08 Temmuz 2020 00:25

Tüm Rus Seçimleri

Vladimir Putin oy kullanıyor

Fotoğraf: Kremlin Basın Ofisi/ AA

Paylaş

Rusya’da 25 Haziran-1 Temmuz arasında gerçekleştirilen seçimlerle Başkan Putin’in istediği anayasa değişikliği geçti. Yasal olarak bu seçimler referandum değil, “tüm Rus seçimleri” veya “ülke çapında seçim” niteliği taşıyor. Böylece teknik olarak referandum düzenlemesine tabi değil. Putin değişiklik önerisini Mart’ta Duma’dan geçirmiş ve Anayasa Mahkemesi onayını almıştı. COVID-19 salgını nedeniyle ertelenen seçimler nihayet gerçekleştirildi ve sonuç pek sürpriz olmadı: Putin bir kez daha kazandı.

Tartışmalı seçimleri cazip hale getirmek için anayasa değişikliğine çeşitli maddeler eklendi: Emeklilik maaşı tüketici endeksine bağlanıyor, asgari ücret geçim sınırına göre belirleniyor, hayvanlara karşı sorumlu davranmak anayasal bir görev haline geliyor. Kurucu etnik kimlik olarak Ruslar ve Rusça anayasada vurgulanıyor. Aile değerleri, ecdad ve İkinci Dünya Savaşında öldürülen Rusların hatıralarının korunması, Tanrı’ya iman anayasal güvence altına alınırken eşcinsel evlilik yasaklanıyor. Toplamı iki yüzü aşan bu maddeler aslında Putin’in hayat boyu iktidarda kalabilmesini meşrulaştırmayı hedefliyor. İkinci Dünya Savaşındaki kayıpların veya Rus ecdadının bugün bir saldırı altında olmadığı açık. Eşcinseller, evlilik bir yana işkence ve kötü muameleden, hatta Çeçenistan’da toplama kamplarından, yakayı kurtarma derdinde. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra birliğe üye olan Orta Asya ülkelerinde bile hâlâ kullanılan Rusça’nın herhangi bir tehdit altında olduğunu ileri sürmek ancak bir fantezi olabilir. Yüz yıllardan beri çok çeşitli etnik ve dini unsurların bir arada yaşadığı bir coğrafyada etnik Rusların üstünlüğünün anayasada vurgulanması da gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Tanrı’ya imanın anayasal güvenceye alınması bizatihi Tanrı fikriyle çelişiyor. Bu maddeler seçimler için desteğin daha koyu bir taassupta arandığını gösteriyor. Bunlar ilan ettikleri amaçları yerine getirmeyi sağlamaktan uzak olmakla beraber bundan böyle Rusya’daki fikir ve ifade özgürlüğünü ciddi anlamda kısıtlayacaktır. Gerici hamaseti sorgulayan, eleştiren her türlü düşünce bundan böyle anayasal suç sayılabilir. Ülkemizdeki terminolojiye atıfla “Rus-Ortodoks sentezinin” distopyasıyla karşı karşıyayız.

Gelelim değişikliğin esas hedefine: Yeni anayasayla artık Putin 2036’ya kadar başkanlıkta kalabilecek. Ancak bu bir zorunluluk değil. Putin yeniden başkanlığa aday olup olmayacağı konusuna bir açıklık getirmiyor. Bu belirsizlik sadece başkanın düşmekte olan desteğiyle açıklanabilir bir durum değil. Sonuçta öyle ya da böyle iktidarı elinde tuttukça Putin’in seçim kaybetme gibi bir kaygısı olduğunu düşünmüyorum. Bu anlamda anayasa değişikliğinin başkanlık meselesi kadar önemli bir parçası Devlet Konseyi’nin işlevinde yapılan reform oluşturuyor. Bu reformla Putin, Devlet Konseyi başkanlığını başkanlık sonrası bir dönemde iktidarı elinde tutmak için bir araç olarak kullanabilir. Kremlin Güvenlik Konseyi ve Devlet Konseyi’nin artan nüfuzu rejimin Putin’in merkezinde olduğu girift (ama kolektif) bir kurumsal kompleksin oluşmakta olduğunu gösteriyor. Başka bir deyişle temsili demokrasinin kurumları güç kaybederken devlette yeni bir kurumsallaşma meydana geliyor.

Bu süreci tüm tek-adam rejimlerinin eninde sonunda karşılaştığı bir sorunu halletmeye yönelik bir girişim olarak yorumlamak gerek: Tek-adam rejimleri görüntüye rağmen asla tek bir adama dayanmaz. Sosyolog Norbert Elias’ın XIV. Louis mutlakiyetçiliği ve Hitler diktatörlüğü üzerine çalışmalarında üzerine basa basa vurguladığı gibi hiçbir rejim tek-adamla yürümez. Tek-adam rejimin görünen yüzüdür. Aslında birlik beraberliğin değil siyasi elit içindeki kıyasıya kavganın bir ürünüdür. Elias’a göre tek-adam rejimlerinin işlevi siyasi elit içindeki kavgayı denetlemek, bu kavganın bir savaşa dönüşmesini önlemektir. Dolayısıyla bu rejimlerde ortaya çıkan saray kurumunu bir kralın (ya da diktatörün) iradesiyle açıklamak rejimin ideolojik görüntüsüne aldanmak ve yapısal işlevini gözden kaçırmak anlamına gelir.

Tek-adam rejimlerinin en büyük sorunlarından biri veraset meselesidir. Yani tek-adamın ahirete yolculuğundan sonra kimin tek-adam olacağı ya da rejime ne olacağı meselesi. Mutlakiyetçilik çağında bu mesele hanedan içindeki miras kurallarıyla düzenlenirdi ve hanedanın üreme sorunları sürekli bir kriz vesilesiydi. Daha 16’ncı yüzyılda İngiltere’de parlamento VIII. Henry ve I. Elizabeth’e mirasçılarını açıklaması için sürekli baskı uyguladı ve kazandı. Kraliçe Mary’nin karnına yalandan hamileliği ise majestelerinin gazı olarak dalga konusu oldu. Hanedana dayanmayan günümüzün tek-adam rejimleri de bu sorundan azade değil. Siyasi elitin yetiştiği parti ve parlamentonun etkisizleştiği bu rejimlerde varisin en azından seçim aurasının olduğu bu kurumlardan çıkması imkansızlaşıyor. Bunların yerine devletin güvenlik kurumları mevcut tek-adamların yerini alacak yeni liderlerin yetiştiği, eğitildiği kurumlara dönüşüyor. Rusya’daki anayasal değişiklikleri bu açıdan yorumladığımızda rejimin geleceğe dair belirsizlikleri ortadan kaldıramadığını tespit etmek mümkün. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...