06 Kasım 2020 23:50

Kendi kendinin mucizesi

Elif Perinçek'in enkaz altından çıkarıldığı an

Elif Perinçek'in enkaz altından çıkarıldığı an | Fotoğraf: İstanbul İtfaiyesi/AA

Paylaş

Küçücük eliyle kurtarıcısının eldivenli parmağına sımsıkı sarılan Elif bebeğin fotoğrafı, işi artık mucizeye kalmış çoğunluğun da ruh halini yansıtıyor aslında. Enkaz alanında, kayıplarını sayarak ‘Bunları kim telafi edecek’ diye haykıran esnafa, belli belirsiz duyulacak şekilde ‘Biz karşılayacağız’ demek zorunda kalan devlet büyüğüne yanıt veren bir kadın da bu vaadin gerçekleşmesinin bir mucize olduğunun farkında: ‘İnşallah! Biz güvenimizi kaybettik çünkü’

İnşallahdaki beklentinin bir karşılığının olmadığını oradaki herkes biliyor. Pandeminin ilk aylarında vatandaşa IBAN gönderen, ekonomik krizde yoksullara askıda ekmek reva gören, öte dünyadaki yerinin bu dünyadaki imtihanlarla garanti altına alındığını iddia eden, kanser hastası kadına harçlık vermeye kalkan ve ‘Çürük binalarda oturmayın, gidin sıfır evler alın’ diyebilen acı istismarcılarının çoktan terk ettiği alanda kurtulma umudu da porselen fincanların süsü olabiliyor artık. Devlet, her şeyi bizden beklemeyin diye kestirip attığından beri kimse devletlüden bir şey beklemiyor. Ağacın gölgesini bile pazarlayan kapitalizm Elif bebekle kurtarıcısının fotoğrafının nakşedildiği kupalarda o yok umudu satıyor şimdi.

Başkalarının acısına böyle bakıyor tüccar. O sırada Ayda bebeğin babası çimentosuz yapılmış apartmanın göçüğü önünde ‘El ele verelim binaları denetleyelim’ dediğinde yükselen alkış sesleri birlik ve beraberlikten, yardımlaşmaktan başka çaresi kalmamış hemşehrilerinden geliyor sadece. Ne o mucizeyi kâra çevirmek için umut satan zihniyetten ne de okulların depreme dayanıklı hale getirilmesi için MEB bütçesinin artırılması önergesine Mecliste hayır oyu veren AKP ve MHP kadrolarından. Onlar daha depremin artçı sarsıntıları kesilmeden, parklardaki çadırlar sökülmeden parmaklarını bir kez daha umudun katli için kaldırmaya hazırlanıyorlar. Çünkü kıdem tazminatını tarihe gömdüğü gibi emekçileri güvencesiz bir hayata mahkum eden bir yasayı, işsizlik fonunda birikmiş alın terini patronlara karşılıksız sunmak üzere oylamaktalar.

Askıda ekmekle doyup, daire başına ortalama 30 bin TL tutan bina denetimini kendileri yapsın bu emekçiler, sonra da krizde satılamayan birikmiş konut stokunu eritmek için sıfır evler almak için kuyruğa girsinler. Yapamayanların işi mucizeye kalır, öyle mi alay komutanı! Bu ses çınlasın kulaklarda. Soma madenlerinde ‘Kör edilenlerin, sakat kalanların, ciğerleri çürütülenlerin’ yıllardır sonuçlandırılamayan davası için Ankara’ya doğru yürüyüşe geçen işçilerin önünü kesen güvenlik kuvvetlerine ‘Sanki suçlu bizmişik gibi, hırsızlığı arsızlığı biz yapmışık gibi devlet bizden hesap soruyor… ama korkmuyoruz, buradayız’ diye hitap eden işçi göz altına alındıktan sonra 2021 bütçesi rahatça geçirilebilir. Burası da çok önemli diye diye, alay komutanı!

Sanki pandemi tarih olmuş da eğitim de gerekmezmiş gibi davranan bütçe yapıcı silahlanmaya, Diyanete verdikçe veriyor. Müşteri teminatlı kamu-özel ortaklığı girişimlerine ne kadar para ayrıldığı özenle gizleniyor ki muhalefet didiklemesin. Çorlu tren kazasının menfezine tutulan büyütecin, ne kadar iğreti olduğunu gösterdiği sistemin yargılandığı 6. duruşmadan da bir şey çıkmaması sürpriz değil. Dolarla maaş almıyorlarsa kura da bakmasınlar ülkesinde emeği ve canı değersizleşen emekçiler için kim parmağını kıpırdatır ki?

Deprem haberini alır almaz kendi davalarının peşine düştükleri yoldan geri dönen Soma işçileri, enkazdan çıkıp diğerlerinin yardımına koşanlar, konu komşu, yani ahali kıpırdatır. Maden işçileri, devlet ‘Kendi işinizi kendiniz yapın’ demese de göçük altında kalmanın ne demek olduğunu bildikleri için enkaz altındaki canı kurtarmaya koşarlardı. Tanımadıkları insanların dayanışmasıyla bugünleri atlatmaya çalışan depremzedeler için mucize, kendi denklerinden gelenlerin duygudaşlığında, dayanışmanın sıradanlığındaydı.

Bu ağır işleri yurttaşların kendisine bırakıp, askıya ekmek bırakarak kaçan bir iktidarın sorumluluk almamak için boşalttığı alanı sadece TOKİ, ödenemeyen banka kredileri, soyguncu müteahhitler, acı istismarcıları, kapitalist fırsatçılar doldurmuyor demek ki. Deprem korkusunu kentsel dönüşümü arz-talep denklemine yerleştirmek için kullanan ve emekçilere getirisi ancak yerinden edilme olan inşaat dürtüsüyle satılığa çıkamayan tek yurt dayanışma ise, orada devlet kılığına girmiş kurtarıcıya da, her musibetten rant çıkaran hinliğe de yol açılmaz.

Yıllar önce Karadeniz’de Yeşilyol eyleminde direnenlerin etrafını saran jandarma komutanına ‘Devlet benim’ diye çıkışan bir yoksulun, Havva ananın temennisinin yolu açılır. İş başa düşmüşse Havva analar devlet olur. Olmaz mı alay komutanı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...