08 Ekim 2020 00:41

İstatistikle yalan söylemek

ARŞİV | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Gerçekleri olduğundan başka türlü göstermeye çalışmak, karşısındakini aldatmak, kandırmak ya da en azından kafasını karıştırmak için en çok başvurulan yöntemlerden birisi yalan söylemektir. Söylenen yalanı güçlü kılmak için en sık kullanılan araç ise istatistiktir. Olanı olduğu gibi değil, işine geldiği gibi yansıtmaya çalışmak bazen işe yarasa bile, yaşamın acı gerçeklerinin üzerini tamamen örtebilmesi mümkün değildir.

Her gün açıklanan ve ısrarla birbirinden farklı olduğu iddia edilen ‘hasta’ ve ‘vaka’ sayıları başta olmak üzere, pek çok konuda açıklanan sayısal verilerin doğruluğu konusunda yaygın bir kafa karışıklığı yaşanıyor. İstatistiki veriler iktidarın elinde öyle bir araç haline getirildi ki, birçok önemli gerçeği ‘olduğundan farklı’ hale getirerek sunmak alışkanlık haline geldi.

AKP iktidarının, ekonomik krizin derinleştiği son dönemi dışında tutarsak, geniş toplum kesimlerini ikna etmek açısından, bugüne kadar sayısal verileri çok iyi kullandığını, daha doğrusu sayısal veriler üzerinden başarılı manipülasyonlar yaptığını kabul etmek gerekir.

İktidarın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) başta olmak üzere, resmi kurumlar üzerinden kullandığı verileri, gerçeklerin üzerini örtmek ve kafa karıştırmak amacıyla kullandığına dair en sık karşılaştığımız örneklerin başında işsizlik ve enflasyon verileri geliyor.

Dünyanın her yerinde Kovid-19 salgını nedeniyle çok yoğun iş ve gelir kaybı yaşanırken, kitlesel işsizlikteki artış konusunda 1929 büyük ekonomik buhranı ile karşılaştırmalar yapılıyor. Ancak dünyada yaşananların aksine Türkiye’de işsizlik verileri, TÜİK tarafından gerçekte olduğundan çok farklı şekilde açıklanıyor.

Gençler ve kadınlar arasında daha yaygın olan kitlesel işsizlik almış başını giderken, TÜİK’in salgının ortaya çıkardığı ağır sonuçları hemen hiç hesaba katmayarak, işsizliği neredeyse yarı yarıya göstermesinin iktidarın siyasi amaçlarına hizmet eden bir çarpıtma olarak değerlendirmek mümkün.

Benzer bir durum, hafta başında açıklanan eylül 2020 enflasyonu için de geçerli. TÜİK, eylül ayında fiyat artışını yüzde 0.97, yıllık fiyat artışını yüzde 11.75 olarak açıkladı. TÜİK’in enflasyon sepetinde yer alan 418 ürünü 28 bin 19 işyerinden topluyor. Topladığı toplam 553 bin 64 fiyat ile aylık ‘ortalama ürün fiyatı’nı buluyor. İşin ilginç tarafı, enflasyon sepetinde yer alan 418 ürün içinde yıllık fiyatı düşen ürün sayısı sadece 15. Buna rağmen ‘ortalama fiyat artışı’ üzerinden açıklanan yıllık enflasyon yüzde 11.75!

İstatistik ile gerçekleri çarpıtmanın yollarından birisi ‘ortalama’ vermektir. Örneğin çölden geçecek birisine ‘ortalama sıcaklık 25 derece olacak’ denirse, gece sıfır derecede üşümesinin, gündüz 50 derecede pişmesinin önüne geçilemez. Söylenen veri, istatistiksel olarak doğru olsa da, gerçekte yaşanan çok farklıdır.

TÜİK’in düzenli olarak açıkladığı ve emekçi halkın yaşadığı gerçeklerle bağı tamamen kopmuş görünen işsizlik ve enflasyon verilerine olan güven tamamen ortadan kalkmış durumda. TÜİK’in eski başkanı bile açıklanan verileri kendisinin de inandırıcı bulmadığını belirterek Türkiye’de ‘Büyüme de, istihdam verisi de, enflasyon da şüphelidir’ şeklinde açıklama yaptı.

Türkiye’de döviz kurunda ciddi dalgalanmaların yaşandığı, TL’nin en değersiz para birimleri arasında yer aldığı bir dönemde sabitlenmiş gibi sürekli aynı seviyelerde açıklanan resmi enflasyon oranları ile halkın hissettiği enflasyon arasında dağlar kadar fark var.

Normal dönemlerde istatistikle yalan söylemenin kitleler üzerinde belli bir etkisinin olması mümkündür. Ancak herkesi derinden etkileyen ağır ekonomik kriz koşullarında söylenen yalanların inandırıcılığının düşük olması ve etkisinin kısa sürmesi kaçınılmazdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...