05 Ağustos 2020 00:31

Gündem

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Paylaş

Türkiye’nin en yakıcı sorunları nelerdir?

Kovid-19 pandemisi, işsizlik, pahalılık.

İktidar, patronlar iflas etmesin diye salgınla ilgili bütün tedbirleri neredeyse kaldırdı. Süre bağışıklığı sistemine geçti. Herkes kendini korusun diyor.

Yasaklar kalkmasına rağmen ekonomi istendiği kadar canlanmadı. AVM’lerde dükkanların yarısından fazlası kapalı. Açık olanlar da satış yapamıyor. Fabrikalar ürettiklerini satamıyor. Fazla ürün stokları arttı. Üretimi azalttılar. Ekonomide durum böyle olunca zaten pandemi öncesi yüksek seviyelere ulaşmış işsizlik ve pahalılık daha da arttı. İktidar para bulamadığı için boyuna para basıyor. Enflasyon ve faizler artıyor. Bir avuç büyük patron dışında hepimiz fakirleşiyoruz. Bir kısmımız kötü günler için biriktirdiklerimizi harcadık bu süreçte, bir kısmımız hala harcıyoruz. Yedek akçaların tükenmesi ve dayanışma da azalmaya başlayınca, işsiz insanlar sokaklara çıkmaya başlayacak. Suç oranları artacak.

Türkiye’nin esas gündemi bunlar.

İktidar ustaca gündemi saptırıyor. Durup dururken, yandaş basını ile, eşcinseller bir tehlike oluşturuyor gibi bir hava yaratıyor ve bütün muhalefet bu gündem üzerine yoğunlaşıyor. Diyanet İşleri Başkanı ile barolar karşılıklı davalaşıyor. Bu konuda tartışmalar sürerken, bir bakıyorsunuz, yine aynı çevreler bu sefer Ayasofya’nın camiye çevrilmesi gündemini önümüze sürüyor. Ayasofya’yı tartışmaya başlıyoruz. Sonra “kılıç meselesi” gündeme geliyor. Cihadı, hilafeti vs. tartışırken; İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması konuşulmaya başlanıyor.

Elbette, iktidar tarafından gündeme getirilen bu konuların da tartışılması gerekir. Çünkü, iktidar bu konuları tartıştırırken ufak ufak bazı yasal değişiklikler de yapıyor. Baroların bölünmesi, Ayasofya’nın cami yapılması vd. gerici düzenlemeleri de bu arada Meclis’ten geçiriyor. Sosyal medya ve sansür uygulamaları getiriyor.

İktidarın esas gündemi gizlerken yaptığı ufak tefek değişiklikler aslında bütün faşist darbe dönemlerinde darbecilerin yaptıkları ya da yapmak istedikleri değişiklikler. 12 Eylül’de yapılanların neredeyse hepsini yaptılar. Doksanlı yıllarda büyük mücadelelerle geri kazanılmış hak ve özgürlüklerin çoğunu birer birer “kazları bağırtmadan tüylerini yolma” yöntemi ile geri aldılar. Bazıları, MHP sadece devlette kadrolaşma için AKP’yi destekliyor diyor ama MHP tek başına iktidar olsaydı da bugün yapılanları yapacaktı. MHP, tıpkı 12 Eylül’deki gibi Hükümette olmamasına rağmen iktidarda. Sadece kadrolarını devlete yerleştirmiyor, kendi programını da hayata geçiriyor.

Patronlar, bu sıkı yönetime, faşist tedbirlere el ovuşturarak destek veriyor. Sırada kıdem tazminatından kurtulma var.

Bizler, İktidar tarafından oluşturulan gündemleri de göz ardı etmeden halkın esas gündemine odaklanmalıyız demokrasi güçleri olarak. Seçimler olacak, iktidar seçimlerde kaybedecek, demokrasi ittifakı iktidar olacak hayallerine kapılmadan acil sorunlarla ilişkili asgari bir program oluşturup bir eylem planı çerçevesinde iktidar mücadelesini güçlendirmeliyiz.

Esas gündemin ciddiyetine sürekli vurgu yaparak; işsizliğin, pahalılığın, yoksulluğun ortadan kaldırılması için neler yapılması gerektiğini halka anlatmalıyız. Halk iktidardan ümidini kesiyor ama gelecek güzel günlere inanmıyor. Bir kurtuluş yolu bulamıyor. CHP “Sosyal devlet” formülü ileri sürüyor ama işsizleri, yoksulları ölmeyecek kadar yaşatacak “sosyal devlet” parayı nereden bulacak belli değil.

Bir halk iktidarı, sosyalizm programı mevcut durumdan emekçi çıkışı için tek yol. Ama, en ileri emekçiler dahi neredeyse sosyalizmin adını unutmuş. Kötünün iyisi üzerine; kırk katır mı, kırk satır mı tartışmaları içinde boğuluyor.

Kurtuluş kendi ellerimizde. Ne yapacaksak biz yapacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa