03 Haziran 2020 20:08

Kendi ırkçılığının farkında olamamak

ABD'de polis şiddeti protestosu

Fotoğraf: Tayfun Coşkun/AA

Paylaş

Irkçılık, insanlığın başındaki en büyük belalardan biri. Bilim, biyolojik olarak insanlar arasında ırk temelli bir ayrım yapılamayacağını çoktan ortaya koymuş olsa da kimileri, politik ya da toplumsal çıkar ve beklentiler adına -genellikle güç ve iktidar peşinde koşarken- böylesi yapay kategorizasyonlar üretecek kadar alçaklaşabiliyor.

Tüm dünyada Amerika’daki ırkçı polis cinayetine karşı protesto gösterileri giderek yükselir ve yayılırken, spor dünyası da bu vahşete kayıtsız kalmadı. Pek çok kulüp, sporcu örgütü ve sporcu; maçta, antrenmanda ya da sosyal medya platformlarında, ırkçı polisin işkence ederek katlettiği George Floyd’u andı, ırkçılığı protesto etti.

Tarihsel olarak, toplumsal gelişmeler karşısında çağdaş insanlık değerlerinden yana tavır alma geleneğine sahip olan İngiltere’nin Liverpool ve İtalya’nın Roma kulüpleri, verdikleri tepkiyle ırkçılık karşıtı kampanyanın futboldaki öncüsü oldular.

Buna karşılık Almanya ve Macaristan’ın Futbol Federasyonları protestolara, “siyasi mesaj” içerdikleri gerekçesiyle “Trumpvari” bir yaklaşımla tepki gösterdi. Macaristan Futbol Federasyonu ırkçı cinayete tepki gösteren bir oyuncuya kınama cezası verirken, Almanya Futbol Federasyonu da maç sırasında George Floyd için adalet isteyen iki ve saygı duruşunda bulunan bir olmak üzere toplam üç oyuncu hakkında soruşturma başlattı. Geçmişinde Nazi utancı taşıyan bir ülkenin, ırkçılık protestosunu “siyasi mesaj” bahanesiyle cezalandırmaya kalkışması, ırkçıları cesaretlendirmekten başka ne işe yarayabilir ki?

Dünya futbolunun patron kurumu FIFA ise -son derece utangaç bir dille- kulüplerden sağduyulu olmalarını ve protesto eylemine katılan futbolculara ceza vermemelerini istedi. “Dostlar alışverişte görsün” misali düzenlediği sade suya tirit kampanyalar dışında hiçbir zaman ırkçılıkla ciddi, kararlı ve tutarlı bir şekilde mücadele etmeyi gündeminin ilk sıralarına almayan bir kurumdan bundan ötesi beklenemezdi elbette…

Daha önce pek çok kez, sıfır tolerans ve etkili cezalarla ırkçılığın kökünü kazıyacaklarını iddia etmişlerdi ancak düşündükleri yaptırımları hayata geçir(e)medikleri için bu yolda kayda değer bir mesafe alınamadı. Irkçılık toplumsal yaşam içinde hâlâ en rahat ve fütursuz biçimde stadyumlarda boy gösteriyor…

FIFA’nın futbolun marka ve pazarlama boyutu ile ilgili kaygısı her zaman öncelikli. Zamanının ve enerjisinin büyük kısmını ekonomik işleyişin kesintisiz sürmesi yolunda harcıyor. Tali bir sorun olarak gördüğü ırkçılığa karşı ciddi yaptırımlar içeren kararlı bir irade ortaya koyamıyor. Sonuçta da sportif alan, ırkçılığın sergilenmesine elverişli ortam özelliğini koruyor…

Ülkemizde de pek çok kulüp ve spor insanı sosyal medya üzerinden ırkçılık karşıtı protestoya destek verdi.

Tabii bizim ülkemizde ırkçılığın algılanış biçimi oldukça sorunlu. Irkçılık, ten rengine dayalı ayrımcılıktan ibaret bir olgu zannediliyor. Oysa ten rengi kaynaklı ayrımcılık bir yana, etnik kimliklerin dışlanması, küçümsenmesi, aşağılanması, yok sayılması, ötekileştirilmesi kadar bir etnik kimliğin diğerlerinden üstün görülüp yüceltilmesi de düpedüz ırkçılıktır. Böyle bakınca spor alanlarında her hafta yapılan tezahüratların, gerçekleştirilen çeşitli gösterilerin, açılan pankartların, çalınan marş ve şarkıların neye hizmet ettiği meydanda. Bir yandan ırkçılığı lanetlerken, diğer yandan hemen her fırsatta etnik kimlik temelli bir gurur ve övgü hezeyanının yaratıcısı ya da parçası olmak, tam anlamıyla kepazelik…

Kaldı ki, bizde de ten rengi üzerinden sporculara yönelik pek çok saldırı ve taciz yaşandı.

Bütün bunların yanı sıra medyanın, ırkçılığı körükleyen nefret dilini de gözden kaçırmamak lazım. Şimdilerde ırkçılık karşıtı pozlara bürünen ikiyüzlü medyanın, nefret saçan zehirli diliyle her fırsatını bulduğunda ırkçılığı nasıl beslediğini unutacak değiliz...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...