27 Ağustos 2020 00:08

Ebru ve Aytaç'ı yaşatmak

Savunmaya Özgürlük Koordinasyonunun açıklaması

Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel

Paylaş

Haklı olarak, Ebru ve Aytaç’ın yaşaması için çalışmaya dönüştü girişimler.

Oysa onların bir talebi var, hatırlayalım:  Adalet!

Fakat bu talebin yerine getirilmesi devletin görevlerinden birisi. Yükümlülük deniyor hukukta bu tür görevler için. İnsan hakları hukukunda…

Çünkü insanların insan hakları var. Hakların muhatabı da temelde, esasta devletler, hükümetler.

Siyasi iradeyi temsil edenler. İktidardakiler…

Bu saydıklarımızın, bireylerin (kişilerin)  haklarına karşı yükümlülükleri var. Devlet hakkı, hükümet hakkı diye bir şey yok insan hakları hukukunda. Devletlerin yükümlülükleri var. Tanıma, koruma, geliştirme, yerine getirme gibi yükümlülükler. Devletlerin bu  yükümlülüklerinden bazıları,  insanların haklarını ihlal etmeme (negatif yükümlülük) ya da bazıları önlem alma (pozitif yükümlülük) şeklinde karşımıza çıkar.

Devletlerin haklarından söz edilemez;  onların hukukça tanınmış yetkilerinden söz edilebilir. Bu yetkilerini de keyfi olarak kullanamazlar. O yetkilerin hangilerinin hangi koşullarda ve nasıl kullanılacağına dair de ilkeler vardır, insan hakları hukukunda.

Adalet talebine karşılık devletin tavrı, “Bilmiyorum, duymadım, görmedim” tavrı olamaz.

Somut bir durum var.

Halkın Hukuk Bürosu avukatları hakkında davalar açıldı ve bazı avukatlara hapis cezaları verildi. Avukatlar da mesleki faaliyetlerinin yasa dışı örgütsel faaliyetler olarak değerlendirilmelerini, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş delillerin aleyhlerinde kullanılmalarını -doğal olarak- kabul etmiyor ve itiraz ediyorlar. Dosyaları Yargıtay incelemesinde ve fakat bir türlü sonuçlanmıyor. Ama avukatların özgürlüğü ellerinden alınıyor ve hapiste tutuluyorlar.

5 şubattan beri bedenlerini açlığa yatırmış iki avukat, işte bu yüzden ölüyorlar.

Adil yargılanma haklarının devletin bir birimi tarafından hapis cezası kararı ile ihlal edildiğini ve bunun yine devletin daha yüksek başka bir birimi tarafından düzeltilmesi imkanının bulunduğunu ve düzeltilmesini ve bir an önce adil yargılanma taleplerinin karşılanmasını istiyorlar.

“Açlığımızın sebebi budur, maruzatımız budur” diyorlar.

İnsan haklarının tanınmasını ve korunmasını talep ediyorlar.

Ne acıdır ki, taleplerinin karşılanması için bedenlerini açlığa yatırmak zorunda hissediyorlar. Bir adaletsizlik varsa buna itiraz ediyorlar, isyan ediyorlar, açlıkla…

Bu yeni bir dil değil. Açlıkla hak arama dili yeni değil. Ne yazık, hukukun üstünlüğü ilkesi yaşam bulmayınca ve insanlar çaresiz kaldıklarını hissettiklerinde bu yola başvurabiliyorlar.

Avukatlar hak arayışlarında -adil yargılanma ve bu talebin bir parçası olarak tahliye taleplerinde- genel bir ilkeye dayanıyorlar.

Tutuksuz yargılamanın esas olmasına. Suçsuzluk karinesine… Kaçma, delilleri karartma durumunun söz konusu olmamasına. Yargılama sürecinde kanıtların toplanması ve değerlendirilmesi aşamalarındaki hukuka aykırılıklara…

Yargıtayın bir an önce karar vermesini istiyorlar.

Adli tıp raporlarını sunuyor avukat meslektaşları da…

Geç gelen/gelecek adaletin adalet olamayacağı ilkesine dayanıyorlar.

Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ı yaşatmak istiyor hukukçular.

Tüm dünyadan hukukçular…

Avukatlar…

Ebru ve Aytaç için  hukukun üstünlüğü ilkesini hatırlatıyorlar.

Adil yargılanma hakkını, suçsuzluk karinesini…

Yaşam hakkını, devletin yaşatmacılık yükümlülüğünü ve özgürlüğü…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...