23 Eylül 2020 00:30

Hayat nereye sığar?

Devlet Bahçeli kürsüde konuşuyor

Devlet Bahçeli | Fotoğraf: Arif Hüdaverdi Yaman/AA

Paylaş

Hafızalarını aynı ülkeye, kimi zaman aynı şehre sığdıramayan, farklı hafızalar için ortak bir tarih üretemeyen bir coğrafyada “Hayat eve sığar” mı? 

Yüzleşme olmadan yani Maraş ile, Çorum ile, Ermeni tehciri ile, 6-7 Eylül 1956 “İstanbul pogromu” ile, güvenlik birimlerince tek tek evlerinden alınıp bir daha görülemeyenlerin Cumartesi Anneleri ile, yüzlerce gün evden çıkmanın yasaklandığı misal Cizre ile yüzleşmeden/“helalleşmeden” hayat eve sığar mı? 

Mübadele sonrası 1925 yılında yaklaşık 100 bine düşen İstanbul’daki Rum nüfus, 2000’li yıllarda 2 bin 500 kişiye düştü. Hatırlarsak 1956 yılında ‘Eve sığdırdıkları hayatlar’ tek tek tespit edilerek yerle bir edildi, yaralandılar, öldürüldüler, tecavüze uğradılar. Şimdi o yekünü birkaç bin kalmış azınlığa “telefonunuza HES (Hayat Eve Sığar) “indirin, toplum sağlığı ve COVID-19 ile mücadele adına sürekli sizi saniye saniye izleyeceğiz” dendiğinde ne düşünür, hissederler?

Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, “6-7 Eylül pogromunda” İstiklal Caddesi’ndeki hasarı görünce, herkesin duyacağı bir sesle İçişleri Bakanına  “Galiba dozu kaçırdık” dediği hâlâ hafızalarda.

Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta evleri işaretlenmiş Alevilerin tek tek katledildiği bir yakın tarih ışığında sağ kurtulabilenlere ‘Hayat Eve Sığar( HES)’ zorunlu cep telefonu uygulaması ne hissettirir?

Ya şimdi ‘devlet dersinde’ dozu kaçıran kim? 

Yüzlerce yayın organının, sayısız dernek vb. demokratik kitle örgütünün yargı kararı olmaksızın kapatıldığı bir ahvalde hükümetin dışarıdan ortağı Devlet Bahçeli “emretmiş”: TTB (Türk Tabipleri Birliği) kapatılsın! Sebep?

“İnkar” temel dayanağı olmuş bir devlet aklı ile yeni yüzyıllara yol almak güç. Kürtler, Aleviler on yıllarca inkar edildi: Geldik bugüne...

Öldürüldük, inkar edildi: Adını “faili meçhul cinayet” koyduk.

Gözaltında kaybedildik, inkar edildi: Cumartesi Anneleri yüzlerce haftadır çocuklarının akıbetini soruyor.

4 milyon Kürt köyleri yakılıp yıkılıp göçe zorlandı, inkar edip “Boşaltılmış köyler” dedik.

Kendi köyümüzü bombaladık, yurttaşlarımızı öldürdük, inkar ettik, kabulü bir başka faili meçhul ölümü reva gördüğümüz Avukat Tahir Elçi’nin çabası ile 25 yılda ancak sonuçlanabildi.

İşkence, kötü muamele: Sistematik kılındığı dönemlerde dahi hep inkar edildi...

Yeni inkar alanımız sağlık. COVID-19 pandemisi ile yeni bir ‘inkar’ pratiği geliştirdi resmi kurumlar. “Ölüm, hastalık, test pozitif gerçek sayılarını gizlemek”. Hal böyle olunca toplumcu tıp geleneğinden gelen TTB söz söylüyor: “Gerçek rakamlar söylenenin 9.9 katı” diyor, an geliyor hekimler işyerlerinde siyah kurdele takarak “Yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz” diyorlar.

Devlet Bahçeli’nin ‘TTB kapatılsın’ cümlesi farklılıklarımızla hepimiz bu ülkeye sığabiliriz anayasal güvencesinin tehdit edilmesidir. Bu tehdidin sağdan pratiğini yüzyılın başından bu yana görmeyen, bilmeyen yok. Bu tehdit ve ona AKP’den, Perinçekgillerden gelen destek aynı zamanda TTB’nin de ifade ettiği “Yönetemiyorsunuz” tespitinin kabulüdür. Bu ittifak TTB Merkez Konsey seçimlerinde on yıllardır ortak liste çıkarıp hekimlerden yeterli oy alamayıp kaybeden bir heyettir. Saldırının bir TTB seçim sürecinde başlaması ise manidardır.

Devlet Bahçeli’nin saldırısı politiktir ve aynı zamanda sağlığın tanımına pratik bir müdahaledir. Bu çaba sağlığın sosyal belirleyenlerini dile getirmeyi reddeder. Gideceği yer sağlığın salt bedensel iyilik hali oluşudur.

Demokratik bir ülkede elbette “Hayat eve sığar”, tüm farklılıklar da ülkeye. Yılmak yok, barış için, özgürlükler için, iş ve aş için, sağlıklı ülke ve birey için yola devam. Sağlığın bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik hali olduğunu biliyoruz. Vazgeçmeyeceğiz. 

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...