03 Eylül 2020 00:55

Halk neden virüse karşı mücadele önlemlerine uymuyor?

Durakta bekleyen insanlar

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Selin değil ama iktidarın ve yerel yönetimlerin ekonomik ve siyasi rant uğruna feda ettikleri rezalet düzeyindeki enerji ve imar politikalarının sonucu olan felaketin mağduru vatandaşlara, “Geçmiş olsun” demek için Giresun’a giden Cumhurbaşkanı orada bir de miting düzenledi.

Her çıktığı kürsüden halka “Temizlik, Maske, Mesafe” (TMM) çağrısı yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, halka hitap ettiği otobüsün ütündekilerin TMM kurallarına uydukları görülüyordu. Ama kameralar aşağıyı yansıtınca görüldü ki, binlerce vatandaş, hiçbir önlem kuralına uymadan toplanmıştı! Oysa daha önce HDP’nin yürüyüşü, baroların mitingi, kadınların İstanbul Sözleşmesi’ni savunma amaçlı etkinlikleri, hatta 30 Ağustos törenleri pandemi gerekçesiyle yasaklanmıştı!

Üstelik binlerce kişinin bir meydana toplanması yetmiyormuş gibi, Cumhurbaşkanının, “200 gramlık çay paketleri”ni kalabalığın tepesinden aşağı atarak izdihama yol açma ritüeli Giresun’da da tekrarlandı. Böylece meydanda yeterince bulaşamayan virüsün daha kolay yayılması için ortam iyece uygun hale getirildi. Adeta!

Böylece Cumhurbaşkanı bir kez daha Sağlık Bakanına, Bilim Kurulunun üyelerine ve elbette halka da; “Ben pandemi kuralı filan tanımam. Kurallar benim için değil siz sıradan faniler içindir” demiş oldu!

HALK İKTİDARIN AÇIKLAMALARINA NEDEN İNANMIYOR?

Toplumsal bir mücadelede alınan kararlara toplumun çoğunluğunun uymasının şartlarının başında alınan kararlarla hedeflenen amaçlara varılacağına inanılması gelir.

Pandeminin ortaya çıktığı haftalarda Sağlık Bakanı Koca’nın yaptığı açıklamalara ve “Alınacak” dediği önlemlere halkın önemli bir bölümü inandığı için halk kararlara uymuştu, ama;

  • “Halka parasız verilecek” denilerek ama muhalif belediyeler dışlanarak girişilen maske dağıtımların başarılı olmaması,
  • Muhalif yerel yönetimlerin pandemi koşullarında yardım edilecek kesimlere yapmak istediği yardımların, tamamen partizanca gerekçelerle tek adam yönetimi tarafından engellenmek istenmesi,
  • 1 Haziran’dan itibaren “Yeni normale dönüş” adı altında AVM’lerin açılması ve fabrikalarda önlemsiz çalışmanın yaygınlaşmasına göz yumulması,
  • Üyeleri pandemiye karşı mücadelenin en ön safında olan ve ülkedeki tüm hekimlerin örgütü olan TTB’nin meşru bir hekim örgütü olarak kabul edilmemesi ve tasfiye edilmesi gereken bir muhalefet odağı olarak görülmesi... diğer bir sağlıkçı örgütü olan SES’in öne sürdüğü sağlıkçı taleplerinin umursanmaması, son haftalarda yeniden yükselişe geçen vaka ve ölüm sayısındaki artışlar, bakanlığın verileri ile çeşitli illerden valilikler, belediyeler, hekimlerin TTB’ye verdikleri bilgilerin uyuşmaması... vatandaşın hükümet cenahından yapılan açıklamalara, çağrılara inancını hızla azaltmıştır.

KENDİ VERİLERİNE SAĞLIK BAKANLIĞI DA İNANMIYOR

Ne bilim çevreleri ne de gelişmeleri az çok izleyen vatandaşlar artık Sağlık Bakanlığının verdiği rakamlara inanmadıkları gibi, alındığı iddia edilen önlemlerle virüsün yayılmasına karşı mücadele edilebileceğine de inanmıyorlar. Ama buna artık Sağlık Bakanlığının da inanmadığı görülüyor.

Nitekim; “Sadece Ankara’da günlük vaka sayısı 1500”, ya da “Ülkede 20 ölüm bildirildiği gün sadece Diyarbakır da bir hastanede 16 kişi öldü”, “-*

Halka gerçekleri söylemeyince, üstelik de maniple edildiği artık tartışılmaz hale gelen rakamlar, iktidarın bir propaganda malzemesine dönüştürülünce, geniş yığınlar açısından vatandaşın, o rakamların gerçekliğine olduğu gibi, söz konusu, tamamen halkın sırtına yıkılan TMM önlemleriyle virüse karşı mücadelenin başarılacağına dair inanç da hızla azalma seyrine girmiş görünmektedir. Bu yüzden de etkili ve yetkili kişi ve kurumlardan gelen onca cezaya, polis-bekçi önemlerine karşın bu kurallara uyulmamaktadır.

Ama öte yandan da hükümet, “Virüse karşı zafer kazandık. Dünyada virüsü yenen birkaç ülkeden birisiyiz” diyerek, kendine inanan kesimler içinde de, “Madem zafer kazandık o zaman TMM önlemlerine de gerek yok” duygusunu teşvik ederek önlemleri provoke eder duruma düşmektedir.

VİRÜSE KARŞI MÜCADELEYİ BAŞARMAK İÇİN...

Pandeminin başında Sağlık Bakanının açıklamalarına duyulan yüksek inanılırlık bugün artık, TÜİK’in enflasyon, İŞKUR’un işsizlik verilerine olan inanılırlık düzeyine gerilemiştir.

Ancak virüse karşı mücadelede halk indinde inanılırlık kazanmasının tek yolu;

  1. Halktan gerçeklerin saklanmaması,
  2. Virüse karşı mücadeleyi, krizin faturasının halka çıkarılması ve muhalefetin itibarsızlaştırılıp sindirmesinin vesilesine dönüştürülmesi tutumundan vazgeçilmesi,
  3. Virüse karşı mücadelede "çifte standart"tan vazgeçilmesi,
  4. Virüse karşı mücadelenin emekçilerin kazanılmış haklarının gasbı ve kapitalist sömürünün artırılmasının vesilesi olarak kullanılmasından vazgeçilmesi, çalışma koşullarının bilim ve teknolojinin gerektirdiği biçimde yeniden düzenlenmesi, bu konuda sendikalar ve işyerindeki temsilciliklerin sorumluluk üslenmesi,
  5. İşsizlik Fonu’nun patronların yağmasına kapatılması ve imkanlarının işçiler lehine kullanılması,
  6. TTB, SES gibi sağlıkçı örgütlerin taleplerinin dikkate alınması... gibi önemli bir tutum değişikliğini gerektirmektedir.

Tek adam yönetiminin bu taleplerden hiçbirisini umursamayacağı dikkate alındığında; elbette ki bu talepler için mücadele, ülkemiz demokrasi ve emek güçlerinin mücadelesiyle anlamlanacaktır.

Aksi halde “sürü bağışıklığı” oluşuncaya ya da ciddi bir aşı bulununcaya kadar, halkın her kesiminden virüse ve virüs üstünden kendi amaçlarını gerçekleştiren tek adam yönetimine ve arkasındaki sermaye kesimlerine kurban vermeye devam edeceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa