16 Eylül 2020 00:50

Anarşist banker olur mu?

Anarşist Banker kitabı kapağı

Anarşist Banker kitabı kapağı

Paylaş

Bugünlerde anarşizmle yolumuz sanki daha sık kesişiyor. Önce, mültecilere yardım için Akdeniz’e açılan Louise Michel gemisi vesilesiyle Paris Komünü’nün anarşist kadınını hatırladık. Bu vesileyle Işın Eliçin ile Medyascope TV’de 29 Ağustos tarihinde yaptığımız programı izlemeyenleriniz için hatırlatmak isterim. Ardından David Graeber’in ölümü, anarşist bir antropoloğun “Başka bir dünya mümkün” tahayyülünü yeniden gündeme getirdi. Ben de Medyascope’ta her hafta yaptığım Başka Siyaset programımın dokuzuncu bölümünü D. Graeber’in anısına adamıştım ve onun bu tahayyülünü gerçekleştirmek için aktivisti olduğu Wall Street’i İşgal Et Eylemlerini değerlendirmiştim 

Can Yayınları’nın “Kısa Modern” serisinden ağustos ayında yayımladığı Fernando Pessoa’nın Anarşist Banker kitabıyla da anarşizm üzerine düşünmeye devam ettim. Kitap son derece düşündürücü ve keyifli bir diyaloğu aktarıyor. Daha doğru bir ifadeyle diyalektik bir fabl Anarşist Banker. Lizbon’da yaşayan bir adamın, eskiden anarşist olduğunu öğrendiği, şimdilerde ise banker olan ahbabıyla arasında geçen konuşmaları aktarıyor. Sohbet, bankerin eskiden anarşist olduğunu duyduğunu söylemesiyle başlıyor. Banker ise buna karşılık, “Bir zamanlar değil, eskiden de öyleydim, şimdi de öyleyim. Bu konuda hiç değişmedim. Halen bir anarşistim” yanıtını veriyor. Lizbonlu ikisinin bir arada olamayacağını düşünedursun, banker onu ikna etmeye soyunuyor. Konuşmanın adeta her bir cümlesi çelişkilerimize ve açmazlarımıza, düşünce ve pratiklerimiz arasındaki uçuruma ayna tutuyor.

Anarşizmin parayla olan ilişkisini düşündüğümüzde, sormadan edemiyoruz: Bir bankerden anarşist olur mu? ya da bir anarşistten banker? Bankerin buna nasıl yanıt verdiğini meraklı okuyucuya bırakıyorum. Ancak, nihai cevaba varmadan önce tartışılanlar oldukça ilginç ve önemli. Öncelikle “İnsan nasıl anarşist olur?” sorusuna yanıt veren banker, toplumsal eşitsizlikler vurgusu yapıyor. “Biri milyonerin evladı olarak doğar, paranın önleyeceği ya da zayıflatacağı -sayısı hiç de az olmayan- talihsizliklere karşı daha beşikten itibaren korunur; ötekiyse sefalet içinde doğar, ağzın bol yemeğin kıt olduğu bir ailede fazladan bir ağızdır. Biri kont ya da marki olarak doğar, bu sebeple herkesten saygı görür, ne yaparsa yapsın fark etmez; ötekiyse tıpkı benim gibi doğar, insan yerine konmak için bile her şeyi düzgün yapması gerekir. Birileri öyle refah içinde doğarlar ki diledikleri gibi okula gider, seyahat eder, kendini geliştirir, böylece zekası doğuştan gelen kişilerden daha (hani neredeyse) zeki hale gelirler.” Böylece anarşizmi, sınıf, ayrım ve toplumsal eşitsizliklerin belirlediği bir siyasal duruş olarak görür: “Doğanın bahşettikleri sayesinde -yetenek, kuvvet, zindelik- bir insan benden üstün olabilir; kabul etmediğim, onun anne karnında edinmediği, kendisine ancak dünyaya gelince bahşedilen takma nitelikler -yani zenginlik, toplumsal konum, rahat yaşam, vb.- açısından benden üstün olması. Benim anarşizmim işte bu düşüncelerin körüklediği başkaldırıdan doğdu…”. Tam da bu nedenle banker toplumsal geleneklere ve kurgulara başkaldırır. Zira bir kişinin Hint ya da İngiliz, zengin ya da fakir olacağı kurgudan ibarettir ona göre. Para, aile, devlet ve din kötüdür. Böylelikle kitap, bir bankerle ahbabını konuşturarak, toplumların kutsallarını tartışır.

Anarşist Banker, konuşmaya cesaret edemediğimiz, ancak çok önemli iki konuyu da dillendirir. Bunlardan ilki, özgürlük için bir araya gelmiş, samimi insanlardan oluşan küçük bir grubun, kısa zaman zarfında bir tiranlığa dönüşmesi meselesi. Özgür bir gelecek için emek verip tiranlıktan başka bir şey yaratamamaktan yakınır. Zira, örgütlenme süreçleri içinde sıkça başımıza gelen de bu değil midir? Çoğu örgütlenme mevcut haliyle sadece iktidarı yeniden üretmek anlamına gelmiyor mu? Yaşam deneyimlerimiz bize makro düzeyde de mikro düzeyde de sadece iktidarlar değiştiğini, ancak anlayışların pek de değişmediğini göstermiyor mu?

İkinci mesele ise, çok hassas bir mesele. Hassas olduğu kadar da karmaşık. Diyalog, bir kişiye yardım etmenin inşa ettiği hiyerarşiye dikkat çekiyor. “Bir kişiye yardım etmek, o kişiyi aciz görmektir” diyor Anarşist Banker. Ne ki, dayanışma dediğimiz de çoğu örnekte ve mevcut haliyle bu hiyerarşik ilişkilerin bir örüntüsü değil mi? Farkında olarak ya da olmayarak…

Kitap vesile oldu, oradan hareketle sorayım: Başka bir örgütlenme, başka bir siyaset tarzı, başka bir dünya deyip durduğumuz şu günlerde, Anarşist Banker ile dile gelen bu meseleler üzerinde samimi bir şekilde düşünülmeyi hak etmiyor mu?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...