04 Haziran 2020 20:56

Pandemi, küçük büyük demeden her mücadeleyi önemli kıldı!

Washington'da polis şiddeti protestosu

Fotoğraf: Yasin Öztürk / AA

Paylaş

ABD’de, George Floyd’un polis tarafından, dünyanın gözü önünde katledilmesine yönelik protestolar büyüyor. Ülkede salgın ölümlerinin dramatik düzeye çıkması, sokağa çıkma yasakları, ulusal muhafızların ile bazı ordu birliklerinin kentlerin sokaklarına indirilmesi ve ağır polis şiddetine karşın, gösterilerin yaygınlaşması önlenemiyor.

İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka, Brezilya...gibi ülkelerde de ABD’deki protestocularla dayanışma ve kendi ülkelerindeki ırkçılığa, şiddete tepkileri ifade eden gösteriler yayılıyor.

Gerek ABD gerekse diğer ülkelerdeki eylemlerin nasıl bir seyir izleyeceğine dair şimdiden çok şey söylenemezse de, bu eylemlerin üstünde yükseldiği ırkçılık, ayırımcılık, işsizlik, yoksulluk, ağır sömürü koşullarının daha da ağırlaştırılması, gelecek güvensizliği gibi sorunlar tüm kapitalist dünyanın ortak sorunlarıdır. Bu yüzden de ABD’de yükselen dalga yatışsa bile, her an (Bir ya da birkaç ülkede eş zamanlı olarak) yeni protestoların, yeni isyanların patlak verip yaygınlaşan bir seyir izlemesi sadece mümkün değil kaçınılmaz da görünmektedir.

İKTİDARLARIN KORKUSU: HALKIN, TALEPLERİYLE SOKAĞA ÇIKMASI!

Bu yüzdendir ki dünyanın her yanındaki iktidarlar ABD başta olmak üzere halkların protestolarının kendi ülkelerinde ortaya çıkmaması için “dua” ediyorlar. Elbette bu pasif bir “dua hali” değil! Muhtemel gelişmeler karşısında her ülkede yönetimler kendi meşreplerine göre “Kılıç sallamaya” hazırlanıyorlar.

Nitekim bizde de iktidarın yandaşı propaganda odakları bir yandan ABD’de böyle bir protesto selinin ortaya çıkmasını; “Bizde böyle sokak ortasında polis boğaz sıkarak adam öldürüyor mu”, en azından “Bakın polis şiddeti sadece bizde yok, sizin demokratik dediğiniz ABD’de bile polis insan öldürüyor”... diyerek bizde olanlara ve olacak diye yaptıkları tehditlere meşruiyet kazandırmak istiyorlar. Olanlar onlara “Gezi”yi hatırlıyor. “Darbe hazırlığı var”, “Muhalefet darbe çağrısı yapıyor” propagandasının arkasında da işçilerin, emekçilerin, her kesimden halkın kendi talepleri etrafında birleşerek siyasete müdahale etmesinden duyulan korku var. ABD’deki gelişmelerden sonra bu korku daha da büyüyecek görünmektedir.

HAK MÜCADELESİ İLE VİRÜSE KARŞI MÜCADELE İÇ İÇE

2020’nin başından başlayarak, koronavirüsün yaygınlaşmasının yarattığı korku iklimi içinde, koronavirüse karşı mücadele önlemleri sürdükçe “Bu koşullarda eylem yapılamaz” duygusu hem sermaye propagandası hem de sendika bürokrasisi tarafından teşvik edilmişti.

İlk başlarda durum emekçiler tarafından böyle anlaşılmasa da ilerleyen günlerde, bu anlayışın giderek değiştiğini gördük.

Son birkaç günlük gelişmelere baktığımızda bile şunları söyleyebiliriz: 

  1. Virüse karşı mücadelenin ön cephesinde yer alan sağlık emekçilerinin mücadelesi virüsün yayılmasına karşı mücadele ile birlikte yürüdü. Özellikle de başlıca büyük hastanelerde sağlık emekçilerinin eylemleri gösterdi ki; emekçilerin haklarını ve can güvenliklerini korumak için verdikleri mücadele ile virüse karşı etkin bir mücadele iç içe geçmiştir. Sağlık emekçileri bunu herkese de gösterdiler. Nitekim, gazetemizde dört gündür süren sağlık emekçilerinin mücadelesiyle ilgili dosya, bu mücadelenin kapsamını da ortaya koyarak, gerekli derslerin çıkarılması için önemli bir alan açmıştır.
  2. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) üyelerinin TCDD’de yaşanan sürgünlere karşı İstanbul, İzmir, Adana ve Diyarbakır’dan başlayan yürüyüşü, emniyetin engelleme çabalarına karşın dün Ankara’da tamamlandı.
  3. Gaziantep OSB’de bulunan Koza Halı fabrikasında çalışan ve pazar mesaisine kalmak istemediği için işten atılan DİSK Tekstil üyesi üç işçi, işyerinin önünde oturma eylemine başladı.
  4. İstanbul Bağcılar’da kurulu Çiftçiler Ayakkabı’da salgın sürecinde ücretli izne çıkarılan ancak verilen sözlere rağmen ücretleri ödenmeyen işçiler önceki gün iş bırakarak eyleme geçtiler!

EMEK CEPHESİNDEKİ HER GELİŞME ÖNEMLİ

Olağan koşullarda şöyle göz ucuyla bakılacak bu türden eylemler, içinden geçtiğimiz koşullarda, mücadelenin geleceğine dair işaretler içermesi, en önemlisi de işçi emekçi cephesinde “Koronavirüse karşı mücadele koşullarında eyleme geçilemez” yargısının kırılması bakımından çok önemlidir.

Hele de bu gelişmelerin işaretleri baroların, odaların, kadın platformlarının hayatiyetlerine yönelik bir saldırı dalgasına karşı mücadeleye hazırlandıkları koşullarda ayrı bir öneme de sahiptir.

Ülkemizde, iktidarın, virüse karşı mücadeleyi, muhalefeti ezip etkisizleştirmenin yanı sıra; faturayı işçi sınıfı ve halka kesme ısrarı ve emekçilerde karşılık bulan hoşnutsuzluk dikkate alındığında, emek mücadelesi cephesinde atılacak her adım ayrı bir öneme sahiptir. Tek tek bu mücadelelerle birlikte baroların, odaların, kadın hareketinin hak-özgürlük mücadelesinin; muhalefetin siyasi alandaki girişimleriyle yakınlaşan bir mecraya girmesi de hiç beklenmez değildir.

Tersine bugün ortaya çıkan işaretler, emek ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesinin zemininin ne kadar genişlediğinin ve bu zeminin ortak mücadeleyi ne kadar zorlayacağını göstermektedir. Dolayısıyla sınıf partisi ve demokrasi güçlerinin, hizmet ve üretim birimlerinde, emek örgütleri ve sendikalardaki her gelişmeyi, onların her girişimini küçük büyük demeden önemsemesi gerekir.

Çünkü emek ve demokrasi mücadelesinde işçi sınıfı ve emekçilerin rolü bir yana; hangi “damla”nın bardağı taşırıp emek ve demokrasi mücadelesini daha ileri bir safhaya taşımasının yolunu açacağını bugünden bilmek mümkün değildir.

Dünyada oluşan iklim ve Türkiye’nin bu iklimin yarattığı havadan yararlanması, emek ve demokrasi mücadelesinin birbirini etkilemesi, hatta birleşmesi için gelişen mücadele; bugünün önemli ve somut bir görevi olarak ortaya çıkmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...