20 Ağustos 2020 00:48

Geçinemeyenler

Koaceli'de emekçiler 'Zamlar durdurulsun, borçlar silinsin' talebiyle imza kampanyası başlattı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Türkiye ekonomisinin yıllardır üretimden çok yabancı sermayeye, borçlanmaya ve tüketime dayanması, temel ekonomik göstergelerin her an bozulma potansiyeli taşıması nedeniyle, hem devletin, hem de halkın bütçesi yıllardır bir türlü dikiş tutmuyor.

Kovid-19 salgını riski devam ederken, tamamen ekonomik gerekçelerle başlatılan normalleşme adımları ile birlikte uzun süredir alarm veren ekonomik göstergelerde yaşanan bozulmalar devam ediyor. Henüz yılın yarısı geride kalmış olmasına rağmen, 2020 bütçesi ile ilgili bütün ekonomik hedefler altüst olmuş durumda.

2020 yılının ocak-temmuz döneminde bütçe giderleri ciddi anlamda artarken, gelirlerdeki artış geçen yılın gerisinde kaldı. 2020’nin tamamı için öngörülen 138.9 milyar liralık bütçe açığı, ilk yedi ay içinde yüzde 102 artışla 139.1 milyar liraya ulaşmış. Devletin bütçe gelir ve giderlerinde yaşanan bozulma iki yıldır süren ekonomik krizi daha da derinleştirirken, tıpkı devletin olduğu gibi, halkın önemli bir bölümünün gelirleri azalırken, giderleri hızla artıyor.

İktidar, Kovid-19 nedeniyle yaşanan iş ve gelir kaybını önleyecek tedbirler almak yerine ücretsiz izin uygulaması ve kısa çalışma ödeneği uygulamalarını başlatmıştı. Haziran itibarıyla başlatılan ‘Acele normalleşme’ sürecinde 1168 TL ücretsiz izin ödeneği alanların haziran-ağustos döneminde 1 milyon 358 binden 1 milyon 701 bine (347 bin), kısa çalışma ödeneği alanların sayısı ise 3 milyon 490 binden 3 milyon 573 bine (83 bin) yükselmiş. İşten çıkarma yasağı olmasına rağmen işten atılan ve işsizlik ödeneği almaya hak kazananların sayısı ise 718 binden 775 bine (57 bin) çıkmış.

Dolar kurunda yaşanan dalgalı seyir, büyük bölümü asgari ücret ve asgari ücretin altında ücretle geçinen milyonların gelirine ve satın alım gücüne alım gücüne olumsuz yansıyor. Gelirler artmadığı için ve kur artışı gelir artışından daha yüksek olduğu için halkın satın alma gücü düşüyor. Emekçiler,  özellikle asgari ücretle çalışanlar, damat beyin ifadesiyle maaşını dolarla almasalar da, TL’de yılbaşından bu yana yaşanan yüzde 24’lük değer kaybından en olumsuz etkilenen toplum kesimini oluşturuyorlar.

Hayat pahalılığı nedeniyle satın alım gücü sürekli gerileyen, boğazına kadar kredi ve borç batağına saplanan milyonlar, ekonomik kriz koşullarında yaşanan Kovid-19 salgınıyla birlikte çok daha zorlu bir döneme girdiler. Yıllardır satın alma gücü açısından gelirin bir türlü artmaması, en temel harcama giderleri sürekli artan, kendisinin ve ailesinin gıda başta olmak üzere en temel harcamalarını bile karşılayamayan emekçilerin ortak sorununun ‘Geçinememek’ olduğunu gösteriyor. Salgın nedeniyle yaşanan iş ve gelir kaybının yanı sıra, TL’nin sürekli değer kaybetmesi nedeniyle halkın satın alma gücünde yaşanan gerileme nedeniyle; emekçi ailelerinin neredeyse bütün aile bireyleri çalışmak zorunda olmasına rağmen geçinemiyor.

İktidar, geçtiğimiz 18 yıl içinde her fırsatta Türkiye’nin zenginleştiği, ülke ekonomisinin ‘uçuşa geçtiği’ vurgusunu yapsa da, aynı dönemde açlık sınırı ve yoksulluk sınırı beş kattan fazla arttı. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’in son araştırmasına göre, temmuz ayında açlık sınırı 2 bin 385 lira,  yoksulluk sınırı ise 8 bin 249 liraya çıkarken, sayıları 8.5 milyona ulaşan işsizlerin tamamı, halen çalışma şansına sahip olanların ise büyük bölümünün yaşadığı geçim sıkıntısı giderek büyüyor.

İktidarın ekonomik gerekçelerle başlattığı acele normalleşme adımları salgının tamamen kontrolden çıkmasına neden olurken, ekonomik kriz koşullarının giderek daha da ağırlaşmaya başlamasının farklı ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçlar ortaya çıkarması kaçınılmaz görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...