02 Temmuz 2020 00:09

İşkence ile 40 yıl (1980-2020)

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

İHD ve TİHV,  “26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence  Görenlerle Dayanışma Günü” vesilesi ile bir basın açıklaması yaptılar  ve ayrıca işkenceye dair verileri içeren bir rapor açıkladılar (bakınız: ihd.org.tr ve tihv.org.tr). İHD Diyarbakır Şubesi de (ihddiyarbakir.org) 2010-2019 dönemini kapsayan on yıllık bir işkence raporunu, “2010-2019 yılları Arası İşkence ve Kötü Muamele Raporu” başlığı ile açıkladılar.

Biz de, bundan otuz yıl önce, 1990 yılında Ankara Barosu dergisinde yayımlanan “İşkence: 12 Eylül 1980-1990” başlıklı yazımızda, 12 Eylül döneminde işkence ile 173 kişinin öldürüldüğünü belirtmiş, 1980-1990 dönemini işkence açısından değerlendirmiş ve işkencenin önlenmesi için önerilerde bulunmuştuk. 

Geçenlerde TİHV Başkanımız Şebnem Korur Fincancı İrfan Aktan ile röportajında açıklamıştı. TİHV, kurulduğu 1990 yılından bugüne -30 yılda- 18 bin 370 işkence mağduruna tıbbi destek vermiş.

Başa dönelim. Yukarıda sözünü ettiğimiz İHD ve TİHV’in verileri içeren açıklaması, 13 sahife ve 8 başlıktan oluşuyor. Basın açıklamalarında ise talepler şöyle sıralanıyor:

“İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce sıradan bir kural haline getirilmeye çalışılan cezasızlık politikalarına son verilmelidir.

Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.

Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır. Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.

Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, OPCAT ve Paris İlkelerine uygun tümüyle bağımsız bir ulusal önleme mekanizması oluşturulmalıdır.

İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.

İşkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.”

İHD Diyarbakır Şubesinin raporuna gelelim: Raporda, 2010-2019 yıllar arasında şubeye hak ihlali iddiasıyla yapılan toplam 3 bin 569 başvurunun incelendiği, bunlardan kamu görevlilerince “fiziksel şiddet” uygulanıp mağdurların vücut bütünlüğü üzerinde yaralanma neticesi doğuran eylemlere ilişkin 690 başvurunun çalışma konusu olduğu belirtilmiştir.

İHD, “Bu çalışmada ölçüt olarak kamu görevlilerini, güvenliklerinden sorumlu oldukları mağdurlara yönelik hedef gözeterek gerçekleştirdikleri, mağdurların vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan (Kaba dayak, vücudun tek bir noktasına sürekli vurma, kesici aletle yaralama, ateşli silahla yaralama, haya burma, falaka, kırbaç hortum vb. ile vurma, diğer fiziksel müdahaleler, saç sakal bıyık yolma, boğma girişimi, vb.) 'yaralama' iddialı eylemler alınmıştır. Doğrudan fiziksel acı doğuran başvurular inceleme konusuna dahil edilirken kamu görevlilerinin gerçekleştirdikleri şiddet fiilleri, uluslararası hukuk tanımlamaları ve uygulamaları ışığında incelenerek değerlendirme yapılmıştır. Bu başvurular içerisine hasta mahpuslar, sağlığa erişimin engellenmesi, küfür, hakaret, aşağılama, tehdit, sözlü taciz, göz yaşartıcı kimyasallara maruz bırakma, hijyen koşullarının sağlanmaması dahil edilmemiştir. Bu çalışmanın esas amacı son 10 yılda yapılan başvurulardaki mağdurun vücut bütünlüğü üzerinde yaralanmalara yol açtığı iddia edilen fiziksel şiddet uygulayıcıları, mağdurları, kronolojik şeması ve uygulanan mekanların haritasını ortaya çıkarmaktır.”

Şube raporunda “TALEPLER VE ÖNERİLER” şöyle sıralanıyor:

  1. "İşkence fail/faillerine karşı açılan soruşturmalar etkin bir şekilde yürütülmeli, işkencede cezasızlığa son verilmelidir.
  2. Hükümet belli kademelerinde görev alan yetkililer tarafından sarf edilen ve İşkencenin artmasına neden olan söylemlerden vazgeçilmeli, işkencecilerin yargı kararı ile korunması ve aklanmaya çalışılması uygulamasına son verilmelidir.
  3. BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye Ek İhtiyari protokolün (OPCAT) gereği Türkiye tarafından yerine getirilmeli gözaltı birimleri ile cezaevleri bağımsız heyetlerin denetimine açık hale getirilmelidir.
  4. İşkence mağdurlarının iç dünyalarında maruz kaldıkları travmanın etkilerinin giderilmesi amacı ile mağdurlar rehabilite programlarına dahil edilmeli ve kendilerine psikolojik destek sağlanmalıdır.
  5. İşkence fail/faillerine yargılandığı dosyalarda zaman aşımı uygulamasına son verilmeli, İşkence fail/failleri hak ettikleri cezalarla cezalandırılmalıdır.
  6. Türkiye Cumhuriyeti tarafından bugüne kadar işkence eylemine maruz kalan mağdurlar ve işkencede yaşamını yitirenlerin aileleri ve tüm toplumdan özür dilenmeli, bireysel hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.”

İHD ve TİHV’nin ve İHD Diyarbakır Şubesinin görüşlerini paylaşıyorum: “İnsanlık onuru işkenceyi mutlaka yenecek… İşkencesiz bir dünya mümkün!”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...