06 Ağustos 2020 00:19

‘Ha bu sene’, ‘Ha bu sene’ diye diye…

futbol topuna vuran iki kişi

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Harcama limitlerinin açıklanmasıyla birlikte kulüplerin transfer hayalleri suya düştü. Gerçi federasyon her an geri adım atıp yeni bir formülle ortaya yeni rakamlar koyabilir. Malum, aldığı kararların arkasında durmakta bir hayli zorlanan, kararlılık konusunda zerrece güven vermeyen bir federasyonumuz var. En başta kendilerine güveni yok. “Bu kararı aldık ama acaba doğru mu yaptık” şüphesini bir türlü aşamıyorlar. Güya özerk ama siyasilerden ya da kulüplerden baskı geldiğinde dümen kırmaya, tornistan yapmaya son derece meyilli…

Bazı kulüplerin harcama limitlerine itiraz etmesini anlamak mümkün değil. Durumlarını toparlayana kadar oyunu, transfer yapmadan, ellerindeki oyuncularla ve altyapıdan gelecek gençlerle oynamak zorunda olduklarını hâlâ anlayabilmiş gibi görünmüyorlar. Küçülme, tercih değil borçlarının dayattığı bir zorunluluk!.. Bunu yıllar önce paraları har vurup harman savururken düşünmeleri ve işlerin bugünkü noktaya geleceğini öngörmeleri gerekirdi.

Harcama limitlerinin, varlıklarını koruyabilme/sürdürebilme adına kendilerinin yararına bir uygulama olduğunu algılayamıyor ve hâlâ atıp tutuyorlar. Üstüne bir de taraftarları işin içine çekmeye çalışarak şantaj sinyali vermeleri, tek kelimeyle çirkin…

2.2 milyar TL borcu olan bir kulübün kendisi için belirlenen harcama limitini az bulması ve bunun haksız rekabete yol açacağını söylemesi tuhaf. Borçlanarak kadrolarını yabancı oyuncularla doldururlarken rekabetin haklı mı, haksız mı olduğunu hiç düşünmüyorlardı ama. Tutarlılık kaygısı taşımadan, içinde bulundukları duruma göre rekabet duyarlılığı sergilemek, inandırıcılığı fena halde zedeliyor. O zamanlar olası şampiyonluklardan elde edecekleri yüksek gelirlerle borçlarından kurtulacaklarını hesap ediyorlardı sadece. Şampiyon olamadıkça “Ha bu sene”, “Ha bu sene” diyerek daha çok borçlanıp daha çok transfer yaptılar. Ve bu kısır döngünün sonunda nereye geldikleri ortada…

İstanbul’un üç büyüğü, son beş yılda yabancı oyuncuların transferine 602 milyon avro harcamış. Çoğu 30 yaş civarında olan pek çok oyuncu kariyerlerinin en yüksek ücretli sözleşmelerine Türkiye’de imza atmış. Bunun yanında sözleşme imzaladıktan sonra hiç oynamadan parasını alan oyuncular da var listede…

Transfere öylesine koşullanmışlar ki kadrolarını yeni oyuncularla takviye etmeden hedeflerine ulaşabileceklerine kesinlikle inanmıyorlar. Tek hedefleri, kısa vadede şampiyonluk. Hedefe ulaşmanın en kestirme yolu olarak bildikleri ise kesenin ağzını açıp pahalı oyuncular transfer ederek kadroyu güçlendirmek!.. Bu anlayışla artan ise doğaldır ki şampiyonluklar değil, borçlar oluyor…

Oyunun seviyesini, eldeki oyuncuları geliştirerek ve altyapıdan yetiştirilecek gençlerle yükseltmek gibi bir hedefi asla gündemlerine almıyorlar. Çünkü bu sabır ve zaman gerektiren bir yol. Onların ise ne zamanı var, ne de sabrı… Yaşadıkları onca sportif hüsranın yanı sıra kulübün ekonomik olarak batması bile onları bildikleri yoldan döndürmeye yetmiyor. Kulübün ekonomik potansiyeline uygun takım modelleri oluşturmak yerine dünyanın en zengin kulüplerini örnek alıp transfer odaklı anlayışa yönelmenin bedelini ödüyorlar şimdi…

Öte yandan mevcut durum, kendisine ve bilgisine güvenen teknik direktörler için büyük bir fırsat yaratıyor aslında. “Ben şampiyonluk sözü veremem ama hiç transfer istemeden, mevcut oyuncularla ve altyapıdan gelecek gençlerle bu takıma takır takır futbol oynatarak lige damgamı vurur ve izleyenlere büyük keyif yaşatırım” diyecek ve futbolumuzun geleceğine dair umut dalgası yaratacak bir teknik direktör yok mu?

Menajerlere teslim olmuş ve türlü rant hesaplarının gölgesinde endüstriyel bir itiş kakışa dönüşmüş futbolumuzda bu tür sesler duymayı beklemek boşuna elbette…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...