10 Temmuz 2020 00:40

Bugünün genç kuşağı

Parkta eylem yapan gençler

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Onlara “Z kuşağı” da deniliyor. Genç kuşakları bu biçimde sınıflandırmak Amerikan sosyolojisinin bir yöntemi ve onlara bugünün genç kuşağı demek bana daha doğru geliyor. Her kuşak, eğer dönem büyük bir altüst olma dönemi değilse yaşamın akışı içinde sürekli gelişen belirli tarihsel-toplumsal koşullar içinde şekilleniyor ve onların bu şekillenmesinde politik-ekonomik olaylar, kültürel etkenler, bilimsel-teknik gelişmeler son derece etkili oluyor. Eski kuşakların gelenek ve görenekleri, kurulu sistemde tüm ağırlığı ile yeni kuşakların omuzlarının üzerine biniyor.

Genç kuşaklar, ezici çoğunluğu sömürülen sınıflara mensup olsalar da farklı sınıflara ve tabakalara mensuplar ve bu ayrıştırıcı bir özelliktir. Bu dikkate alınmadan kuşaklar üzerine genel değerlendirmeler yapmak doğru olmayacaktır. Ama hangi sınıftan, hangi toplumsal tabakadan olurlarsa olsunlar gençlerin bazı ortak özellikleri de var. Yeniye açık olma, cesaret, kendine güven, genel olarak insanlık ve ülke için iyi bir şeyler yapma isteği ve enerjisi, var olan kurulu sisteme, iktidarlara belirli ölçüde tepki duyma özellikleri vb. gibi. Toplumsal, kültürel koşullara göre bunlara fedakarlık, atılım vb. de eklenebilir. Genç insan tam olarak nasıl olacağını bilmese de dünyayı değiştirme özlemini de belirli ölçüde içinde hep duyar.

Ama bütün bunların ötesinde şimdi var olana, iktidara, kurulu düzene tepki bütün bu tepkiler içerisinde en fazla öne çıkan tepkidir. Genç insan iyi bir şeyler yapma, geleceğini ve geleceği kurma isteği ve enerjisiyle doludur ama mevcut iktidar onu bastırmakta, gelişim yollarını tıkamakta, geleceğini ellerinden almaktadır. Onu işsizliğe, yoksulluğa mahkum etmektedir. Bu koşullar onu yaşamını karartan iktidara karşı tepkili olmaya, son olarak sınavlar dolayısıyla Erdoğan örneğinde görüldüğü gibi, bu tepkisini her türlü yol ve yöntemle belli etmeye zorlar.

Bugünün kuşağına ilişkin pek çok araştırma yapılıyor ve bunlar yayımlanıyor. Dünya genelini dışta tutarak ülkedeki gençliğe kısaca bakalım. Bu kuşak hakkında genel olarak şöyle bir değerlendirme de yaygın; “Ne istemediklerini biliyorlar ama ne istediklerini bilmiyorlar vb.” Bu çok ilginç bir değerlendirme! Genelde insanlar bir şeyi istemezlerse, ne istediklerini de bilirler. Örneğin bu iktidara ve onun yaptıklarına tepki duyuyorlarsa istedikleri bunların bir daha yapılmaması, bunların yerine akla, mantığa, sağduyuya uygun işlerin yapılmasıdır. Yok eğer yapacağını bilmekten devrim, sosyalizm kastediliyorsa bu sadece genç kuşakların üzerine yıkılacak bir sorumluluk değildir.   

Tüm sorumluluk genç kuşakların sırtına yıkılarak, onlara ilişkin büyük beklentiler içine girerek çözülebilir mi? Gençlerin, kendi başlarına birleşip, örgütlenerek bunları yapma, yaptırma şansları var mı, yoksa bu birleşme ve örgütlenme daha geniş bir birleşme ve örgütlenmeyle birlikte olursa mı başarıya ulaşabilir? Kuşkusuz bu ikinci yol hem genç kuşaklar için hem de geniş toplumsal kesimler için daha güvenli ve başarı şansı daha fazla olan bir yoldur. Ne yapacağını bilmek de böyle bir yola çıkmaktan geçer.

Gençler tek başlarına bazı kısmi talep ve isteklerini elde edebilseler de, köklü dönüşümleri gerçekleştirmek, gençlerin de içinde en dinamik kesimlerden birisi olarak yer aldıkları daha geniş bir işçi ve halk hareketinin başarabileceği bir iştir. Bunun nedeni açıktır; halk kendi gençliğinin daha iyi bir geleceğe sahip olmasını ister ve bunu sağlayacak koşulları gençliğe sunar.

Sömürücü egemen sınıf gençlikten tam bir itaat, sorgulamama, kayıtsız şartsız kurulu düzen için çalışma isterken, halk sınıf ve tabakaları gençlikten yeni bir kuruluşa sorumlulukla katılmasını ister, dünyayı değiştirme işini birlikte yaparak, bu yolla geleceği genç kuşaklara vermeyi amaçlayan bir sistem kurar. Ama yeni bir kuruluş için öncelikle eskinin yıkılması, tüm kalıntılarının temizlenmesi gerekir.

Evet, yeniyi kurmak için eskiyi yıkmak gerekir. Yapılan bazı ciddi araştırmalar bugünün genç kuşağının yüzde 70’inin mevcut partilere güvenmediğini, bu nedenle seçimlerde oy kullanma isteğinin düşük olduğunu ortaya koyuyor. Demek ki gençler seçimden seçime kendilerine bazı vaatler sunan düzen partilerine güvenmiyorlar. Dahası bu düzenin kendilerine hayata hazırlayacak donanımda bir eğitim vermediğine de inanıyorlar. Bunlar son derece sağlıklı tepkilerdir.

Sorun bu gençliği anlayan, onu kazanabilecek, kendi geleceğini kendi elleri arasına alabilmesini sağlayacak, hangi sınıfla birlikte hareket ederse bunu başarabileceğini anlayabileceği bir yolu tutturabilmektir. İşçi ve emekçi halk biraz silkindiğinde gençliği yanı başında bulacaktır. Faşizm ve gericilik ne tür demagoji yaparsa yapsın bugünün gençliğini kazanamayacaktır. Dindar ve kindar bir gençlik yaratma çabası hüsrana uğramıştır. Çünkü onların demagojileri gerçeğin kayasına çarparak tuzla buz olmaktadır. Gençliğe güvenmek gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa