25 Eylül 2020 00:51

‘Madem dindar nesiller yetiştirilemiyor o zaman çöksün bu eğitim’ mi deniyor?

Ziya Selçuk

Fotoğraf: DHA

Paylaş

22 Eylül sabahı, “uzaktan eğitim” için bilgisayarlarının, tabletlerinin başına geçen öğrenciler, “Çok kalabalık. Şu an yüz binlerce öğretmen ve öğrenci EBA'da. Sorun yaşamış olabilirsin” mesajıyla karşılaştı.

Öğrenciler, veliler, “Bu da ne, şimdi de EBA sorunuyla mı boğuşacağız” endişesi içindeyken, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bu önemli sorunu, mallarını satın almak için kuyruğa giren müşterileri purosunu tüttürerek seyreden tüccar edasıyla; "Bu aslında bizim için olumlu bir haber. İnanılmaz bir talep var. Talepte sıçrama yaşandı” diye açıkladı.

Öğrenciler ve veliler için sorun, endişe ve hayal kırıklığı olan EBA’nın çöküşü Milli Eğitim Bakanı için “bakanlığın başarısının” ifadesiydi!

PANDEMİ, EĞİTİMDEKİ SINIFSALLIĞI DA GÖZLER ÖNÜNE SERDİ

Bakanın açıklamasından sonra, Milli Eğitim Bakanlığından bir açıklama daha yapıldı; "EBA, küresel ölçekte dikkat çekerken siber saldırılara da maruz kalmaktadır. Dağıtık Hizmet Engelleme saldırılarını izleme raporlarına göre söz konusu saatlerde birden fazla siber saldırı gerçekleştiği görülmüştür” dendi.

Açıkça görüldüğü gibi bakanın açıklaması ile bakanlığın açıklaması birbirini yalanlamaktadır. Bakana göre EBA, “aşırı yoğunluk”tan, bakanlığa göre ise “siber saldırı”, yani “dış güçlerin saldırısı” sonucu çökmüştür!

EBA’nın çökmesinin gerekçesi, ister bakanın ister bakanlığın açıklamasındaki gibi olsun, uzmanlar; her iki durumda da bakanlığın, EBA’ya girecek öğrenci sayısından sistemi korumak için gerekli teknik önlemlerin alınmasına kadar hemen hiçbir konuda hazırlık, üstünde düşünülmüş bir planlama yapmadığını söylüyor.

Ama burada bakanın tavrı ayrı bir önem taşıyor. Çünkü EBA konusunda vatandaş için “sorun” olan, Bakan Selçuk tarafından MEB’in ve kendisinin bir “başarısı” olarak gösterilmiştir. Bu da Bakanla halkın karşıt saflarda olduğunun yeni bir göstergesidir. Çünkü pandeminin, yayılmasının sınıfsal olması gibi (en son TTB’nin hazırladığı rapor da, koronavirüsün yoksullar içinde çok daha hızlı yayıldığını ortaya koymaktadır), eğitim alanındaki yansıması da eşitsizliği zenginler lehine daha da derinleştirmesidir. Ama bu tabi pandeminin fıtratından gelen bir şey değildir. Tersine bu durum, Hükümetin ve elbette onun Milli Eğitim Bakanının uyguladığı politikalardan dolayı böyledir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI HALKIN ZEKASIYLA ALAY ETMEKTEDİR!

Evet, Milli Eğitim Bakanı bir özel okul patronudur. Yani sınıfsal olarak da burjuva sınıfındandır. Ama sonuçta vatandaşın bakandan beklediği, herkesin şikâyet ettiği eğitimdeki eşitsizliği alınacak önlemlerle azaltması, az çok adil bir eğitim düzeni kurmak için gerekli önlemleri alan politikaları hayata geçirmesidir. Ki, Bakan Selçuk da görev aldığında bu konuda sözler vermiştir. Gelinen aşamada ise pandemi gibi insan hayatını doğrudan tehdit eden bir konuda bile, alınan önlemlerin eşitsizliği daha da artırıcı mahiyette olması, elbette eleştiriyi hak eden bir tutumdur. Ve bakanın kendisinin bir özel okul patronu olması ya da tek adam düzeninde hükümetin bakana bir inisiyatif tanımaması, hele de Milli Eğitim alanında bakanın bir yandan Erdoğan’ın öte yandan tarikatların, cemaatlerin gözüne bakması, “EBA’nın çökmesi" karşısında halkla, insanların zekasıyla alay eden, EBA’nın çöküşün umursamayan tutumuna meşruiyet sağlamaz. Tıpkı 1 milyon yoksul aile çocuğunun tarikatların elinde eğitiliyor olması karşısında sessizliğe bürünmesine bir meşruiyet sağlamaması gibi!

EĞİTİM SİSTEMİNİN ÇÖKMESİ İÇİN PANDEMİ FIRSAT MI?

“Yüz yüze eğitim başlayacak” denilerek gelinen 21 Eylül’le birlikte görüldü ki, Hükümet ve MEB; “yüz yüze eğitim”in başlaması için olduğu gibi “uzaktan eğitim”in az çok sağlıklı sürmesi için de hiçbir hazırlık yapmamıştır. Yüz yüze eğitimin sadece 1’nci sınıflar ile okul öncesi öğrencilerle sınırlı kalması ve EBA’nın çökmesi bunu açıkça göstermektedir.

Bu da Hükümetin,

-“Ekonominin çarklarının dönmesi” için milyonlarca işçiyi pandeminin kucağına atmaktan çekinmemesi,

-“Ticaretin sürmesi gerek” diyerek, gerekli tedbirleri çok da umursamadan AVM’lerin ve diğer ticari kurumların faaliyetini serbestleştirmesi,

-“İktidarın siyasi ihtiyacı” görülen toplantılar, mitingler söz konusu olduğunda “maske-mesafe-hijyen” kurallarını tanımaması gibi; yüz yüze eğitimin okul öncesi ve 1’inci sınıflarla sınırlı hale getirilmesinin yanında, “uzaktan eğitim” için de pandeminin gerektirdiği özen ve planlamayı hayata geçirmediği apaçık ortaya çıkmıştır.

İktidarın eğitimle ilgili tutumu daha da özeldir ve bu tutum kısaca; Mili Eğitime “dindar nesiller yetiştirme” görevi vermek biçiminde olmuştur. Ama aradan geçen yıllarda iktidar bu amacında başarısızlığa uğramıştır. Bırakalım pozitif bilim temelli eğitim veren okulları İmam Hatiplerde bile deizm yayılmış, iktidar genç kuşakları kendi militanları olarak yetiştiremeyeceğini görmüştür.

Bu da iktidarın; “Madem ki bu sistem dindar nesiller yetiştirmemize hizmet etmiyor, o zaman bırakalım çöksün” diyen bir çizgiye yöneldiğine, bunun için pandemiyi fırsata çevirmek isteğine dair işaretleri büyütmektedir.

Eğitim gibi çok önemli bir sorun konusunda, iktidarın bu kadar umursamazlığını başka türlü yorumlamak mümkün olmamaktadır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...