30 Ekim 2020 01:00

97 yılda, gele gele ‘eve ekmek götüremiyoruz’a geldik!

Fotoğraf: TEMSA işçisi

Paylaş

Cumhuriyetin 100 yaşına basmasına sadece üç yıl kaldı. Ama Cumhuriyetin 97’nci yılını kutlarken siyasetin önemli gündemlerinde birisi, “Vatandaşın evine ekmek götürüp götürmediği” oldu.

MHP ve Genel Başkanı Bahçeli’nin “askıda ekmek” kampanyası ile başlayan tartışma, kendisini “İyi AK Partiliyim” diye tarif eden bir esnaf temsilcisinin Erdoğan’a“Eve ekmek götüremiyoruz” şikayetiyle birleşince, tartışmanın boyutu daha da genişledi. Tartışmanın ilerlemesi üzerine Erdoğan, “Türkiye’de böyle bir şey var mı? Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye’de var mı?” diyerek ve tartışmayı kişi düzeyine indirgeyip topu taca atmaya kalksa da bunda başarılı olamayacak gibi görünüyor. Çünkü, içinden geçtiğimiz konjonktürde bu tartışma; holdinglerin, sermaye gruplarının, bankaların “ekonomik kriz”di, “pandemi”ydi demeden milyarlarına milyar katarken; işçi sınıfının ve emekçilerin nasıl bir işsizlik, yoksulluk ve sömürü girdabına sürüklendiği tartışmasına yol açacak bir çelişkiyi içermektedir.

YIL DÖNÜMLERİNDE BU TARTIŞMA HEP YAPILDI

Elbette ki; en azından 18 yıllık AKP iktidarı boyunca, AKP’nin cumhuriyet değerleriyle hesaplaşmayı hep gizli ajandası olarak koruması, hele de son yıllarda yeni Osmanlıcı dış politika ve içeride tek adam yönetiminin zeminini oluşturacak muhafazakar toplum inşasıyla bağlantılı politikalarının cumhuriyet değerleriyle çatışması, hep gündemde oldu. Özellikle de cumhuriyetin yıl dönümü kutlamaları etrafındaki tartışmalarda!

Bugün de cumhuriyetin 97’nci yıl dönümünde, iktidarın, çeşitli siyasi parti ve çevrelerin, kitle örgütlerinin, büyük sermaye kuruluşlarının ve onların sözcülerinin, Cumhuriyet Bayramı ile ilgili mesajlarında; tüm dünyanın baş sorunu haline gelen pandemiye karşı mücadele ve bu mücadelenin tek adam yönetimi tarafından ekonomik krizin yükünü halkın sırtına yıkma ve muhalefeti ezmenin fırsatına dönüştürme girişimleri, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaşı, “Batı değerlerleriyle çatışma”yı Macron’la Erdoğan arasındaki kavgaya indirgeyip, bir din ve milliyetçilik kavgasına dönüştürme üstünden tek adam yönetiminin dış ve iç politikasının dayanağına dönüştürme amaçları, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’de, Kafkasya’da yeni Osmanlıcılığın çıkardığı fatura, yargının tamamen tek adam yönetimine bağlanması, Cumhuriyet tarihi boyunca sürüp gelen antiemperyalizm, laiklik, demokrasi ve Kürt sorununun çözümü... gibi sorunlar 97’nci yılında da cumhuriyetin önündeki sorunlar olarak, her odağın kendi amaç ve hedefleri ekseninde ifadesini bulmaktadır.

Ancak, bugün, 97 yaşındaki cumhuriyet tartışmalarında vatandaşın “Eve ekmek götürüp götürememe” tartışması yapmak durumunda kalınması, elbette ki bütün bu tartışmalar içinde bir düzen tartışmasını da gündeme getirmektedir.

EVİNE EKMEK GÖTÜREMEYEN MİLYONLARCA İŞÇİ-EMEKÇİ VAR!

Tartışma, Malatya’da partisinin il kongresine giden Erdoğan’ın şehir gezisi sırasında, kendisini karşılayan minibüsçü esnafıyla sohbeti sırasında, Minibüsçülerin dernek başkanı esnafın, “Eve ekmek götüremiyoruz” demesi ve Erdoğan’ın bu sözleri “çok abartılı” bularak, minibüsçülere “Alın için rahatlayın” dercesine malum çay paketlerinden atıp, tartışmayı orada kesip ayrılmasıyla başladı.

Konu, Bahçeli’nin “askıda ekmek” kampanyası ve Denizli Valisinin “pandemi yasakları”yla ilgili esnafla karşı karşıya gelmesiyle daha da çeşitlendi.

Erdoğan bu tartışmayı, “Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye’de var mı?” diyerek, bir kişinin evine giderken fırından ekmek alıp alamaması gibi kişisel bir soruna indirgiyor. Ama şu da bir gerçek ki, Bahçeli’nin 'askıda ekmek kampanyası”nın bir alıcısı varsa -ki vardır; bu ülkede evine giderken ekmek götüremeyenler de vardır.

Zaten “Evimize ekmek götüremiyoruz” söylemi de halk tarafından, “Kazancımız o kadar az ki, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyoruz” demek için kullanılmaktadır.

Buradan bakıldığında ve TÜİK’in tespit ettiği “açlık sınırı” verileri dikkate alındığında; asgari ücretin resmi açlık sınırının altında kaldığı ülkemizde 8 milyon asgari ücretli işçinin, maaşları asgari ücretin de altında olan yaklaşık 9 milyon emeklinin, altı aydır ayda 1077 TL ile geçinmeye mahkum edilen, ücretsiz izne gönderilen 2 milyon işçinin, sayısı 10 milyona yaklaşan işsizler ordusu fertlerinin, sayısı milyonları bulan ve pandemi koşullarında giderleri gelirlerinin altına düşmüş ve bir bölümü iflas etmiş, önemli bir kesimi de iflasın eşiğinde olan esnafların bugün “Evine ekmek götürmesi” mümkün olmamaktadır.

CUMHURİYETİN SINIFSALLIK BOYUTUNU DA TARTIŞMAYA AÇACAK BİR GELİŞME

Malatya’da ”Evimize ekmek götüremiyoruz” diyerek minibüsçü esnafının durumunu dile getiren (Sözlerinin geri aldırılmış olmasının bir önemi yoktur) esnafın sözleri, 2001 krizinde Ecevit’in önüne “yazar kasa atan” esnafın eylemiyle aynı kategoridedir.

Bu kişinin AKP aktif bir üyesi olması, orta sınıftan bir kişi olması onun tutumunu önemsizleştiren değil tersine, “Evimize ekme götüremiyoruz,  bunun için gerekli önlemler alınsın”  talebinin orta sınıfa, hatta AKP’nin içine kadar yansıdığını göstermesi bakımından ayrıca önemlidir.

Kaldı ki bu tepki; Denizli’de kendisine, “Neden maske takmıyorsun”  diyen Vali’ye, “Gebermek istiyorum. Dün 100, bugün 15 TL’lik alışveriş ettim” diyen esnafın tepkisiyle aynıdır. Bu da bugünün orta sınıflarının, yakın bir gelecekte ellerindeki geçim araçları ve birikim olarak neleri varsa bankaların eline geçeceğini fark ettiklerinin göstergesidir.

Kısacası, “Evimize ekmek götüremiyoruz” tartışması basitçe kişisel bir tartışma değil bir düzen tartışmasının işaretidir!

Tartışmanın cumhuriyetin 97’nci yıl dönümünde gündeme gelmesi bir rastlantı olsa da böyle bir dönemde bir düzen tartışmasına yol açacak gelişmelerle birlikte cumhuriyetin sınıfsal boyutunu da gündeme getirecek bir düzen tartışmasına yol açmış olması bir rastlantı değil, hatta geç kalmış bir tartışmadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...