16 Eylül 2020 00:19

Alışkanlıklarımız değişiyor mu: Tıp

Sivas'ta caddede yürüyen maskeli insanlar,

Fotoğraf: Mert Taha Akyol/DHA

Paylaş

A’dan Z’ye çok sık aralıklarla kan tahlili yaptırmak toplumun ekseriyeti için alışkanlığa dönmüştü. Pandemi sürecinin dinamikleri bunu kısmen frenlese de fırsatını bulan yine bir yakınması olmadan sağlık kuruluşlarına meyletmekte.

Yine dünyada en sık radyolojik görüntüleme (MRG, bilgisayarlı tomografi vb.) istenen ülkelerin başımda geliyorduk. Korona günleri akciğer dışı istemleri adeta sıfırladı. Aslında kıyamet de kopmadı.

Kışkırtılmış bir sağlık organizasyonu tercih edildi ‘sağlıkta dönüşüm’ sürecinde. Sağlıkta özelleştirmenin bir sonucuydu yaşadıklarımız. Misal SSK hastanelerinin BT, MRG cihazı almaları, koroner anjio yapmaları yasaklanmıştı. Bunu rekabet yasası ile ilişkilendiriyorlardı ve deniyordu ki kentinizdeki özel hastane ve radyoloji merkezinden hizmet satın alın. Hatta bir hastaneye bu cihazlar ücretsiz bağışlandığında bağışı kabul eden başhekimler yargılanıyordu. Diyelim ki trafik kazası geçirmiş yoğun bakımlık hasta var, ambulansla semt semt açık özel tomografi merkezi aranıyor, çekildikten sonra hastaneye geri getiriliyordu. Hasılı ölüme ramak kala müşteri kılınıyordu hastalar. Böyle böyle toplum olarak tıbbi teknolojiye bel bağlar kılındık, sağlıkta özelleştirmeye alıştırıldık.

Halk Sağlıkçıların, COVID-19 pandemisi öncesi ve sonrasına dair ülkedeki tıbbi tetkik ve radyolojik görüntülenme istatistiki karşılaştırmalarını yapmaları çok zihin açıcı olacaktır. Elbette Korona günlerinde bir grup hasta için tıbben yapılması gerekenler de ötelenmiş oldu ya da imkansızlaştı. Ancak sürecin gönüllü ya da zorunlu engelleyici özelliği bizi gerçekle yüzleştirmiş oldu. Daha az tetkik yapınca ne oldu ya da bir şey kaybettik mi ülke adına sağlık boyutuyla? Kanımca küçük bir grup hasta dışında hayır.

Evet, gündelik hayatta alışkanlıklarımız değişiyor. Zorunlu da olsa bazı yeni alışkanlıklar, uygulamalar yaşamımızda yer aldı. Tıbbi maske bunlardan bir tanesi.

Maskeli günlerimiz maske boyutu ile belki yeterince efektif değil. Ama başka bir açıdan dönüşüm yaşadık. Artık yere tüküren, balgamını ortalığa saçan ya da kamuya açık alanlarda burnunu karıştıran insan sayısı neredeyse sıfırlandı. Verem yılları bile bunu sınırlayamamıştı oysa. Zaten yapılmaması gereken davranış kişisel duyarlılığımızın gelişmesinden ziyade korkuya, toplumun geri kalanının olası öfkesine dayanıyor.

Nasıl bir toplumuz sorusunu sosyal bilimciler çokça sorup yanıt üretiyor elbette. Risk toplumu, korku toplumu, ceza toplumu, öfke toplumu...

Korona günlerinde tıbbi maskenin kullanımı giderek bir ceza savıcı ya da toplumun olası öfkesini engelleyici amaca dayanmaya başladı. O yüzden eller sürekli maskede ve aynı eller sürekli maskenin altında çeneyi ovalamakta, yine gün boyu ortak kullanım alanlarımızda bizlerle temasta.

Toplum olarak maskeyle ilişkimizi trafikteki araç kullanımımıza benzetiyorum. Hatalı araç kullanımında resmi makamların kestiği ceza ya da diğer araç kullananların korna, selektör vb. tepkisi dışında bildiğimizi okuyoruz.

Yaşadığım kent İzmir’den baktığımda artık araç kullananların yüzde 80’i şerit değiştirirken asla sinyal vermiyor. Tıbbi maske kullanımının da kendimizi değil bizim de dışımızda kalanları koruyucu özünü düşündüğümüzde, bu toplumsal yapı ile korona günlerinden başarıyla çıkmak pek kolay görünmüyor. Ne zaman ki trafikte kurallara ceza baskısı ile değil de içselleştirdiğimiz için uyar olduk, işte o zaman benzer tıbbi süreçleri de daha kolay aşabileceğiz.

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...