10 Haziran 2020 00:53

"Güç odağı" olmayan bir muhalefet gerçek bir muhalefet olamaz!

Fotoğraf: Can Erok/DHA

Paylaş

Siyaset gündeminde göz gözü görmüyor. Siyaset ortamındaki duman yoğunlaştıkça; bir yandan MHP Genel Başkanı Bahçeli, öte yandan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, partilerinin değil “tek adam”ın özel yetkilendirilmiş sözcüleri gibi, neredeyse günübirlik, gündemdeki her konuyla ilgili muhalefeti hedefe koyup tehdit etmeyi, ağızlarına geleni söylemeyi alışkanlık haline getirdiler.

Gündem yoğun; “Mahalle ve Çarşı Bekçileri Yasası” bir haftadan beri Mecliste tartışılıyor. İktidar, bekçilere polis yetkisi veren yasal düzenlemede ısrarlı. Öte yandan, yandaş medya ile AKP-MHP cenahından Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi için yapılan çağrılar konuşuluyor. Hatta bu konuda içeriden haber alan gazeteciler, Ayasofya’da “Fetih Suresi” okutan Erdoğan’ın Ayasofya’nın cami yapılması için “Hazırlık yapıla!” dediğini yazıp çiziyor. Ve tabii CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları’nın vekilliklerinin düşürülüp tutuklanmasının arkasından HDP’nin Edirne ve Hakkari’den Ankara’ya yürüme kararına karşı bir sindirme kampanyası da bu yoğun gündemin bir boyutu olarak sürdürülüyor.

Tele 1’in Ankara Temsilcisi İsmail Dükel ve Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız’ın gözaltına alındıkları haberi bu yoğun tartışmalar ortasında gündeme düştü. İki gazetecinin de “siyasi ve askeri casusluk” iddiasıyla gözaltına alındıkları belirtiliyor.

İktidarın savcılarına bakarsanız ortalık “casus gazeteciler”den geçilmiyor!

İKTİDAR SALDIRI PLANINI SOMUTLAŞTIRDI

Yukarıda sadece öne çıkanları sıraladığımız siyasi gündem konuları, son birkaç güne sığanlar.

Evrensel okurları AKP-MHP ittifakının; “Baroların, odaların tasfiye edilmesi”ni, “Yerel yönetimlerin yetkilerinin merkezi iktidara devredilmesi”ni, “Seçim ve Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirerek” muhalefetin halk indinde iktidar alternatifi olmaktan çıkarılmasını amaçlayan düzenlemelerle Türkiye’nin siyasetini uzun yıllar etkileyecek değişikliler için hazırlandığını biliyor.

Bu siyasi tabloya, önümüzdeki dönemin “ekonomik kriz+virüs”ün yol açtığı ekonomik yıkımın faturası eklenerek oluşturulan ağır yükün işçi sınıfı ve halka yıkılması girişimlerinin de ekleneceği besbellidir. Dolayısıyla bugün iktidarın, hem siyasette hem ekonomi alanında kapsamlı ve ciddi bir saldırı hazırlığı (Bazı bakımlardan saldırıyı çoktan başlattı) içinde olduğunu söylemek bilinmeyen bir şeyi söylemek olmaz. Ve tabii “Muhafazakar toplum inşası”nı esas alan, milliyetçilik cilasıyla parlatılmış İhvancı İslamcılığın, bu saldırılara halk indinde meşruiyet kazandırmak için Diyanet, MEB, tarikat ve cemaatler üstünden çoktan beri devrede olduğu da bir gerçektir.

Kısacası Erdoğan-AKP iktidarı ve arkasındaki egemen güç odakları, uzunca bir zamandan beri sözcüğün gerçek anlamıyla ekonomik, siyasi, ideolojik, hayatın bütün alanlarını içine alan bir saldırı planını uygulamaya sokmuştur. Bugün de bu planın, yeni ve eksik kalan yanlarının tamamlanması ve somut hedefler açısından “projelendirilmesi” adımlarını atmak için bir seferberlik düzenine geçmiştir.

MÜCADELESİNİ İKTİDARLA POLEMİĞE İNDİRGEMİŞ MUHALEFET BİR YERE VARAMAZ

Bugün kendisine sokağı kullanmayı yasaklarken, HDP’nin Edirne ve Hakkari’den yapacağını açıkladığı yürüyüşe bile “İktidarın provokasyonuna yol açar” diyerek karşı çıkan CHP’nin merkezinde olduğu muhalefetin, bu yaklaşımıyla iktidara geri adım attırabilecek bir güç oluşturması olanaklı görünmemektedir. Çünkü bu pasifist, eylemsizlik çizgisi ile muhalefetin ne ilerici demokrat güçleri ne de bugün gidişattan hoşnut olmayan yığınları birleştirip iktidarın karşısına dikmesi olanaklı değildir.

Nitekim CHP, dün Yusuf Karataş arkadaşımızın köşesinde belirttiği gibi, halka yönelik “Aman iktidarın sizi sokağa çekme tuzağına düşmeyin. 2023’te seçim olacak o zaman bana oy verip iktidar yaparsanız ben de sizi kurtarırım” diye özetlenebilecek bir tutumla, bu pasifist hatta, “Meşruiyet sağlamaya” çalışmaktadır. Ki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve sözcüleri tüm muhalif güçlerin de böyle davranmasını istemektedir.

Oysa bugün iktidar karşısındaki bir siyasi odak, eğer yığınları birleştirip siyasete müdahale eden (Yani iktidarın ekonomik uygulamaları ile iç ve dış politikasının karşısına diken) bir hatta yığınları harekete geçirmiyorsa, niyeti ne olursa olsun, bir güç odağı haline gelemez. Bunu yapmayan, bunu yapmak için yola çıkmayan bir muhalefet odağı, sadece iktidarın yanlışlarının karşısına doğruları, yalanlarının karşısına gerçekleri koyarak güç odağı olamaz. Örneğin CHP, “Adalet Yürüyüşü” ve “Adalet Mitingi”yle bir güç odağı olmak için adım atmıştır; ama devamını getirmediği, mevziini geldiği yerin önüne kurmak yerine arkasına kurduğu için, muhalefetini, yeniden, iktidarla söz düellosuna indirgeyen geleneksel çizgisine çekmiştir.

Ki, bu elindeki devasa devlet gücü ve medya gücü dikkate alındığında AKP’nin, CHP’nin olmasını en çok istediği çizgidir. Çünkü bugün AKP’nin en korktuğu şey, talepleri etrafında bir araya gelen yığınlarla karşı karşıya gelmektir!

Bu yüzdendir ki muhalefetin, bugün devletin resmi ve gayriresmi bütün kurumsal güçlerini kontrolü altına almış olan iktidar karşısında, yığınları kendi talepleri etrafında birleştirerek iktidarın politikalarının karşısına dikilmesi tek gerçekçi yoldur.

Bugün gerçek bir muhalefetin dayanak noktası budur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...