21 Mayıs 2020 00:48

Korona örtüyü kaldırdı!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Sancaktepe'deki hastane inşaatını gezdiği sırada, yüzlerinde maske olmayan ve yan yana durmak zorunda kalan işçileri, araya çekilmiş olan güvenlik şeridinin arkasından selamladığı an.

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA

Paylaş

Koronavirüs, kapitalizmin vahşi bir sömürü sistemi olduğunu ‘çırıl çıplak’ hale getirdi. Üzerindeki yalan-dolan sisini dağıttı; çirkefi örten ne varsa yırtıp attı. Tabii ki görmek isteyen; görmeye çalışanlar için! Sorun görme yetisinin olup olmamasıyla da bağlı değildi. Birçok yetinin yitirilmediği durumda, herkes olanları görebilecek durumdadır.

Burjuva devlet şefleri; ihtişamlı yönetim saraylarında oturan devlet-hükümet yöneticileri, uluslararası mali sermaye kurumlarının başını tutanlar hem irkildiler hem de tamı tamına 8 trilyon dolar parayı piyasaya sürüp büyüklük sırasına göre şirketlere dağıttılar.

İşçiler, kendilerine ne düştüğünü hesaplayabilirler. Kim ne aldı bir baksınlar! Türkiye’de kapitalist şirketler için 98 milyar, bütün öteki “yaşayanlar” için 2 milyardı bu miktar. Rakam deyip geçmemek lazım, bazen çok çarpıcı gerçekleri ortaya seriyor.

Kapitailzm ve burjuva toplumu işçiler için değil; işçi ve emekçiler için bir sistem değil, emekçilerin baskı altında tutulmasına, işçilerin emek güçlerinin sömürülmesine dayanıyor; bu saylede ayakta kalıyor; bu sayede işliyor; ama herhangi ciddi sorun; toplumsal ya da doğasal olsun ortaya çıktığında, öncelikleri, sistem olarak devamından, sömürü çarkının işlemeyi sürdürmesinden yana oluyor, böyle belirleniyor.

Hastalık dünya ölçeğinde yaygındı. Ama hayati önemdeki ilaç, sağlık, enerji, gıda üretimi dışındaki lüks sayılacak üretim alanlarında da işçiler çalışmayı sürdürmek zorunda kaldılar. Toplu araçlara binip, bir arada çalışarak hastalıkla-yani ölümle çocuklarına, ailelerine yaşam için en asgari gerekleri sağlama mecburiyeti arasında gidip geldiler. Aralarında ölenler, hastalananlar olunca, iş arkadaşları, örgütlenmişlerse eğer partileri ve mesleki örgütleri ilgilendi, ağlayan onlar oldu.

Patron örgütleri ve kapitalist partiler için başkaydı. Onlar, devlet ve hükümetlerin yöneticileriyle birlikte, nasıl ederler de daha az zarar ederler, nasıl yapsalar daha fazla kâr sağlasalar, onun derdinde oldular. Durdurulan işlerin başlatılmasına, “normale dönüş” takvimleri üzerine tartışmaların bütün derdi buna dairdi.Bu, dosdoğru söylenecek olursa, gayet doğaldır. Kapitalistler ve devletleri için önemli olan kendi sistemlerinin işlerliğidir. Onlar da bu güçlü düşmandan öğrendiler. Hem de birçok şeyi hem öğrendiler, hem de prova ettiler. Önce, en kabadayı geçinenleri bu durumu bir savaş hali olarak ilan ettiler. Yalan da sayılmazdı. Bir tür savaştı; hemen her devlet güçlerini seferber etti, birbirleriyle de rekabet içinde, kim nasıl önü alacak, aşı ve ilaç patentiyle trilyonları kazanma olanağı bulacak; bir büyük dünya savaşında rakipleri nasıl güçten düşürebilecek, içerde halk kitlelerinin mücadelesi nasıl baskı ve kontrol altında tutulacak, bunun planlarını güçlerini, olanaklarını bu vesileyle bir daha test ettiler. Olur da bir halk ayaklanmasıyla karşılaşırlarsa, nasıl bastırıp etkisizleştireceklerinin silahlarını gözden geçirdiler. Ve daha birçok şeyi...

İşçi ve emekçiler şunu gördülerse, büyük kazanım sağladılar demektir. Burjuvazi, burjuva partileri, işleyen burjuva aygıt, sömürüye dayalı kapitalist üretim tarzı bizim için değildir, bizim yararımıza çalışmaz! Hiçbir burjuva partisinin bu sistemin sömürü çarkıyla birlikte ortadan kalkması diye bir derdi yoktur, olamaz. Şu ya da bu sermaye partisinin işçi ve emekçilere seslenmesi, taleplerinden sözetmesi, bir takım isteklerinin yerine getirileceğine söz vermesi, bütün bunlar bu sömürü çarkının işleyişini sürdürmesi içindir. Onların hiçbiri halkın gerçek temsilcisi değildir, olamazlar. Ve ama bu böyleyse, sermaye partilerine emekçi cephesinden verilen destekler, dönüp halk kitlelerine karşı burjuvazinin çeşitli türden cephaneliğine dönüşüyor. “Vatan” dedikleri, “millet” diye seslendikleri, “güvenlik” gereğinden sözettikleri her durumda, can veren, kaza geçiren, sakat kalan, işini kaybeden,  yoksullaşan emekçiler oluyor. Neden? Soruyu her işçi ve halktan her kişi sorup üzerine düşünmelidir.

Koronavirüs nedenli açıklanmış 400 binden fazla ölümün içinde, bir tek milyarder yoksa, aksine ölenlerin yüzde doksandokuzu halktan insanlarsa, bunun bir sebebi olmalı! Örtü bir kez daha yırtıldı; altındaki bataklığı görmek, herkesten önce ve herkesten çok, bu bataklıktan en fazla zarar görenlerin işi olmak durumundadır.

Burjuva düzen partilerinden halk yararına gerçek iyileştirmeler için mücadele etmeleri beklenemez. Onlar, evet, aldatıcı söylevleri nedeniyle teşhiri hak ediyor ve suçlanıyorlar. Ama bu yetmez. Onların, ürünü oldukları sistemin devamı için çalışan parti ve kurumlar olduklarını bilerek kendi durumlarının iyileştirilmesi, içinde bulundukları koşulların temelli değişimi, sömürülen emekçi olma konumundan kurtulmak için mücadele işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerinin kendi sorunudur. İşçi ve emekçiler düzen partileri, devlet ve hükümetlerinin çizdiği sınırlara kapanıp kaldıklarında, hayatlarını onlar arasında birinden birini desteklemekle geçirdiklerinde, ne kendileri ne de çocukları bu cendereden kurtulamazlar.

Oysa asıl sorun bu vahşi cendereden; bu boyunduruktan kurtuluştadır. Bilen, farkında olan, henüz görmemiş olana, henüz anlamakta zorluk çekene gerçeklerin görünürlüğünü gösterip birlikte örgütlenerek bu yolu daha erken zamanlarda aşmaya çalışmak durumundadır. İşçi ve emekçiler burjuvazi için değil kendileri ve kendilerinin gelecek nesilleri için fedekârlık yapmalıdırlar. Bu da mücadelede birleşmeyi daha ileri mevzilere taşımakla olur.

Faşistlerin, Avrupalı Nazi artıklarının, Trumpçı sokak çetelerinin peşine takılmış grühların, kontrgerilla talimnamesinin yönlendirmesindeki Türk tetikçilerin ateşlemeye çalıştıkları halk düşmanı faşist saldırganlığa karşı hak savunusu için de, emekçilerin ve örgütlerinin daha etkin mücadelesi zorunlu ve gereklidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...