09 Temmuz 2020 00:13

Dar alanda dolandırıcılık!

Galatasaraylı Sofiane Feghouli

Galatasaraylı Sofiane Feghouli|Fotoğraf: DHA

Paylaş

Dünyanın parası dökülerek futbolcu Türkiye’ye getiriliyor. Beklenti; kariyerine yakışır şekilde yeteneklerini sergilemesi ve aldığı parayı hak ettiğini gösteren bir performans ortaya koyarak takıma katkı yapması...

Yeteneğine laf yok lakin oyuncunun, oyunun teknik kısmıyla ilgili temel ilkelerden de haberi yok. Ne sahada duracağı yeri yani pozisyon almayı biliyor, ne de topu doğru kullanmasını yani top ayağındayken takımı için en yararlı seçeneği tercih etmesini. (Karşılaşma sırasında futbolcuların bir satranç oyuncusu gibi kafalarında sürekli ihtimal hesapları yapması ve sonuçta en uygun kararı vermesi beklenir.) Ama “yıldız” oyuncunun bu taraklarda bezi yok. Sahada kafasına göre takılıyor. Tek derdi bireysel olarak parlamak. Yüksek ücretli yeni transfer sözleşmeleri imzalayabilmek için ona gereken bu. Medya ve menajerlik kurumu arkasında nasıl olsa. Atacağı 3-5 gol işini kolaylaştırabilir. Takım hedefinden uzaklaşırsa kendisinin de gözden düşebileceğini düşünemeyecek kadar da kapasitesiz…

Bilmediklerini ona öğretmesi gereken konumda olanlar da temel ilkeleri bilmiyor. Bunu, maçlardan sonra yaptıkları konuşmalardan net bir şekilde anlıyoruz. Hakemleri dillerine dolamaları, sürekli olarak kendilerine karşı kurulan birtakım tezgahlardan yakınmaları, sakatlık, ceza, fikstür, vb. bahanelerin arkasına sığınmaları ve bunun yanı sıra, “Basit hatalardan gol yedik”, “Kendi hatamızdan gol yedik”, “Hiç beklemediğimiz anda gol yedik”, “Artık önümüzdeki maçlara bakacağız” gibi veciz(!) ifadelerle maç analizi yaptıklarını sanmaları, hepsi de bilgisizliğin göstergesi. Maçta ne yapmak istediklerini, neyi nasıl yaptıklarını ya da neyi neden yapamadıklarını anlatmak yerine hiçbir anlam ve değer taşımayan boş laflarla durumu geçiştiriyorlar. Medya ile fanatik taraftarlar ise bu boş konuşmaların alıcısı. Onların da işin teknik kısmıyla ilgili pek bir derdi yok. Teknik direktörlerin ve yöneticilerin konuşmalarının ardından, “Nasıl da ağızlarının payını verdi” yorumu yapabilmek onları mutlu etmeye yetiyor. Taraftarların gönlünü en çok; ayar, fırça, gönderme, suçlama, şantaj, tehdit içerikli konuşmalar okşuyor. Taraftarlar ve medya sayesinde bu tarz konuşmalar futbolumuzun olmazsa olmazı durumunda…

Büyük paralar karşılığında getirilen “yıldız” oyuncu, kişilik olarak da arızalı. Kibirli, şımarık ve sorumsuz. Kendisine layık görülen paradan aldığı güven ve cesaretle ayrıcalıklı olduğuna, öğrenecek bir şeyi olmadığına ve ahlaki/vicdani duyarlılıkların gereksizliğine inanıyor. Bu kafayla rakibine, diğer bir deyişle meslektaşına gaddarca, futbol hayatını bitirmek istermişçesine tekme atabiliyor. Takımını 10 kişi bırakıp yenilgiye zemin hazırladığını da zerrece umursamıyor. Aynı sorumsuzlukları defalarca yapabiliyor…

Saha içi verimsizliği, ahlaksızlığı, sorumsuzluğuyla ve onun için harcanan paralarla tam bir hayal kırıklığı. Ama bu devran böyle, parlak beklentilerle hüsran arasında kısacık mesafede çarçur edilen paralarla dönüyor...

Sahada yıllardır aynı hataların tekrar tekrar yapılmasını bilgi ve şuur eksikliği dışında bir nedenle açıklamak mümkün mü? Böyle bir ortamda teknik direktörlerin bilgisiyle ilgili şüpheler oluşması da doğal…

Maçları izlerken görüyoruz ki, oyuncular altyapıda öğrenilmesi gereken temel ilkeleri dahi bilmiyor. İşin daha kötüsü bilmeleri gerekenleri bilmediklerinin de farkında değiller. O nedenle rahatlar. Aslında herkes rahat. Çünkü kimse bir şey bilmiyor. Uçsuz bucaksız bir cehalet ortamı söz konusu ve ortada futbol adına “tepişme” dışında hiçbir şey yok. Buna karşılık muazzam miktarda paralar dönüyor…

Dolandırıcılık değil de ne?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...