14 Ekim 2020 01:00

Yeni Osmanlıcılık Kafkasya macerasının neresinde bulunuyor?

Madagiz bölgesinde dumanlar yükseldiği görüldü

Fotoğraf: Resul Rehimov/AA

Paylaş

Azerbaycan’la ve Ermenistan çatışmasının başlamasından beri iktidarıyla, burjuva muhalefetiyle, medyasıyla Türkiye, çatışmaların ön cephesinde!

Üstelik bu sefer davul hazır başkasının omzunda ve tokmak da kendisinde olunca, tokmağı ne kadar çok ve güçlü vurursa, her bakımdan bunalmış olan iç kamuoyunun kulağı da ırkçı şoven propagandaya daha açık hale gelir diye düşünüyor olmalı.

Bu yüzden Rusya’nın Moskova’da, Azerbaycan ve Ermenistan yetkilileri arasında yapılan görüşmeler sonucunda “ateşkes” kararı çıkarması, Azerbaycan’daki milliyetçi odaklardan çok Türkiye’deki iktidar ve muhalefet çevrelerince hoşnutsuzlukla karşılandı. Nitekim, gerek iktidar gerekse Hükümetin Azerbaycan (Kafkasya) politikası arkasında hizaya giren muhalefet, ateşkes yapılmış olmasını umursamadan Ermenistan’a veryansına devam ediyorlar. Medyada “hain”, “kalleş”, “insanlık düşmanı” Ermenistan’ın sivil yerleşim yerlerini füzelerle vurarak çatışmayı daha da büyüttüğü propagandası kesintisiz sürüyor. TÜRKİYE BUGÜNE KADAR NE YAPTI?

Ermenistan’ı batıya yaklaştıran Paşinyan yönetiminin burnunun yeterince sürtüldüğüne karar verdikten sonra Putin, iki ülkenin temsilcilerini Moskova’ya çağırdı ve geçici de olsa bir ateşkes için uzlaşmaya varıldığı açıklandı.

ABD, Almanya, Fransa gibi bölgede çıkarları olan emperyalist güçlerin de bu aşamada Rusya’yı destekleyen bir çizgide olmaları, sorunun “MİSK üçlüsü” inisiyatifindeki “görüşmelere” taşınacağına işaret ediyor.

Peki, Erdoğan yönetiminin tutumu ne oldu?

- Daha çatışmaların başlamasından önce; Azerbaycan ve Türkiye silahlı kuvvetlerinin, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının da katıldığı, gösteriye dönüştürülen bir tatbikat yapılarak, askeri olarak da Azerbaycan’ın yanında yer alınacağı pratikte de gösterilmişti.

- Çatışmaların başlamasıyla birlikte, Cumhurbaşkanından Dışişleri Bakanına, Milli Savunma Bakanından TBMM Başkanına, HDP dışında Mecliste grubu bulunan siyasi partilerden medyaya, ilerici demokrat siyasi çevreler ile aydın ve demokrat kesimler dışındaki her kesim, iktidarın “Türkiye’nin Azerbaycan’a desteği tamdır. Azerbaycan nasıl isterse, o şekilde yanında olacağız” tutumunun arkasında yer almıştır.

- Sadece Azerbaycan’ın yanında yer alınmamış, “ateşkes” çağrısı yapanların ve ateşkesi destekleyenlerin “Ermeni dostu ve Türklerin düşmanı” olduğu ilan edilmesine varan bir düşmanlık propagandası yapılmış; ırkçı şoven odakların Ermeni yurttaşlarımızı hedef göstermelerine olanak sağlayan bir siyasi ortam oluşturulmuştur.

SONUNA KADAR SAVAŞ; PUTİN’İN VETOSU, ALİYEV’İN ÇELİŞKİSİ…

Kısacası Erdoğan yönetimi, 10 yılı aşkın bir zamandan beri sürdürdüğü, Ermenistan’ı ekonomik ve diplomatik bakımdan kuşatma tutumunu, son çatışmalardaki tutumuyla sahaya da taşımıştır!

Tek adam yönetiminin; önemli bir yanı iç politikaya dönük ve ırkçı şoven çevrelerle ittifakını tahkim etme, burjuva muhalefeti milliyetçi hassasiyetleriyle oynayarak yedeklemeye yönelik olsa da; Azerbaycan’a “sonuna kadar savaş” dayatmasının arkasında “Sahada olduğumuz gibi masada da olacağız” iddiasının olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Rusya, arkasına ABD, Fransa ve Almanya’nın da desteğini alarak iki tarafı masaya oturturken, Türkiye’yle görüş alışverişi dahi yapma ihtiyacı duymamıştır.

Medyaya “Putin’in vetosu” olarak da yansıyan Rusya’nın tutumu, elbette Suriye ve Libya’da da Türkiye ile karşı karşıya gelmesiyle de bağlantılıdır. Ama asıl olarak Putin’in tutumunu, son aylarda batılı diplomatlar ve siyasi liderler tarafından açıkça dile getirilmeye başlanan, “Türkiye’nin askeri güç kullanarak yaptığı girişimlerin bölgedeki istikrarsızlıkları kışkırttığına” dair görüşlerin, Rusya (Putin) tarafından da benimsendiğini göstermesi bakımından ayrıca önemlidir.

Tabii burada Türkiye “Sonuna kadar savaş. Ateşkes isteyenler Türklerin düşmanıdır” derken Azerbaycan’ın Putin’in çağrısıyla koşa koşa Moskova’ya giderek “ateşkese evet” demesi ve sonrasında “Türkiye masada olmalıdır. Zaten vardı da!” diyerek yaptığı çelişkili değerlendirme, Aliyev’in de Erdoğan’ın söylediği çizgide bir “sonuna kadar savaş” için istekli olmadığını göstermektedir. Dahası bu açıklama, Aliyev’in Türkiye’nin masada olmasını pek istemediğini de göstermektedir.

Yeni Osmanlıcı dış politikanın geldiği yer şimdilik burasıdır.


ATEŞKES ÇÖZÜM DEĞİL AMA…

Ateşkesten sonra gelişmelerin nasıl seyredeceğini bilmek çok kolay değilse de genel olarak gidişatın, sorunun masada “çözülmesi” sürecine girdiğini söylemek yanlış olmaz. Ancak burada “çözülmek”ten kasıt, iki halkın ya da ülkenin arasındaki düşmanlıklara son verecek “adil bir çözüm” değildir. Çünkü, emperyalist ülkelerin ve yerel gericiliklerin ihtiyaçları (çıkarları) bu tür sorunların “Çözülmeden devam etmesinde”dir. Bu yüzden de Sovyetler Birliği’nin ulusal sorunları halkların kendi kaderini tayin etme hakkı ve halkların kardeşleşmesi temelindeki çözümleri dışında, ülkeler arasındaki sınır ya da öteki türden ulusal mahiyetteki sorunların adil ve iki tarafın halklarının rızası temelinde çözüldüğü pek görülen bir şey değildir.

Hele de emperyalistler ve bölge gericiliklerinin kuyruğunun birbirine dolandığı Kafkasya gibi bir coğrafyada, Ermenistan-Azerbaycan arasında, adil, iki halkın rızasını kazanacak bir çözüm beklemek aşırı bir iyimserlik olur. Bu yüzden de Moskova’da varılan ateşkesin, çatışmaların bir süre ertelenmesinin ötesine geçerek, nihai bir çözüme yol açması beklenemez.

Ancak, bölgenin hassasiyetleri dikkate alındığında, çatışmaların sürmesini ve iki ülke arasında topyekün bir savaşa dönüşmesini önleyip, sorunun esasının halklar tarafından da tartışılmasına fırsat vereceği için “ateşkes” elbette olumlu bir gelişme olmuştur.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...