08 Haziran 2020 00:12

Bizde ırkçılık yoktur

Giovanni Lopez protestosuna katılan gençler (solda) biri önündeki kapıyı kırıyor

Polis tarafından öldürülen Giovanni Lopez için yapılan protesto | Fotoğraf: Redfishstream adlı Twitter hesabından alınmıştır

Paylaş

Meksika belki de tarihinde ilk defa bu kadar geniş bir ölçekte ve doğrudan bir biçimde ırkçılık sorununu tartışıyor. Tartışmanın fitilini ateşleyen ise ABD’deki George Floyd eylemlerine sebep olan polis şiddetinin bir benzerinin yaşanması. Mayıs ayı başında ülkenin Jalisco eyaletinde yer alan bir kasabada yerel polislerin maske takmadan dolaştığı için şiddet uygulayarak gözaltına aldığı Giovanni López adlı genç emniyette öldürülmüş, geçen süre içerisinde ise emniyet teşkilatında ne bir soruşturma gerçekleştirilmiş ne de kurbanın ailesine bir açıklama yapılmıştı. Geçtiğimiz hafta Giovanni’nin polisler tarafından dövülerek gözaltına alındığı videonun ortaya çıkması ile perşembe günü önce Jalisco’nun başkenti Guadalajara’da hükümet binası önünde polisle şiddetli çatışmalar meydana geldi. Cuma ve cumartesi ise eylemler ülkenin birçok eyaletine yayıldı. Başkent Meksiko City’de George Floyd’un öldürülmesine tepki olarak ABD Büyükelçiliği önünde devam eden eylemler Giovanni’nin öldürülmesine tepki gösteren eylemciler ile birlikte güç kazandı ve burada da polisle eylemciler arasında çatışmalar yaşandı.

Jalisco’nun Muhalefet Partisi Üyesi Valisi Enrique Alfaro ise eyaletinde yaşanan çatışma ve eylemlerin Meksiko City’nin en üst seviyelerinde yer alan kişilerin dahil olduğu bir komplo ile gerçekleştiğini iddia etti. Vali her ne kadar ilk demeçlerinde Başkan Andrés Manuel López Obrador’u da işaret etse de daha sonra söylemini değiştirdi. Vali, Başkanın partisi ve yakın çevresindeki kişiler ve İçişleri Bakanlığı tarafından eyaletteki olayların körüklendiği, büyük miktarda bir paranın sosyal medyada bu amaçla harcandığı ve otobüslerle başkentten Jalisco’ya eylemci getirildiğini iddia etti. İddialar klasik, ‘Eylemciler dışarıdan, içimizden değil’ formülünün klişe ve absürt çizgisini devam ettirse de sağ ve aşırı sağ çevreler tarafından doğru kabul edilerek destek görmeye başladı bile. Bu bağlamda Enrique Alfaro’nun çok uzaktaki bir mesele olsa bile Meksiko City’de ülkeyi felakete götüren ‘komünistlere’ karşı ilk cesur direnişi gösteren siyasetçi olarak kendini öne çıkardığını ve krizden sağın 4 sene sonraki başkan adayı olarak çıkmaya çalıştığını bile iddia edebiliriz.

Tüm bu kaosun paralelinde ise kökenleri İspanyol sömürgeciliği ve kast sisteminde atılmış ve konsolide edilmiş olan sistematik ve yapısal ırkçılık meselesi de gündemde kendine yer buluyor. Meksika aslında şaşırtıcı bir biçimde ırkçılığı içselleştirmiş, normalleştirmiş ve sıradanlaştırmış bir ülke. Ten renginin tonlarının eğitim seviyesi, gelir durumu, kariyer fırsatları, kamu hizmetlerinden yararlanma, polis şiddetine maruz kalma gibi konularda büyük ölçüde belirleyici olduğu bir toplumsal yapının mevcut olduğu herkesçe bilinen bir olgu. İspanyollar tarafından sıkı bir biçimde tarif edilmiş bulunan ve ten rengini ve fiziki özellikleri esas alan kast düzeni, özellikle yerli toplulukları toplumun dışına iten, geri kalanları ise esmerden beyaza doğru hiyerarşik bir biçimde konumlandıran ve artık önemli ölçüde içselleşmiş bulunan sosyoekonomik yapılarla yeniden üretilmeye devam ediyor. Ülkenin istatistik kurumunun topladığı veriler ise bu sistematik ve yapısal dışlamanın bilimsel bir gerçekliğe tekabül ettiğini gösteriyor. Daha koyu renkli ten rengine sahip kişilerin eğitim ve gelir seviyesi daha beyaz ten rengine sahip kişilerle büyük oranda farklılaşıyor

Belki de en ilginci bu konunun derinlemesine bir biçimde bugüne kadar dile getirilmemiş ve tartışma konusu yapılmamış olması. Hatta Meksika’da ırkçılık yoktur çünkü hepimizin kökleri yerli topluluklara dayanmaktadır, hepimiz bir karma-soyu (mestizo) temsil ediyoruz ve bu sebeple ırkçı olamayız argümanı hâlâ yaygın bir biçimde kullanılan bir argüman. Ancak Meksika toplumunun karma bir toplum olması bu derin farklılaşmayı ve sistematik ırkçılığı önlemiyor. Üstün-arzu edilen-öykünülen beyaz Meksikalı prototipinin medyada, sinemada, eğlence sektöründe, reklamlarda hakim durumda olması sömürgecilikten miras kalan ırkçılığın halen kültürel olarak da çok güçlü olduğunun en bariz göstergesi. Irkçılığın sistematik bir biçimde toplumun her kesitinde var olduğunun kamuoyu tarafından tartışılmaya başlanması bile bu bağlamda önemli bir başlangıca tekabül ediyor, Pandora’nın Kutusu nihayet Meksika’da da açılıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...