28 Haziran 2020 00:52

Baro meslek örgütü değildir

Fotoğraf: Burcu Yıldırım/EVRENSEL

Paylaş

Siyaset gündeminde tartışılan en önemli, ciddi konulardan biri “çoklu baro ve nisbi temsil” önerisi oldu.

Bu öneri yargıdan savunmayı örgütleyen kurumsallığı tamamen ortadan kaldırmaya, bunda başarılı olunamazsa savunmayı işlevsiz hale getirmeye yönelik bir siyasi projenin fikriyatıdır; yargı esas olarak iktidarın denetimindeki savcı ve yargıçların yargısal faaliyet yürüttükleri bir ‘adalet mekanizmasına’ dönüştürülecek, savunma açısından da savcı ve yargıçların ‘adalet anlayışına’ inanmamız, güvenmemiz istenecektir. Bu siyasi projede avukattan beklenen ve üstlenmesi istenen rol şudur:  Başarılı, muteber, yolu açık, ikbal sahibi avukat ‘Siyasi iktidarın adalet anlayışını yargıda gerçekleştirme işlevi yüklenmiş olan savcı ve yargıçlar aracılığıyla  gerçekleşmesinde’ mesleği icabı  yardımcı olmak…

Bu nedenledir ki, siyasi projenin alt yapısını ‘BAROnun bir meslek örgütü olduğu’ görüşü oluşturur.

Bu nedenledir ki, ‘BAROnun bir meslek örgütü olduğu’ kabulüyle yürütülen mücadele daha başından ve sırf bu nedenle kaybetmeye mahkumdur.

Baro meslek örgütüyse, orta çağın lonca sistemi kurallarına uymadan her avukata deli gömleği giydirircesine onları tek bir meslek çatısında bir arada var olmaya zorlayamazsınız. Baro meslek örgütüdür derseniz, inançları, siyasi düşünceleri, idealleri, hukuk, haklar, özgürlükler, boyun eğme-boynunu eğmeme eğilimleri, biat kültürünü benimsemekle baş kaldırma heyecanını yaşama, yargılama faaliyetinde yardımcılığı kabulle yargılama faaliyetinin yönetimine talip olma, avukatın özgürlüğü, dokunulmazlığı ve bağımsızlığının güvencelerini oluşturan haklardan vazgeçmekle bu hakları ısrarla, titizlikle, onurla gerçekleştirme, koruma, geliştirme coşkusu söz konusu olduğunda birbirinden bin türlü nedenle farklı düşünen avukatları aynı çatı altında birlikte yaşamaya zorlayamazsınız.

Bu nedenledir ki, günümüz tartışmalarında önemli yer tutan siyasi proje karşısında savuşturması imkansız görünen tehlike, bu siyasi projeye karşı mücadele edenlerin mücadelelerini ‘BAROnun, kamusal niteliği olsun olmasın, bir meslek örgütü olduğu’ kabulü üstüne kurgulamalarıdır. Bu kabul, tartışılan siyasi projenin fikriyatının alt yapısını oluşturan ön kabulü benimsemektir.

Siyasi projeye karşı baro başkanları, avukatlar ve adalet arayanlar son derece etkin, onurlu, özverili bir mücadele içindeler. Bu mücadelede ‘BAROnun avukatların meslek örgütü olduğunu’ kabul üzerine kurulan strateji ve taktikler siyasi projeyi güçlendiren bir girişime dönüşme tehlikesini barındırır.

Baro avukatların meslek örgütü değildir.

Baro, tıpkı savcı ve yargıçlar kurulu gibi yargının bir kurumudur.

Yargı=savcı (iddia) + yargı (hüküm) formülü otoriter, despotik ve siyasi iktidarın adalet üzerinde muktedir olduğu siyasi bir projedir. Bu siyasi projede savunma sadece ‘Savunma yapma hakkıdır’; bu hak her zaman çeşitli gerekçelerle sınırlandırılabilir. Yargıda ‘baro’ diye bir kurumsal yapılanmaya yer verilmez: ‘Savunma’ kurumsal olarak yapılandırılmış bir örgütlülük içinde avukatın yargılama faaliyetindeki işlevini ifade etmez; savunma, ‘görülen davada ileri sürülmüş bir hakkın dikkate alınması ya da alınmaması’ konusunda ‘yardımcılık’ düzeyine indirgenir.  Ve bu işi avukat yapsa da olur, yapmasa da, ‘Çünkü zaten savcı ve yargıç bunun gereğini görevinin bir parçası olarak yapıyor’ denir. Yani yargılama faaliyetinde avukat dışlanır.

Yargı=savcı (iddia) + avukat (savunma) + yargıç (hüküm) formülü otoriter, despotik ve siyasi iktidarın adalet üzerinde muktedir olduğu siyasi projenin panzehridir.

Bu panzehrin otoritarizmi ve despotizmi alt edebilmesi için avukatın yargılama faaliyetindeki ‘savunma’ işlevini özgürce, bağımsızlığı yaşayarak ve dokunulmazlıkla donamış olarak yerine getirmesi için ‘savunmanın’ yargıda örgütlenmiş bir kurum olarak, ‘savunma kurumu’ olarak yer alması olmazsa olmazdır. Bu kuruma işlev kazandıran yapı da ‘BAROdur’.

Özetle, baro meslek örgütü değildir, yargının en temel organı olan bir kurum, bir yapıdır.

BAROnun meslek örgütü olduğu görüşü tartışılan siyasi proje girişiminin kabul edilmesini istediği anlayıştır; bu bir tehlikedir. Bu tehlikenin götüreceği tuzağa düşmemek gerekir.

BAROyu meslek örgütü olarak kabule dayanan bir mücadele tartışılan siyasi proje karşısında yenilmeye mahkumdur.

Bir de Türkiye Barolar Birliği Başkanının yaptığı gibi, yargının bu bağımsız ve dokunulmaz kurumunu ‘Devleti korumak ve kollamakla yükümlü bir meslek örgütü olduğunu’ benimserseniz, sadece hukuktan, yargıdan bihaber olduğunuzu ilan etmekle kalmaz, yürütülen mücadelede mücadeleyi yürütenlerin kararlılığını hiçe sayar ve teslim

bayrağını -gönüllü olarak- çekmiş olursunuz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...