25 Haziran 2020 00:15

Ayasofya: Kılıç hakkından kültürel haklara

Ayasofya genel görünüm.

Fotoğraf: Twenty20

Paylaş

Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması fikri artık eyleme/fiile dönüşüyor. Hükümet eylemine. Hükümet Danıştay’dan da  güç almak istiyor. Bu ihtiyacı hissediyor.

“Kılıç hakkı” kavramına sığınanlar var. İslam hukukuna göndermede bulunanlar ve Osmanlı’da uygulanan tımar sistemine dayananlar da var. Bir de vakıflar hukukuna. Olmadı vasiyete… Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi hakkındaki hükümet kararının altındaki Cumhurbaşkanı Gazi  Mustafa Kemal’in imzasının (“Atatürk” olarak imzasının) sahte olduğu, sonradan atıldığı iddiaları var.

Günümüzde hak, uluslararası insan hakları hukukuna göre belirlenir. Fetheden/savaş kazanan her şeye hak sahibi olamaz. İlkece böyledir. Güç kullanmanın da, savaşın da, işgalin de,  tarihi- kültürel mirasa gösterilecek muamelenin de, İnsan Hakları Hukuku’nun yanında İnsancıl Hukuk’ta (savaş hukuku, silahlı çatışma hukuku olarak da nitelenir) yer alan ilke, kural ve kriterleri var.

Ayasofya, dünya kültür mirasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik alanındaki bir tarihi, kültürel dünya mirasıdır. Burada, egemenlik tartışmasının açılacağı bir durum, tartışılacak bir konu yok.

Fakat şöyle de Türkiye Cumhuriyeti’ni devlet olarak ve o Cumhuriyeti yönetenlerin bağlı olduğu hukuk kuralları var. Ulusal üstü insan hakları hukukundan, belgelerinden söz ediyoruz.

İlk bağlayıcı kural Anayasa’nın 2. maddesindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti nitelikleri olan bir devlet oluşu ve 90/son maddesindeki usulüne uygun yürürlüğe giren insan haklarıyla ilgili sözleşmelerin iç hukuktan üstünlüğünü içeren maddesi.

O zaman tartışılacak konu, uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde Ayasofya’nın statüsü (MÜZE) ve bu statünün değiştirilip değiştirilemeyeceğidir.  Statü, işlevi de içerir. Statü değişikliğinin insan hakları ihlali oluşturup oluşturmayacağıdır. Sınırlandırma da dahil. Soruyu “kültürel haklar” bağlamında soruyoruz.

“Kültür” sözcüğü için, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde,  “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü” denmektedir.

Kültürel haklar, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin  27. maddesinde ve “İkiz Sözleşmeler” den BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13  ve 15. maddelerinde yer alır. Türkiye İkiz Sözleşmelerin 2003 yılından beri tarafıdır.

Kültürel haklar hem bireysel hem de grup hakları özelliği taşır. Herkes bu haklara sahiptir. Kültürel haklar, evrensel, bütünsel, bölünmez, birbirine bağımlı, irtibatlı/bağlı olan insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır.

BM Bünyesinde eğitim ve kültür konusunda uzmanlık kuruluşu UNESCO’dur (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu). Türkiye Unesco’nun üyesidir. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun internet sitesinde pek çok Sözleşme ve Bildiri yer almaktadır (bakınız)

Unesco’nun “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme”si UNESCO’nun 16 Kasım 1972 tarihli Genel Konferansında kabul edilmiştir. Türkiye bakımından  14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı Kanunla katılmanın  uygun bulunduğu bu sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak, 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. - Sözleşmenin ” Kültürel ve Doğal Mirasın Tanımları” başlıklı 1. maddesi şöyledir:

“Madde 1- Bu sözleşmenin amaçları bakımından aşağıdakiler "kültürel miras" sayılacaktır:

Anıtlar: Tarih, sanat veya bilim açısından istisnaî evrensel değerdeki mimari eserler, heykel ve resim alanındaki şaheserler, arkeolojik nitelikte eleman veya yapılar, kitabeler, mağaralar ve eleman birleşimleri.

Yapı toplulukları: Mimarileri, uyumlulukları veya arazi üzerindeki yerleri nedeniyle tarih, sanat veya bilim açısından istisnaî evrensel değere sahip ayrı veya birleşik yapı toplulukları.

Sitler: Tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnaî evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri ve arkeolojik sitleri kapsayan alanlar.”

UNESCO Dünya miras listesinde Türkiyeden 18 miras alanı bulunmaktadır.İstanbul’un tarihi alanları o arada Ayasofya, 1985 yılında bu listeye dahil olmuştur.

Ayasofya, cami olarak değil,  müze olarak yer alır listede. Sözleşmeye göre de dünya mirasına dahil olanların işlevlerinin ve teşhirlerinin korunması gerekir. Unesco’nun “Müze ve koleksiyonların çeşitlilikleri ve toplumdaki Görevlerinin Korunması ve geliştirilmesine İlişkin tavsiye kararı” dikkate alınmalıdır. İşlev ve teşhir…

Sonuç olarak, kılıç hakkından kültürel haklara geldik…

Bu yolda yürümek gerek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...