08 Eylül 2020 00:10

Polis terörünün amacı

Wisconsin'de polis şiddeti protesto.

Fotoğraf: Tayfun Coşkun/AA

Paylaş

5 Eylül 1998’de on binlerce genç siyah, “Milyonluk Gençlik Yürüyüşü” için, siyah koloninin başkenti New York’un tarihi Harlem semtinde toplandı. Devlet, yürüyüşü yasaklamak istedi ve gençlerin kalplerinde dalgalanan kurtuluş özlemini bastırmak için silahlı polis terörünün ajanlarını gönderdi. Devlet bu hakkın kullanılmasını cezai bir suç olarak görüyorsa anayasal toplanma ve ifade özgürlüğü hakkı ne işe yarar?

Harlem’deki ezici polis varlığı, devletin engellemeye çalıştığı yürüyüşe verdiği yanıttı. Ehlileştirilmiş siyah burjuvazinin, yürüyüşün “barışçıl” bir şekilde gerçekleştirilmesi yönündeki kibar çağrıları, yürüyüşün gençliğin değil, kendi sınıflarının çıkarlarına hizmet ettiğini açıkça gösterdi. Devlet ve onu yönlendiren ekonomik güçler, siyah gençlere karşı çıktı ve güçlerinin tüm cephaneliğini, mülksüzleştirilmiş bu nesli militanlıktan çıkarmak için kullandı.

2019’da hayatını kaybeden Rahibe Marpessa Kupendua, yürüyüşte aktif rol aldı. Ertesi gün, “Polis Terörü Harlem’de Gerçek Nefret Mesajları Yayıyor” başlıklı makalesinde, gördüklerini ve duyduklarını anlattı. Aşırı polis gücüne bir kız kardeşin tepkisini aktardı: “Domuzlar gibi mahsur kaldık ve sığırlar gibi polis bariyerlerinden ve dar geçitlerden geçtik. Birçoğumuzun buluşma yerine gelmesi bile engellendi. Kölelik sırasında ailelerimize yaptıkları gibi bizi de parçaladılar.”

Kupendua, devletin peşinde olduğu siyasi ve askeri hedefler hakkında sorular sordu: “Ana planları neydi? Güney Afrika’daki Sharpeville kasabasında 21 Mart 1960 katliamında olduğu gibi bizi biçmek için mi oradaydılar? Bu, çevredeki tüm binaların çatılarında yüzlerce keskin nişancı polisi farkına vardığımızda Afrikalı bir katılımcının kendisine sorduğu şeydi. Silahlar bize, çocuklarımıza doğrultulmuştu. Kelimenin tam anlamıyla tuzağa düştük, gidecek hiçbir yerimiz yoktu, hepimiz onlardan sadece bir atış uzaklıktaydık.”

Kupendua, helikopterlerin bütün gün kalabalığın üstünde nasıl dolaştığını, alçaktan uçtuğunu ve yukarıdan nasıl vızıldadığını anlatmaya devam etti. Miting başlamadan önce kalabalığın arasına bir grup, sahnenin arkasından başka bir grup polis geldi. Konuşmacı Khallid Muhammed kadınları ve çocukları derhal sahne alanını terk etmeleri konusunda uyardı, ancak polis onları aç bir kurt sürüsü gibi yerle bir etti; inanılmaz bir manzaraydı. Polis devletinin korkunç saldırıları net bir mesaj verdi: Kara isyan bastırılacak. Nokta.

Ama halka yönelik kasıtlı faşist saldırı gerçekleşmemişti, en fazla sözlü gerçekleşmişti! Ünlü tarihçi Carl G. Gustavson’un 1955’te “Tarihe Önsöz”  adlı eserinde yazdığı gibi tarih, faşist rejimlerin daha fazla belirsizlik yarattıklarının ve daha fazla güvenlik oluşturmadıklarını öğretir. Gustavson şöyle yazdı: “Herhangi bir rejimin gerçek istikrarının mükemmel  göstergesi, kontrolü sürdürmek için fiziksel şiddete ne ölçüde başvurmak zorunda kaldığıdır. Tutarlı bir şiddet gösterimi, örneğin güçlü bir gizli polisin varlığı, rejimin güçlü bir iç muhalefetle karşı karşıya olduğunun bir işaretidir.”

“New York Polis Cumhuriyeti”, 1998’de gençlere kendini gösterdiği şekliyle, 1994-2001 yılları arasında New York’un Cumhuriyetçi Belediye Başkanı olan “Il Duce” Rudolph “Rudy” Giuliani’nin elindeydi. Şimdi Trump’ın destekçisi, danışmanı ve seçim işçisi olan Giuliani’nin.

Giuliani, terörist çetelerini halkın üstüne saldı. Bu faşist terör, sermayenin başkentinde siyah ve Latinlere yönelik baskıya halkın isyan edeceğine dair güçlü bir korkuyu yansıtıyordu. Hayal görmeyelim; polislerin “hizmet et ve koru” sloganı asla halka uygulanmadı. Bu, 22 yıl önce Gençlik Yürüyüşü Günü’nde kanıtlandı ve bugün hâlâ geçerli. Ve gösteriyor ki isyan etmenin iyi olmadığı zaman yoktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...