24 Ekim 2020 22:55

‘Tuz’ meselesi

Sokakta yürüyen insanlar.

Fotoğraf: Twenty20

Paylaş

Kirvem,

Şu an ülkemizin en önemli sorunlarını boylarına göre hizaya sokmak istersek, acaba sıranın başına ya da sonuna hangi meselelerimizi koymamız gerekir diye kös kös düşünüp duruyoruz... Seksen iki milyonu sollayan nüfusumuzun kahir ekseriyeti, yani tuzları “nemli” olanlar, hayat denen bu “Uzun ince yolda” aynı safta yan yana tökezleyip dururken, buna mukabil tuzları “kuru” sınıfına dahil mutlu azınlıklar da, diğer cenahta dörtnala at koşturuyorlar... Tuzları nemli, rutubetli, hatta ıslak olanların hemen hepsi bir ağızdan “Dert bende derman sende...” şarkısını senelerden beri aynı nakaratla dillendirirken, beri yandan tuzu kuruların cemi cümlesi: Kemanından cümbüşüne, klarnetinden tamburuna varıncaya kadar bilumum enstrümanlar eşliğinde, “Boş vermişim dünyaya...” türküsünü keyifle çalıp, çığırıp durduklarına bakılırsa; anlaşılan o ki şu alemde tuz meselesi, başlı başına bir mesele! Kirvem, tuz deyip geçmemeli, hele hele basite indirgeyip dalga geçmemeli, bir tutam, bir fiskelik tuzdan yola çıktığımızda katarlar dolusu deyimlerin odağında hep tuzu buluruz; örneğin güzelim ülkemizde şu veya bu nedenlerle işlerimiz rayından çıktığında bu konuda uzun uzadıya laflamak yerine, kısadan kesip, ardından da, “Tadımız tuzumuz kalmadı” deyip, böylece perişan halimizi bu veciz ifadeyle perçinleriz...

Nitekim, özellikle şu son zamanlarda dilimizde Çermik’in meşhur kenger sakızı misali ha babam de babam evirip çevirdiğimiz laflardan, daha da doğrusu ülkemizin dümeninde oturan muhterem zevatın ikide bir verdikleri fermanlardan anlaşılan o ki, Osmanlı atalarımızın imparatorluk mirasından geriye kalan bu bir karışlık toprağımızın sağı solu, gavurların yanı sıra, keza din kardeşlerimiz tarafından da düşmanca emellerle çevrildiği için önlem babında attığımız her adım maalesef “Tuzluya mal oluyor...” Düşmanlarımızın sayısını azaltıp, hatta mümkünse topunun köküne bol miktarda çamaşır suyu, kireç kaymağı veya “tuz ruhu” döküp, dolayısıyla tümüyle yer ile yeksan etmemiz için gerektiğinde milletçe gözümüzü budaktan esirgemediğimiz zaten herkesçe malum olmasına malumken, diğer taraftan içimizdeki kimi hainlerin, sütü bozukların fırsat buldukça ardı ardına tezgahladıkları hinlikleri, ne yazık ki, halkımızın büyük çoğunluğunu fazlasıyla üzerken, aynı zamanda da bu baptaki acılarımıza “Tuz biber ekiyor...” Evet Kirvem, ister kaya tuzu, isterse iyotlu, iyotsuz sofra tuzu, iri taneli pembemsi Himalaya veya falan feşmekan tuzların hemen hepsinin sağlık açısından kullanılması “Azı karar, çoğu zarar” hükümlerini içerirken, öte yandan ülke sathında işlerimiz, gidişatımız, halimiz ahvalimiz bozulup tam da şu günlerdeki gibi tıpkı yeterince tuzlamadığımız için çürümüş et misali kokuyorsa, anlaşılan o ki, henüz bunca zamandan beri tuzun kıymetini maalesef yeterince bilememişiz... Öyleyse?

Öyleyse, memleketimizin saymakla bitmeyecek maddi, manevi sorunlarına belki bir nebze de olsa derman olur diye bundan kellim oradan buradan saman, buğday veya ıvır zıvır bir sürü şey yerine, tam aksine bol miktarda tuz ithal edip, depolamamız özüme göre, belki de ülkemizin en önemli meselesi Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...