tanışma faslı tam kırk dakika sürüyor. Finalde Savaş birini öldürüyor. İkinci bölümde yine kırk dakika bu gençleri izliyoruz, sonunda Helen birini öldürüyor. İlk bölümün tersi biçimde ikinci bölünün son yarım saatinde ise Ercüment Çözer giriyor devreye ve tabii ki bu gençleri buluyor. Çünkü 140 dakika boyunca zaten amaç bu. Ve fakat sorun, bütün bunların 40 bilemedin 50 dakikada çözülebilecek olması.

Dizi sanki 40 dakika için tasarlanmış da, mecburen 70 dakikaya uzatılmış gibi. Tempo açısından ana akım kanallarda gece yayımlanan dizilerin bile altına düşüyor çoğu zaman ki, bu Blu TV’nin daha önceki işlerinde olmayan bir şey. İlk bölümdeki 30 dakikalık girişin 15 dakika olmamasının önündeki engel ne anlamakta zorlanıyor insan, akademisyeni eve getirdikten sonraki uzun sorgunun, rehabilitasyon merkezindeki sahnelerin uzun uzun göze sokulması durumu anlatmaktan çok hikayeden kopmamıza neden oluyor. Gençlerin tanışmaların ardından bitmek bilmeyen girizgahlar, karikatür gibi yazılmış ve oynanmış taksici karakteri ilk bölümün diğer zaafları.

İkinci bölüm başladığında bir şey olur, hikaye biraz tempo kazanır diye bekliyoruz ama nafile… Otuzuncu dakikaya kadar ilk bölümün tekrarlarını izliyoruz neredeyse. Ercüment’in ortada görülmediği bu bölümde Savaş’ın “Teslim olucam ben” tutturmaları ile Helen’in baba dertlerinin üzerinden geçiyoruz bir kez daha… Misal Savaş’ın polise hitaben yazdığı itiraf mektubunda olayları tek tek dinlememize ne gerek var? Hepsini gördük zaten. Bu karakter kötü/ yaptığı şeyi umursamayan birisi olsaydı nedamet getirdiği için böyle bir itirafın karakterin dönüşümünü de gösterdiğini düşünebilirdik. Ama karakter zaten yaptığı şeyin vicdan yüküyle dolu ve bunu yarım saattir izliyoruz, bir de ağzından duymaya ne gerek var. Akıllarda canlansın diye söylüyorum hiçbir şey olmayan bu kırk dakikaya adamlar bir bölüm “Breaking Bad”, “Stranger Things” falan sığdırıyorlar…

30 ile 40 dakikalar arasındaki hız şimdi biraz tempo kazanıyoruz duygusu yaratsa da Ercüment Çözer’in devreye girişiyle başka bir sorun ortaya çıkıyor bu kez. Hakkını vermeden geçmeyelim. Nejat İşler en iyi oyunlarından birisini çıkarmıyor ama gerçek bir ‘movie star’ olduğu gerçeğini bir kez daha kabul ettiriyor hepimize… “Saygı”daki Ercüment Çözer’in “Behzat Ç.”dekinden şöyle bir farkı var. Bu karakter “Behzat Ç.”de arada bir görünen, seyircinin fazla empati kurduğu ana karakteri sürekli zor durumda bırakan, çok ilgi görse de biraz da ‘nefret öznesi’ olan birisiydi. Ercüment’in oradaki bütün numarası her şeyi halledebilme becerisiydi. Devlet, bürokrasi, iş dünyası aklınıza gelebilecek her yerde adamları vardı. Ne derse yerine getirilir, neyi isterse oldurulurdu. Ama dizinin ana aksı onun üzerine inşa edilmediği için bütün bunların nasıl olduğu seyirciye malum olmazdı, olmasına da gerek yoktu. Ve fakat “Saygı”da bazı bilgileri ele geçirmek için devreye sokulan yöntemler karakter üzerindeki gizemi ortadan kaldırıp onu dünyevi hale getiriyor. Bir yandan kanuna, nizama kafa tutup kendi hapishanesini kurabilecek kadar kudretli, diğer yandan birlikte olduğu kadın uyuyunca dosyalarını karıştırıp bilgi aşıracak kadar sıradan…

“Saygı”, ilk iki bölümdeki temposu ve vadettiği olay örgüsü ile uzun süre akıllarda kalabilecek bir iş olmayacakmış gibi görünüyor. Dizinin Ercüment Çözer’i dünyevileştirirken sempatikleştirmek, ‘hak, hukuk, adalet’ gibi meselelerde bazı etik tartışmalar açmak gibi riskleri de var kuşkusuz ama bunları söylemek için henüz erken...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...