27 Ekim 2020 00:41

Yine hukuk… yine muhalefet problemi!..

Tokmağının da yer aldığı yargıçı tasvir eden bir stok foto

Fotoğraf: Envato

Paylaş

CHP, “21 soruda FETÖ’nün siyasi ayağı” adlı bir kitapçık hazırlıyor.

Hemen bir mahkeme kararı basıyor. Kitapçığın basım, dağıtım ve satışına yasak koyuyor. Dağıtıma girenlere de toplatma kararı çıkıyor.

Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Bu kitabın toplatılması ana muhalefet partisinin siyasi faaliyetine yargının ağır müdahalesidir” diyor. Doğru söylüyor, ama söylemekle kalıyor.

12 Mart ve 12 Eylül’ün faşist darbe günlerinde radyo ve TV kanallarında yayımlanan sıkıyönetim bildirilerinin başlıca konularından biri, “yasak yayınlar”dı. Ya “yasaklanan yayınlar”ın listeleri açıklanır ya da yakalanan “yasak yayınlar” konu edilirdi. Liste başında Marksist klasikler yer alır, ardı sıra diğer bilimsel eserlerin bulundurulması, okunması ve okutulmasının yasak olduğu bildirilirdi. Victor Hugo, Balzac, Tolstoy, Dostoyevski’nin romanları yasaklanırdı.

CHP Genel Başkanı Ecevit’i tutuklayan faşist 12 Eylül generalleri yazmasına da yasak koydular.

Şimdi yine o günlere dönülmüş görünüyor. Şu farkla ki, 12 Eylül faşizmi, “idamlık suç” işleyip TBMM’yi kapatarak seçimleri de iptal etmişti. Şimdi, çoğu işlevini yürütme lehine kaybetse bile, parlamento yerinde duruyor ve olup olmayacağı bir yana seçim ve hatta erken seçim lafları bile dönüyor ortalıkta.

Birkaç gün önce yine mahkeme kararları alındı. Anayasa Mahkemesi Cumhurcu Meclis çoğunluğunun dokunulmazlığını kaldırdığı CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun hakkının ihlal edildiğine karar vermiş, ama önce 14., ardından da 15. İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri bu kararı tanımamıştı.

HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları CHP’nin katkısıyla kaldırılmış, sıra CHP’ye gelmişti. Berberoğlu dokunulmazlığı kaldırılıp cezaeviyle tanıştırılan ikinci CHP’li vekil oluyor.

12 Eylül faşizmi vekilleri içeri buyur etmişti. Bir de şimdi oluyor.

Olur. Mücadeledir. Ama ana muhalefet partisinin kitaplarının toplatılıp vekillerinin “içeri” buyur edilmesi fazla sıradan değildir. Olağan da sayılmaz. Bir anlamı vardır. Ancak ondan daha önemlisi, kitapları toplatılıp vekilleri yolsuzluk ya da irtikap veya tecavüzden falan değil ama siyaseten hapse atılan ana muhalefet partisinin tutumudur. Laf etmekle yetinmektedir!

Sözcüsünün belirttiği gibi, propaganda amacıyla çıkardığı kitabı toplatılıp müdahale edilerek “siyasi faaliyeti” engellenmektedir. Denmektedir ki, “Ancak bizim onaylayacağımız içerikte propaganda yapabilirsin”! Üstelik kitap, parti genel başkanının Meclis konuşmasından oluşmaktadır.

Ve iki vekili de siyasi nedenle tutuklanmakta, birinin vekilliğiyse Anayasa Mahkemesi kararına rağmen elinden alınmaktadır.

Sözcü Öztrak, “12 Eylül darbecilerini hatırlatan bir biçimde elkonma”dan söz etmiş, ancak hiç de bu sözlerine uygun bitirmemiştir konuşmasını: “Milletimiz yaptıklarınızı görüyor, söylediklerinizi duyuyor, sabırsızlıkla önüne gelmesini beklediği ilk sandıkta sizin biletinizi kesecek, yerinizi gösterecek, evlerinize gönderecek.

Kitabına da, vekiline de sahip çıkamayan burjuva ana muhalefet partisi, “davasını” fetiş haline getirdiği sandığa ertelemektedir. Ancak “Adam olacak çocuk b…. bellidir.” Kitapların bile toplatılarak propaganda yapmanın engellenmesini sineye çekecek, ama seçim kazanacağını hayal edeceksin!

Nasıl olacak? Bugün sözüne sahip çıkamazsan yarın diğer sözlerin de engellenecek. Halk nasıl ve niçin sizi tutacak ki cumhurcuları evlerine gönderecek?

Cumhurcular 12 Eylülcüleri hatırlatıyor diyorsunuz, ama hesabı yine de “seçim” ve sandığa bırakıyorsunuz. 12 Eylül’de seçim mi vardı? Şimdi olursa, hukuki ya da değil her şeye başvurulup elinizi kolunuzu bağlamadan mı olacak sanıyorsunuz?

Şimdiden kendi hakkına hukukuna sahip çıkmakta ayak sürüyen, halkın hakkını hukukunu nasıl savunacak? Neden kitabınıza ve vekilinize sahiplenmeyi denemiyorsunuz?

Ve asıl neden halkın taleplerine sahip çıkarak mücadelesini vermeye niyet etmiyorsunuz? Avukatlar ve barolarla, doktorlar ve TTB’yle, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlarla, 39 TL’ye geçinmeye mahkum edilen işçilerle birlikte mücadele etmek yerine neden daima sandık deyip Kaf Dağı’nın ardını gösteriyorsunuz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...