25 Eylül 2020 00:29

Yoksullar, borçlular

dev el 3d adama vuruyor

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Dünyada gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkelerden birisinin Türkiye olduğu çok iyi bilinmektedir. Bu aynı zamanda yoksulluğunda tavan yapması anlamına geliyor. Tüm cilalama ve iyi gösterme çabalarına rağmen devletin resmi kurumu TÜİK bile artık bu gerçeği gizleme konusunda yetersiz kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2019”un verilerine göre son bir yıl içinde yoksul sayısı 550 bin kişi artarak 11 milyon 641’e ulaşmış. Yoksulluk oranı da yüzde 13.9’dan 14.4’e çıkmış. Başka araştırmalarda ülkede her üç aileden birinin yoksul olduğunu ortaya koyuyor.

Üstelik bu yoksuların tamamı işsizlerden oluşmuyor. Araştırmalar küçümsenmeyecek oranda çalışanın yoksul olduğunu ortaya koyuyor. Bakan “maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz” diye kendi içinde çelişik bir cümle kursa da, halk tüm temel tüketim maddelerinde, ulaşımda, enerjide, borç ödemelerinde vb. doların her kuruş yükselişinin ağır faturasını ödüyor.  Yoksuların yanı sıra bir de borçlular var. TÜİK’in aynı araştırması her 4 kişiden 3’ünün borçlu durumda olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de nüfus içinde borç veya taksit ödemesi olanların oranı son 10 yılda yüzde 59.4’ten yüzde 71.1’e yükselmiş. Yani 10 yıl önce 43 milyon 101 bin kişi borç ve taksit yükü altıdayken, 2019'da bu sayı 59 milyon 123 bine çıkmış durumda. Bir tarafta yoksulluk, diğer tarafta borçluluk halkı demirden bir kıskaca almış durumda.

Öyle anlaşılıyor ki olanağı olanlar elde avuçta ne varsa satıyor, günlük geçimini devam ettirmek için büyük bir çaba gösteriyor. Aynı istatistikler kamu bankalarının faizlerini yapay olarak indirilmesine, ucuz krediler açmasına rağmen, ev sahibi olanların oranının yüzde 61.1’den yüzde 58.8’e gerilediğini ortaya koyuyor. Ağır vergiler ve zamlarla, işsizlik ve düşük ücret dayatmasıyla beli bükülen kitleler şimdilik çareyi bireysel çabalarda arıyor. Ama bunların da son sınırına gelmiş olduğunu tespit etmek durumu kesinlikle abartmak anlamına gelmeyecektir.  

Türkiye ekonomisi derin bir kriz içinde ve Covid-19 salgınından sonra bu kriz daha da derinleşti ve yoksulların sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. İktidar ise vatandaşın vergilerini yolların, köprülerin, tünellerin, havalimanlarının sahibi olan inşaat tekellerinin önüne yığıyor. Her ağzını açtığında sürekli olarak “millilikten, yerlilikten” dem vuran iktidar bu borçları döviz üzerinden ödüyor ve halkın sırtına bindirdiği yük, doların her artışında biraz daha ağırlaşıyor. Darphane sürekli para basarken para giderek pul oluyor ve enflasyon yükseliyor. Buna karşın büyük patronlar, sermaye sınıfı daha fazla kaynağın kendilerine aktarılmasını -son olarak bireysel emeklilik fonuna göz dikilmesi örneğinde olduğu gibi- talep ediyorlar.

Bu ülkenin halkı bu ağır yükü daha ne kadar taşıyabilir? Ne politikacılar, ne siyasi partiler, ne de sosyologlar bu soruya kesin bir yanıt veremezler. “Halkımız sabırlıdır, dayanışmacıdır, kanaatkardır” söylemlerinin bir noktadan sonra geçersizleştiğini tecrübelerden biliyoruz. Bazen küçük bir kıvılcım çakar ve bu büyük bir yangın dönüşür ve ortalığı egemen sınıflar için cehenneme çevirir. Ve burada hatırlatmak gerekiyor ki, iktidarın halk kitlelerini yatıştıracak, onların taleplerinin küçük bir kısmını dahi karşılayabilecek ne olanağı, ne de buna niyeti vardır. O bulduğu her kuruşu borç ve faiz ödemelerine, gelir garantili büyük yapıların sahibi olan tekellere aktarmakta, cumhuriyet tarihinde ilk defa iç borçları döviz üzerinden yapmaktadır.

Kitleler arasında hoşnutsuzluk ve öfke büyümektedir. Son yapılan ciddi anketlerden birisi, bu hoşnutsuzluğun AKP ve MHP tabanında da yayıldığını ortaya koymaktadır. Bu ankete göre hoşnutsuzların oranı AKP tabanında yüzde 45’leri, MHP tabanında da yüzde 55’leri bulmaktadır. Bu ne beklenmedik bir gelişmedir, ne de büyük bir sürprizdir. Çünkü bu partilerin tabanı önemli oranda işçi ve emekçilerden oluşmaktadır ve hayatın ve ekonominin gerçekleri karşısında demagojinin, gerici propagandanın iflas ettiği yer tam da burasıdır. Kazan kaynıyor. Buhar çıkacak bir yer arıyor. Ateşi körüklemek gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...