16 Temmuz 2020 00:00

Borç çıkmazı

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Kovid-19 salgının yarattığı büyük sağlık krizinin yanı sıra, salgın nedeniyle ortaya çıkan ağır ekonomik ve toplumsal tahribat her geçen gün belirginleşiyor. Salgın, toplam istihdamın yüzde 70’ini oluşturan ücretliler olmak üzere, çalışan nüfusun önemli bir bölümünün yaşadığı ciddi iş ve gelir kaybını telafi edecek herhangi bir somut adım atılmış ya da planlama yapılmış değil.

İktidar, işten çıkarma yasağı, ücretsiz izin ve kısa çalışma ödenekleri ile istihdamda yaşanan dramatik kaybı yavaşlatmaya, daha doğrusu gerçek işsizlik oranlarının üzerini örtmeye çalıştı. TÜİK’in açıkladığı resmi verilere doğrudan yansıtılmasa da ülke tarihinde ilk defa fiilen işsiz olanların sayısı fiilen çalışanların sayısının üzerine çıktı.

İktidar, salgın sürecinde yaşanan devasa iş ve gelir kaybının yarattığı sorunları hafifletmek için kalıcı çözümler üretmek ve somut adımlar atmak yerine, her şeyden önde tuttuğu ekonomiyi canlandırmak için bireysel kredileri arttırmanın peşine düştü. Salgın nedeniyle büyük bir belirsizlik yaşayan milyonlarca kişi, nakit ihtiyacı için bankalara koşarken, tüketicilerin kullandığı kredi miktarı salgın döneminde rekor seviyeye ulaştı.

Salgın sürecinde çok sayıda ülke, ailelere nakit para desteğinde bulunup, ekonomide kısa ve orta vadede atılacak adımları planladılar. Türkiye’de ise kamu bankaları aracılığıyla herhangi bir işi ve düzenli geliri olmayanlar dahil olmak üzere, herkese çeşitli miktarlarda kredi verilmeye, insanlar canının derdine düştüğü en zor zamanlarında bile borçlandırılmaya çalışıldı.

Kamu bankaları öncülüğünde başlatılan kredi ve borçlandırma politikaları üzerinden zaten boğazına kadar borca batmış olan milyonlar yeniden büyük ve tehlikeli bir borç batağına sürükleniyor. Tüketici kredileri plansız bir şekilde artmaya devam ederken, büyük bölümü ciddi anlamda iş ve gelir kaybı yaşamış olan, gelir garantisi olmayan milyonlarca insana hesapsız bir şekilde verilen kredilerin yükünü, oluşacak ‘görev zararları’ üzerinden yine halkın sırtına yükleyecekler.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, Türkiye’de vatandaşların kredi borcu temmuz 2020 itibariyle 706 milyar TL’ye ulaşmış. Bu kredilerin 343 milyar TL’si ihtiyaç, 239 milyar TL’si konut ve 8.6 milyar TL’si de taşıt kredilerinden oluşuyor. Bireysel kredi kartlarındaki toplam borç miktarı 115 milyar TL. Sadece geçtiğimiz nisan ayında 920 bin kişi ilk defa ihtiyaç kredisi kullanmış. Kredilerin milli gelire (GSYH) oranı ise son 6 ayda yüzde 38'den yüzde 47'ye çıkmış.

Ekonomide ülke tarihinin en ciddi ekonomik daralması yaşanıyor. Nisan, mayıs ve haziran döneminde ekonomide ortalama yüzde 15 daralma bekleniyor. Özellikle genç ve kadın nüfusu etkileyen yüksek işsizlik sorunu, yoksullaşmanın giderek yaygınlaşması, üretimde yaşanan geniş çaplı daralmanın sadece ekonomik ve toplumsal açıdan değil, siyasal olarak da ciddi sonuçlarının olması kaçınılmaz. Bütün bu gelişmelere rağmen iktidarın ‘Daha kolay kredi, daha çok borç’ anlayışında ısrar ediliyor.  

Türkiye’de Kovid-19 nedeniyle başta büyüme olmak üzere, bütün ekonomik veriler alarm verirken, yüksek işsizlik ve enflasyon nedeniyle halkın geleceğe yönelik beklentilerinde en küçük bir olumlu işaret görünmüyor. Vergi gelirlerindeki azalma nedeniyle vergi yükünün önemli bir bölümü yeni vergi artışları üzerinden yine halkın sırtına yıkılıyor. Ücretlerde yaşanan erime ve satın alım gücünde yaşanan azalmaya rağmen sürekli yeni kredi ve borçlanma politikalarının gündeme getirilmesi akıl alır gibi değil.

Salgın nedeniyle milyonlarca kişi iş ve gelir kaybı yaşamasına rağmen çarşı pazar enflasyonunun artmaya devam etmesi, bugüne kadar borcu borçla kapatarak yaşamını sürdüren emekçilerin içine itildiği borç çıkmazı ile yaşam koşullarının çok daha zor ve ağır hale gelmesi kaçınılmaz görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...