28 Ekim 2020 00:02

Nizâm-ı Cedîd ve Yeniçeri ikiliğini aşmak

İzmir sokaklarında bir Yeniçeri devriyesi

Tablo: Alexandre-Gabriel Decamps

Paylaş

III. Selim’i tahttan indiren Kabakçı Mustafa isyanı (1807) kapitalist devletin oluşumuna dair çok önemli ipuçları barındırmasına rağmen, hakim tarihyazımında Genç Osman’dan bu yana görülen Yeniçeri isyanlarının bir tekrarı olarak ele alınır. 19’uncu ve 20’inci yüzyılın Osmanlı ve Türk tarihçiliğinin temel kaynaklarından Ahmet Cevdet Paşa’ya (1822-1895) göre 1807 isyanındaki esas çatışma Nizâm-ı Cedîd ve Yeniçeriler arasındadır. III. Selim iyi niyetli ama basiretsizdir, Nizâm-ı Cedîdçilerin yolsuzluklarına göz yummuştur. Ulemayla ittifak içindeki Yeniçeriler ise yeniliklere karşı, gerici, başıbozuk bir güçtür. 

Cumhuriyetin muhalif tarihçileri de ders kitaplarındaki resmî tarihten farklı bir yorum getirmezler. Örneğin, 1933’teki meşhur “Üniversite Reformunda” hocası Ahmet Refik Altınay’la beraber üniversitedeki işinden atılan Reşat Ekrem Koçu, 1968’de yayımladığı Kabakçı Mustafa adlı tarihsel romanda isyanı “çıplak ayaklı bir hezele güruhunun kıyamı” olarak tanımlar.[1] Koçu, isyanın öncülüğünü yapan Boğaz’da görevli “yamakları” şöyle tarif eder: “Karadeniz yalısının kara başlıklı, kara mintanlı ve ‘zıpka’ denilen kara donlu Laz uşaklarıydı; kara cahil, gayetle mutaassıp, inatçı, kavgacı, hepsi korsan tohumundan yetişmiş, korsan aşkı ve muhabbetiyle tavlanıp, terbiye almıştı”. [2]

Ali Yaycıoğlu Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devamlılık arz eden bu geleneksel yoruma eleştirel yaklaşıyor ve Yeniçeriler ile Nizâm-ı Cedîd arasındaki çatışmayı eski-yeni ikiliği içinde ele almamak gerektiğini vurguluyor. Tarihçi bu eleştirel yorumunu özetle şöyle gerekçelendiriyor:

Nizâm-ı Cedîd sadece askerî bir reform değildir, kent toplumunu yeniden yapılandıran ve onu yeni, kapitalist bir disipline sokan bir reform programıdır. Yeniçeriler de sadece askerî bir grup değildir. 18inci yüzyılda Yeniçeriler İstanbul’da kente göç etmiş ve hamallıktan kürekçiliğe çeşitli mesleklerde faaliyet gösteren kentli bir toplumsal grup oluşturuyorlardı. Dolayısıyla, Yeniçeriler’in Nizâm-ı Cedîd’e muhalefetini bunların gelenekçiliği, gericiliği değil, toplumsal sınıf çatışması esasında yorumlamak gerekir. Tarihyazımına hakim olan Yeniçeri-Nizâm-ı Cedîd, eski-yeni, gerici-ilerici, gelenekçi-reformcu gibi ikilikler yerine, III. Selim dönemi siyasetini üçlü bir çatışma dinamiği içinde okumak gerekir: Yeniçeriler, Nizâm-ı Cedîdçiler ve taşra âyanı. Ne Nizâm-ı Cedîd, ne Yeniçeriler, ne de âyan yekpare gruplar değildir.

Yaycıoğlu’nun tarihi âyana odaklansa da Yeniçeriler’i yeniden ele almak için önemli gerekçeler sunuyor. 18inci yüzyılda kent ve kır ekonomisiyle bütünleşmiş olan Yeniçeriler, imparatorluğun merkezindeki Ocak’tan veya taşra kentlerindeki yerel toplumlardan yetişiyorlardı. Şam örneğinde görüldüğü gibi merkezden gönderilen Yeniçeriler’le yerelden türeyen Yeniçeriler zaman zaman silahlı çatışmaya varacak ölçüde farklı çıkar gruplarını temsil ediyorlardı. Dolayısıyla Yeniçeriler’in ekonomik ve siyasi faaliyetlerini yorumlayabilmek için, bunları imparatorluk coğrafyasının farklı köşelerinde karşılaştırmalı bir şekilde okuyan tarihlere ihtiyaç var. Bu bağlamda Yeniçeriler’in reformlara muhalefetini E.P. Thompson’ın “ahlak ekonomisi” kavramı çerçevesinde kapitalist sınıf oluşumu dinamikleri açısından değerlendirmek gerekiyor. “Çıplak ayaklı hezele güruhunun” artık nihayet sınıfsal bir analizle yorumlanmasının zamanı gelmedi mi?

 

[1] Reşad Ekrem Koçu, Kabakçı Mustafa: Bir Serserinin Romanlaştırılmış Hayatı, İstanbul, Doğan Kitap, 2. Baskı, 2001 [1968], s.50. Yazarın “Patrona Halil” adlı eserine kıyasla bu romanın karakter betimlemesi ve hikaye örgüsü açısından çok zayıf olduğunu - hatta romanlaştırılamamış bir tarihsel anlatı olduğunu - belirtmeliyim.

[2] Koçu, Kabakçı Mustafa, s.41.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...