14 Mayıs 2020 00:55

Siyasette ‘yeni normal’in alametleri çıkmaya başladı

Sevda Noyan ve Esra Elönü

Ekran görüntüsü, Ülke TV yayınından alınmıştır.

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhur İttifakı’na sesleniş”e dönüştürdüğü “Ulusa Sesleniş”lerin sonuncusunda, muhalefeti; “Darbe çağrısı yapmak”, “Karanlık ve faşist bir zihniyete sahip olmak”la suçlamaya kadar götürerek, darbe tartışmasının altına odun atmaya devam edeceğini gösterdi.

Tabii bu konuşmasında da Cumhurbaşkanı kamuoyunda sorulan; “Muhalefet kime darbe çağrısı yapıyor”, “Darbeye hazırlanan varsa iktidarın MİT’i, Genelkurmayı, Emniyeti ile darbecileri ortaya çıkarıp derdest etmesi gerekmez mi?”, “Darbeyi önlemek asıl olarak iktidarın görevi değil mi?” gibi soruları es geçti.

Allah’tan bu ülkede Cübbeli Ahmet Hoca var da merakları giderdi!

Ahmet Hoca, “Darbe hazırlığı var” dedi. Çünkü, rüyasında görmüş! Sokağa çıkma yasağı varmış, askerler önüne geçip kimlik sormuşlar. Bu darbe hazırlığı yapıldığının en açık kanıtıymış!

Cübbeli, “Yolları asker kesmişti” diyerek, darbeyi kimin yapacağını da açıkça ortaya koymuştur. Artık gerisini Bakan Hulusi Akar düşünsün!

KATLİAM TEHDİTÇİLERİ KANAL KANAL GEZİYOR, BİR ŞEY DİYEN YOK!

Darbe iddialarının böyle en yukarıdan; bir yandan muhalefeti baskı altına alıp sindirmek, öte yandan kendi baskıcı, antidemokratik uygulamalarına meşruiyet sağlamak için ortaya atılması, yandaşların, halkın içinde tüm muhalifleri açıkça katletmekle tehdit etmesine kadar varıyor.

Nitekim; Esra Elönü’nün Ülke TV’deki programında, yazar olduğu iddia edilen Sevda Noyan adlı bir kadın, darbe tartışmaları üstünden; “15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık. Boş bulunduk… Bizim aile 50 kişiyi götürür... Bizim sitede de üç dört aile var” deyip açıkça komşularını bile tehdit etti. Bununla da kalmadı, Noyan! Tepkilere aldırmadan; “Konuşmam niye size dokundu, tekrar darbe yapmayı mı planlıyorsunuz? Bu sefer kaçacak delik bulamazsınız. Liderim Recep Tayyip Erdoğan…” diye, kanal kanal gezerek (Cüneyt Özdemir’in YouTube’daki kanalına da çıktı) tehditlerini açıkça sürdürüyor.

Bir başkası, Fatih Tezcan; CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek “Biz bir daha sokağa çıkarsak eğer kimleri toplayacağız, listelerden haberiniz var mı sizin, ailenizi nasıl koruyacaksınız? Karınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden?” diyor. Ama bu kişilere propaganda imkanı tanıyan programlar yapan TV kanallarına RTÜK, en azından bugüne kadar, bir şey demiş değil. Tabii her gün, her konuda durmadan açıklama yapan AKP ve Cumhurbaşkanı sözcüleri, bu katliam tehditlerini duymazdan geliyor.

Daha da vahimi, vatandaşların sosyal medya hesaplarında hoşa gitmeyen bir cümle için bile gece yarısı ev bastırıp gözaltına aldıran savcıların, bu açık katliam tehditleri karşısında bir şey dediğini duymadık!

BASKILAR SİYASETE YANSIYOR

Cumhur İttifakından gelen baskıların Millet İttifakı cephesinde de yansımaları ortaya çıkmaya başladı.

Nitekim, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, iki hafta kadar önce bir TV programında, tam da Cumhur İttifakının istediği gibi, “HDP’yi PKK’nin uzantısı olarak görüyoruz“ demesi, arkasından da Cumhurbaşkanı’nı Saray’da bir “Memleket masası kurmaya” çağırması ve tabii “Bu masada bütün partiler olsun” derken HDP’yi masanın dışında bırakması, bir rastlantı olamayacak kadar içsel bağlantılıdır.

Akşener’in “Memleket masası kurulsun” teklifi, anında Bahçeli, ertesi gün de AKP Sözcüsü Ömer Çelik tarafından reddedildi.

Ama Akşener, bu tepkiyi herhalde bekliyordu. Zaten asıl amacı daha uzun vadeliydi. Çünkü İyi Partinin, son haftalardaki girişimleriyle;

1) HDP ile aralarındaki “siyasi mesafeyi” artırıp, böylece AKP ile “siyasi mesafeyi” azaltarak, orta vadede, MHP’ye karşı AKP’nin bir seçeneği olma çizgisine doğru yürüdüğü,

2) Cumhur İttifakında MHP’nin, zayıflıklarından yararlanarak AKP’yi parmağında oynatması gibi; İyi Partinin de, CHP’nin zaaflarından yararlanarak CHP’yi istediği çizgiye getirdiği, hatta “Millet İttifakı”nı yeniden kurmayı hesapladığı bir yola girdiğini söylemek yanlış olmaz.

Önümüzdeki aylarda siyasetteki muhtemel gelişmeler dikkate alındığında, İyi Partinin iki hedefinin birbiriyle çelişmediği, tersine birbirini tamamlayan iki hedef ve hesap olduğu açıkça görülmektedir.  

SİYASETİN ‘YENİ NORMAL’İNİN ALAMETLERİ BUNLAR!

Koronavirüsle mücadelenin ortaya çıkardığı koşulları dayanak yapan egemen sınıflar ve iktidarları; “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganının arkasında, baskıların, yasakların, cezalandırmaların, özgürlükleri sınırlamanın... gelip geçici değil yeni dönemin “normalleri” olarak algılanmasını ve kabul edilmesini istiyorlar.

Tabii her ülkenin ‘normal’i farklı olduğu gibi “yeni normal”i de farklı olacak görünüyor.

Nitekim ülkemizde de;

Yığınların zapturapt altına alınmasının, insanlar arasındaki (sosyal) olağan ilişkilerin artık hiç olmayacakmış gibi gösterilmesinin, sermayeye servet aktarımının daha pervasızlaşmasının, emekçilerin açlığa, işsizliğe ve sefalete terk edilmesinin gelip geçici değil normal (“yeni normal”) olarak kabul edilmesi isteniyor.  Siyasette de artık, “beka”nın yetmediği, buna muhayyel darbe tartışmalarının (Yarın bu başka bir şey olabilir), dahası örtülü tehditler ve savcıların harekete geçirilmesinin yanı sıra, açıkça katliam tehditlerinin eklendiği koşullar, “yeni normal”in alametleri olarak öne çıkıyor.

Bu nedenle, kişilerin “Meczupça konuşmak” için ortalığa salınmış olması, darbe tartışmaları bahane edilerek onların ağzından tüm muhalifleri katletmek için organize olunduğunun ilan edilmesi siyasetin “yeni normalleri”nden olacak görünmektedir.

“Yeni normal” denen “normaller”in; egemenlerin sömürü ve yağma sistemini ayakta tutma ihtiyacının üstünden, özgürlük ve demokrasi taleplerini “eski normal” ilan ederek düzeni güçlendirmek isteyen bir anlayışın ifadesi olduğu şimdiden ortaya çıkmıştır!

Bu yüzden de sisteme karşı mücadele edenler ve salgın sonrası dünyanın (ve ülkenin) daha iyi olmasını isteyenler, bütün bu gelişmeleri dikkate alarak hareket etmek zorundadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...