02 Haziran 2020 20:20

Sağlık çağı

Serum takan sağlıkçı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İnsanlık tarihinin bize fısıldadığı ancak yaygın bir şekilde duymaktan imtina edilen gerçekleri pandemi yeniden görünür kıldı. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun sosyal güvencesi olmadığı için tedavi olamayan her bir insan, dünyanın geri kalanının sağlıksızlığı için risk yaratır.

Diyelim ki bilinmeyen yeni bir bulaşıcı hastalık ortaya çıksın. Eğer sağlık güvencesi olmayan insanlarda ilk görülürse bu hastalık, hem o şehirde hem dünyada daha hızlı yayılacaktır. Buradan hareketle diyebiliriz ki bir diğerinin yoksulluğu, sağlık hakkından mahrum oluşu diğerlerinin sağlıklı kalıp kalamayacağını da belirler. Yani dünyanın en pahalı poliçesi ile özel sağlık sigortası yaptırmak bizim sağlıklı kalışımıza karşılık gelmez, yetmez. Sağlık hakkından mahrum bir yoksul COVID-19, SARS veya ebola olur, dünya yerinden oynar.

Yine diğer pandemilerde olduğu gibi korona salgını da sağlığın bireysel, ulusal bir başlık olmadığını bir kez daha hatırlattı. Enternasyonalist bir başlıktır sağlık. Dünyanın en palazlanmış ekonomisine sahip olmak sizi salgından koruyamıyor bir diğer ülkede salgın, yoksulluk ile kol kola ilerliyorsa.

COVID-19 sürecinde tüm dünyada temizliğin, hijyenin önemi bir kez daha hatırlandı. Soru şu: Birey olarak kendimizin hijyeni için yeterli olanaklara sahip olmamız bizi korur mu? Elbette avantaj sunar ama korumaz. Bir diğeri enfeksiyonu keyfinden bulaştırmıyor topluma. Aynı bakış açısı ülkeler için de belirleyicidir.

Sıhhi şartlara sahip tuvaletten, temiz içme suyuna düzenli ulaşımdan mahrumiyet de aynen sağlık hakkından mahrum olmak gibi, o bireyin ve ülkenin sorunu olmaktan, tüm insanların ve ülkelerin sorunu haline evrilir, salgın hastalıklara bağlı pandemiler de.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, günümüzde “Her 3 kişiden birinin temiz ve sıhhi şartları barındıran tuvaletlere erişim imkanı yok”. BM, 19 Kasım’ı boşuna Dünya Tuvalet Günü ilan etmedi. BM’ye göre, “Dünya genelinde her gün 2 bine yakın çocuk ishale neden olan hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor”.

Yine BM’ye göre “7 milyarlık dünya nüfusunun 6 milyarı cep telefonuna sahipken ancak 4.5 milyarı uygun koşulları taşıyan tuvalet imkanından faydalanabiliyor. 2.5 milyar kişi ise yeterli kanalizasyon altyapısından mahrum. 1.1 milyar kişi ise tuvalet ihtiyacını açık alanda gideriyor.”.

UNICEF’e göre “dünyada her 4 ilk okuldan biri temiz içme suyu imkanından yoksun. Bunların yanı sıra her gün 700’den fazla 5 yaşın altındaki çocuk, hijyenik olmayan sudan kaynaklı ishalden yaşamını yitiriyor.”

Gelelim temiz içme ve kullanma suyuna: UNESCO’nun hazırladığı 2019 Dünya Su Raporuna göre “İki milyar insanın temiz su kaynaklarına düzenli erişimi yok, 4.3 milyar insan sıhhi tesisat kullanmıyor.”

Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2019 raporuna göre ise “2018’de dünyada halen 820 milyondan fazla insan açlık çekiyor”. Aynı rapora göre “Dünyada orta seviyede gıda güvensizliğinden etkilenen tüm insanlar ile açlık çeken insanlar birlikte düşünüldüğünde, 2 milyarı aşkın insanın güvenilir, besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişimi olmadığı tahmin edilmektedir. Buna Kuzey Amerika ve Avrupa’daki nüfusun yüzde 8’i de dahil”.

Eğer dünyada milyarlarca insan tuvaletten, su ve yeterli gıdadan, sağlık hakkından mahrum olmasaydı muhtemelen COVID ve cümle salgın hastalıklar dünyayı bu denli kasıp kavuramayacaktı. Enteryonalist çözümler ise ertelenemez bir zorunluluk. 

COVID-19 ulasal sağlık sistemlerinin tek başına çözüm olamayacağını gösterdi aynı zamanda. Bağımlılık ilişkisinin değil dayanışmanın boy verdiği bir evrensel sağlık sistemi hayata geçmeden hiçbir birey, ülke için sağlıklılık ayrıcalık olamayacak artık. İnsanlık tarihinin “sağlık çağı” bu olmadan mümkün değil.

İlk Çağ, Orta Çağ, Yakın Çağ, Uzay Çağı: Eksiğimiz ve asıl ihtiyacımız ‘sağlık çağı’. Yani ‘bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik’ çağı!

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa