30 Mayıs 2020 18:46

‘Koronavirüsün gölgesinde ortaya karışık sorular’ meselesi (5)

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Kirvem,

Yüceler yücesi ulu Tanrımız gökyüzündeki “nohut oda bakla sofa” dairesinde otururken, o anda belki de elinde yapacak önemli bir işi, uğraşacağı bir meşgalesi veya halletmesi gereken herhangi bir “mesele” olmadığı için, ani bir kararla daha önceki börtü böceklere hiç mi hiç benzemeyen, endamı farklı yepyeni bir mahluk yaratıp, ardından da sicil defterine “insan” kaydını düşüp, hemen akabinde de cennete gönderdiğini sağır sultan bile duyduğuna göre, o zaman bu bapta mesele mafiş!

Mesele mafiş, bu cenahta problem olmadığına göre; işin, daha da doğrusu “hikaye”nin geride kalan faslının hangi enlem veya hangi boylamlar doğrultusunda geliştiğini, hangi ufuklara yöneldiğini kendince araştırmak isteyen meraklı zevatı kendi halinde bırakıp, beri yandan asıl konumuza dönelim...

Kirvem, malum olduğu üzere “iki kapılı han” denen bu aleme selamünaleyküm deyip ayak basan bilumum canlıların “kader”leri mucibinde yaşayıp, sonrasında da dünya denen bu diyarları terk edip gidenlerin çetelesini bugüne kadar harfiyen tutmak mümkün olmasa da, yine de hiç bir canlının bu tarafları sonsuza dek mesken tutması için henüz gökyüzünden de ferman buyurulmadığı için geldiğimiz gibi ister istemez “alın yazı”mızın hükmüne uyup terki diyar ediyoruz, edeceğiz...

Yani?

Yani her şey ayan beyan ortada ama, adres meçhul...

Neyse...Öyle ya da böyle yine de geçip giden atalarımızın ardından günümüzde bilmem kaç milyarı sollayan “insan” kimliğimizle bu alemde yaşayıp, hatta kendi aramızdaki şu ya da bu nedenlerle sürdürdüğümüz kavgalarımıza rağmen, yine de elhamdülillah dünya çapında nüfusumuz dal budak sarıp “maşallah” kulvarında gittiğine göre, demek ki yaradanın sevgili kullarıyız evelallah!

Nitekim bilimsel adıyla “Portulaca oleracea”, yani “semizotu” veya ülkemizin çeşitli yörelerinde; semizebe, semizlik, pırpar, pirpirim, sovukluk gibi farklı adlarla tanınan, en önemli yanı da “arsız“, çabuk yayılma özelliği yüzünden minicik siyah tohumları nedeniyle ha babam de babam çoğalan bu bitkiyle belki de nesiller boyu gelen tuhaf bir benzerliğimizin yanı sıra, keza belki de bir tür akrabalığımız da var mı, kim bilir?..

Evet, harala gürele tıpkı pırpar tohumları misali çoğalıyoruz; beri taraftan da sudan bahanelerle yek diğerimizi dışlayıp kendi keyfimizi sürdürürken, üstelik bu çıkmaz yolun eninde sonunda nerede, hangi “meçhul adres”te noktalanacağını bile bile aynı taş kafa, aynı mermer zihniyetiyle şu kırtıpil alemde yaşamayı hüner bellemek sanki boynumuzun borcu...

İşte yine halimiz ortada! Nereden peydahlandığını bilmediğimiz korona denen bir belalının elinde oyuncak olurken, diğer yandan nükleer bombalarıyla öğünen insanlık alemi, pırpar tohumları...

Devam edeceğiz Kirvem!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...