21 Eylül 2020 00:58

İletişim bitti, propaganda verelim

İletişim Başkanlığı | Fotoğraf: Volkan Furuncu/AA

Paylaş

Geçtiğimiz ayın sonunda Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Emniyet bünyesinde doğrudan merkeze bağlı, Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğünün kurulmasının ardından, şimdi de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı “Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi” kuruldu. Bitmeyen bir ‘tehdit’ algısıyla sürekli bir tahkimat.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile girilen yönetim biçimi, bir tür matruşka modeli. Önünüzde tek bir şey varmış gibi gözüküyor ama içini açtıkça, aynısının bir küçük modeli, bir daha açtıkça, yine bir küçüğü… Böyle gidiyor. Ancak bu Rus yapımı oyuncak bebek türü matruşka gibi sevimli ve eğlenceli değil. Çünkü her parça aslında en büyük parçayı tamamlamak ve güçlendirmek üzere, bir benzer kılma eyleminin unsuru olarak devreye giriyor.

Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesinin görev alanı şöyle:

  • Her türlü manipülasyon ve dezenformasyona karşı faaliyette bulunmak. İç ve dış tehdit unsurlarını analiz etmek.
  • Yerli ve yabancı basın mensuplarının akreditasyonları ve basın kartı düzenleme görevini yürütmek.
  • Türkiye’ye karşı yürütülen psikolojik harekat, propaganda ve algı operasyonuna karşı faaliyette bulunmak.
  • Kriz, afet, olağanüstü hal dönemleri ile yakın savaş tehdidi, seferberlik ve savaş halinde stratejik iletişim ve kriz yönetimi faaliyeti ile tüm kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak.

Tüm bunların toplamı, yeni rejimde iletişimin, tehditlerle dolu ve mutlaka denetlenmesi gereken bir muharebe alanı olarak görüldüğünü gösteriyor. Belli ki, SETA’nın (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) bir fişleme faaliyeti olarak ciddi eleştiriler alan ‘Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları’ başlıklı raporundaki ideolojik motivasyon, ‘Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesinin de ideolojik çimentosunu oluşturacak.

Bu kapsamda, 19 ilde de doğrudan merkeze bağlı bölge müdürlükleri kurulacak. Yani, pandemi döneminde, tanesi 50 kuruş ile 1 lira arasında satılan bir maskeyi bile vadettiği halde vatandaşına “dağıtamayan” devlet, şimdi çok sayıda personelin görev alacağı bu merkez için ciddi bir bütçe ayıracak. Halk sağlığı karşısında mali açıdan bu kadar ketumken, iktidar adına iletişim alanının denetlenmesi üzerine kurulu bu yapı için para muslukları sonuna kadar açılacak.

Bu merkezin kuruluşu kuşkusuz sadece, ‘Eşe dosta yeni bir iş imkanı yaratalım’ mantığından hareketle olmaz. O, temel hedefin yanında gelen bir bonus. Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi, tedirginliğin yol verdiği bir korku bulvarında kuruluyor. Türkiye’de medya alanındaki mülkiyet yapısı çok büyük oranda ‘iktidar medyası’ olarak inşa edilmiş olsa da, bu denetimin dışındaki basın organlarının toplam etkisi hâlâ iktidarın canını sıkacak düzeyde. Uluslararası basın kurumlarının Türkiye bölümlerinin, iktidarın gönyesinin dışında yayın yapıyor oluşu da, SETA raporuyla yansıdığı gibi bir tehdit alanı olarak görülüyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı bir yapı olan Basın İlan Kurumu (BİK) da, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesinin hedeflerini hayata geçirmesi için ciddi bir destek sağlayacak.

Örneğin iktidarın denetiminde olmayan ve seçimlerde ‘Millet İttifakı’nı destekleyen ve BİK’ten de resmi ilan almaya devam eden bir gazete, iktidarın dış politika adımları konusunda eleştirel bir habercilik yaparsa, kendisine bunun ilan musluğunun kesilmesi anlamına geleceği hissettirilecek. Türkiye’de ancak bir elin parmağı kadar günlük gazete (o bile şüpheli) resmi ilanın kesilmesini göze alabilir. İş resmi ilanla da bitmiyor. Gazetelerin çeşitli büyük şirketlerden alacakları ilanın da iktidar katından gelen tavsiye ve telkin telefonları ile kesilebildiği bir sır olmadığına göre, kurulan bu yeni merkezin iktidarın istemediği seslerin duyulmasını daha da zorlaştırıcı bir etkisi olabileceğini var saymak gerekiyor. Hiç küçümsenemeyecek bir nefes alma alanı olan internet haberciliği mecralarının da bir süredir, ‘fon’ gibi gerekçeler üzerinden hedefe konulmuş olması, bu tabloyu tamamlayan bir karedir.

Özetle yeni rejim bize şunu söylüyor: Artık iletişim bitti, propaganda verelim. Benim istemediğim bir habercilik, benim için bir mühimmat hükmündedir.

Halkın haber alma hakkı ve muhalefetin sesini duyurabilme olanakları bakımından hiç kolay bir dönemde değildik, artık belli ki daha da zor olacak.  

Biz dik durmaya devam ederiz. Ancak bu yetmez. Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır ama bu kendiliğinden olmaz. Gerçeğin ne kadar sahibi varsa, o kadar sesi olur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...