02 Kasım 2020 23:45

Afet ve Sınıflar…

Arama kurtarma çalışmaları yapan görevliler

Fotoğraf: Muhammet Fatih Oğraş/AA

Paylaş

Sadece deprem açısından ele alacaktık, ancak son İzmir depremiyle karşılaştırıldığında etkisi daha da yüksek olan salgını da katmasak olmayacaktı. Tüm dünyada rakamlar mart-nisanı çoktan aşmış ve virüs her yanı sarmış durumda. Avrupa önlemleri en üst dereceye çıkardı bile. Türkiye ise kırılıyor, Avrupa’nın tümünden kötü, ama henüz hiçbir önlem düşünülmüyor!

Virüs sınıf tanımaz deniyor. Doğru, yakalarsa tanımıyor. İşte, Burhan Kuzu. Karanlık İranlılara aracılık etmişti, ama işte kefenin cebi yok! Onu yakaladı virüs ve götürdü.

Ancak virüsün bir zengini yakalaması zor mu zor. Alplere çıkanları mı ararsınız, adalarına çekilenleri mi. Haydi, virüs yakalasın da görelim! Hepsinin adası yok tabii. Kimin sarayı, kimin malikanesi var ama. Hiçbiri tıklım tıklım metrobüs ya da otobüsle işe gitmiyor. Hangisi, Dardanel işçisi kadınlarımız gibi, hasta olsa bile çalışmaya zorlandı? Hangisi evine gitmek yerine fabrikanın lojman demeye dil varmaz eklentilerinde yatıp kalkmaya mecbur tutuldu? Bant arkadaşının testi pozitif çıkmasına rağmen bırakın karantinaya alınmayı, işçi, işinden olmasın ya da ücretinden kesilmesin diye çalışmayı sürdürmekten kaçınamazken, fabrikatörün kimsenin yanına yanaştığı görülmüş mü? Gidip marketten alış-veriş yapma derdi olan hangi zengin bankacıyı tanıyorsunuz? Var mı en ucuz ürün satanını aradığımız marketlerde rastladığımız kalantor biri, hiç gördünüz mü?

Diyeceksiniz ki, “Ama Trump’la, Boris Johnson ve Bolonaro da Covid oldular.” Evet, kendi umursamazlıklarıyla aşırı güvenlerinden kaptılar virüsü. Gösteri yapıyor, küçümsüyorlardı. Şakaya gelmeyen virüs onları da vurdu. Ama üçü de turp gibi maşallah, bir işçi ya da kent veya kır yoksulunun yanına bile yaklaşamayacakları tedaviler uygulandı beylerimize, kısa sürede ayağa kaldırıldılar. Ve zaten bir işçiyle kıyaslanmayacak kadar besiliydiler, bağışıklık sistemleri güçlendirilmişti.

Hastanelerin en gelişkinleri, devleti ve özeliyle zengin burjuvalar için. Halka ise bir test için kaç gün kuyruk beklemek ve üstelik olamamak kalıyor. İşte grip aşısı. Olması gereken kaç ihtiyaç sahibi risk grubundan yoksul işçi yaptırabildi aşıyı?

Destek önlemleri de hep tekelci burjuvalar için. Şirketlere her ülkede çuvalla para akıtıldı destek diye, Türkiye’de işçiye düşen zar zor günlük 39 TL oldu!

Deprem de bir afet ve sınıflar karşısındaki kıyıcılığı açısından salgından farkı yok. Deprem Uzmanı Prof. Ahmet Ercan açık konuştu: “Deprem zengini öldürmez, yoksulu öldürür”! Net. Kesin.

1999 depreminde ölenin haddi hesabı yoktu. Körfezin çoğu yerleşim yerinde taş üstünde taş kalmamıştı. Gerçekten ayakta kalan bina sayılıydı. Derince yakınlarında, yıkıntıların ortasında bir bina ise, bir çizik bile almamacasına dimdik ayaktaydı. Hani, o dışarıdan içerisi görünmeyen camla kaplı çelik konstrüksiyon binalardan. Sabancı Holdingindi.

Son İzmir depreminde o birkaç saniye içinde öne doğru çöken ve altından onlarca ceset çıkarılan çok katlı derme çatma binayla karşılaştırın.

Sabancılardan ya da Koçlardan kimsenin depremlerde ölme ihtimali olabilir mi? Yolda yürürken kafasına saksı ya da uçak düşme ihtimali kadardır. Milyonda bir yani. O kadarı da olur! Ama bir Sabancı’nın yolda yürüdüğü bile herhalde hiç görülmemiştir. En çok malikanesinin bahçesinde turlar!

Asgari ücretle çalışan bir işçiyi düşünün. Hele bu krizde zordur, ama haydi, karısı da çalışsın ve eve iki ücret girsin. Beş bin yapmaz. Ya ailenin tek kişinin eline baktığı haneler? 2 bin 324 TL. ile kira mı verilir, çocuk mu okutulur, yemeğe mi otobüse mi para yetiştirilir, yoksa giyime mi, varın işin içinden çıkın! İstanbul’da ev kirası kaç liradır, fabrikatör ya da bankacı bilmediği gibi, iktidar ya da burjuva muhalefet siyasetçileri de bilmez. Yoksul işçi ve emekçi, mecburdur, hasarlı ya da çürük olduğunu bilse bile, başını bir çatının altına sokacaktır. Ama İzmir’de çöken binada olduğu gibi, alt katındaki büyük market zincirlerinden biri alanı kullanışlı hale getirmek için kolonu kesmişmiş. Bu, yoksulun “şansı”dır! Tıpkı yerin dibini kazan Somalı ya da Ermenekli maden işçisinin toprağın altında kalma “şansı” gibi! Tekelci zenginler işte bu şanstan muaftır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...