22 Nisan 2020 20:49

Korona (Covid-19) birleştirir mi?

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Devlet-hükümet yöneticileriyle onların izinde yürüyen ve onlara hat çizen kim varsa, hemen her zaman“milletçe birlik halinde olmamız gereken bu zamanda!” diye lafa başlayıp kendilerinin ardı sıra hizaya girmeyi kabullenmeyenleri “ülkenin ve milletin birliği ve bütünlüğüne aykırı hareket etmek”le suçlayıp kitle desteğinden yoksun bırakmaya çalışırlar. Şimdiki “birleştirici”nin adı Koronavirüs! Devlet katından ve burjuva muhalefet yönetimlerinden yapılan tüm çağrılarda, “bu illeti milletçe birlik-beraberlik içinde yenmek”ten söz edilmektedir.

Ama heyhat! İşler hiçbir zaman böyle değildir, olmamıştır ve olmayacaktır! Gizli-saklı değil; açıklamalarda, demeçlerde, günlük tehdit-küfür seanslarında değil sadece, pratik uygulamada birlik-bütünlük yok; bölünmüşlük, hayatın gerçekliğiyle bağlı sınıfsallık, sınıf farkı, sınıf çıkarını önceleme var! Bütün kapitalist ülkelerde “korona felaketi”/ “korana krizi” denerek açılan paketlere bakmak yeterlidir. Açılan paketlerin yüzde seksen-doksanı sermayeye ayrıldı. Yeni paketlerle kapitalistlerin desteklenmesine devam ediliyor. Türkiye’de, iktidar partilerinin belirledikleri “haneler”e ayrılan sadece yüzde ikidir! Bu bir yana, işçiler milyonlar halinde harıl harıl çalışmaya devam ediyorlar. Bir taraftan korkuyoruz, ne yapacağız diye “dert yanıyor” diğer yandan ama aç ve işsiz kalmamak kaygısıyla fabrika ve işyerlerine koşturmak zorunda kalıyorlar. Kendi evinde, villasında, başkalarıyla teması özel koruma duvarlarıyla, güvenlik koridorlarıyla zeten kesilmiş oligarkların, militarist şeflerin, üst ayrıcalıklı bürokratların “can sıkıntısı”nı ya da kârının azalmasından korkan kapitalistin gece rüyasında uçuşan ama bir türlü yakalayamadığı para demetlerini görüp kan-ter içinde ayağa fırlamasıyla on milyonlarca işçi ve emekçinin evine, çocuklarına ekmek parası götürme kaygısı “birlik ruhu” lafazanlığını yerle bir eder. İşçi bilecek ki, onun yaşamının kapitalist için değeri, ona artı değer ürettiği, kâr sağladığı orandadır, ötesi yok! Koronavirüs, virüslük haliyle bunu şu son birkaç aydır çırılçıplak hale getirdi! Ölenlerin hangi kesimlerden olduğu tek tek açıklansa, kaçının halktan insanlar, kaçının büyük kapitalistlerle onların devlet yöneticilerinden olduğu daha net görülür. Hastalıklar, sakatlıklar, ölümler, savaşlar en çok ve en hızlıca emekçileri, yoksulları, işçilerin çalışan ve işsiz durumdaki kesimlerini vururlar. Yakın-uzak tarih bunu gösteriyor.

Kapitalistlerle hükümetleri sıkıldılar, “sürü bağışıklığı”olarak adlandırılan ve en güçsüz, en korunaksız, en yoksul, en zayıf olanların ‘elemine olması’nı-yani ölmesini, geride kalanlarla yola devam edilmesini içerek politikayı sadece Boris Johnson savunmadı. Trump, “ABD  liderliği kimseye bırakmaz!” dercesine meydan okumada ve taraftarlarını sokak gösterilerine teşvikle bir an önce “normale dönülmesi”ni savunuyor. 40 bini aşan ölüm olayına rağmen, nüfusun yüzde 2-3’ünün gözden çıkarılabileceği hesabıyla M. Öz gibi televizyon bülbüllerinin desteğinde “sürü bağışıklığı”nın etkin biçimde uygulanmasını istiyor. Burjuva demokrasisinden sözedildiğinde akla hemen gelen ülkelerden biri olan İsveç yönetimi, doktorlara 80 yaş ve üstünün tedaviye alınmayabileceği yönünde gizli genelge yayımladı. Türkiye’de ve pekçok kapitalist ülkede işçi ve emekçiler milyonlarca sayılarıyla fabrika ve işyerlerinde korunaksız şekilde çalışmaya zorunlu tutuldular. Saray iktidarı en üst yetkililerinin ağzından “Ramazan sonrası normale dönme” ilanında bulundu. Her biri kendi alanlarında onlarca yıllık tecrübe sahibi bilim insanlarına (doktorlar) akıl vermeye çalışan gazete-televizyon “yıldızları”ndan bazıları, “sürü bağışıklığı”na dönüşün ekonomik gerekçelerini anlatmaya koyuldular.

Ekonomi, evet ekonomi, sayıları otuza bile ulaşmayan trilyonerin dünya nüfusunun yarısından fazlasının toplam gelirinden daha fazlasına sahip olmasını sağlayan kapitalist ekonomi. Kâr ve birikim; dönen ve döndükçe öğüten çark, sıkıştıran mengene.

Ve trilyonerlerle, milyarderlerle, milyonerlerle; aylık geliri 1200-1300 lira, dolar, euro, sterlin, frank vs. olan işçi ve emekçinin “milli birliği!”

Ve her gün gazete sayfalarını dolduran ölüm haberleriyle “Türkiye’nin dünya liderliğine yürüdüğü”nü bildirir tefrikalar. 21. yüzyılı kendilerinin yüzyılı ilan edenler sıralamasına giren kapitalist yöneticilerin acımasız rekabeti ve on yıldan fazla zamandır gelmekte olduğu bilinen bir viral yaygın hastalığın yol açacağı felaket senaryolarına rağmen halk kitlelerini aldatmayı sürdüren burjuva politikası. Ve de bu politikayı sözüm ona eleştiri adına reforme edip kabul edilir göstermekle ömür dolduran her türden burjuva liberal muhalefet biçimi.

Gerçek şu ki, koronavirüs bile sınıf farklarını, sınıfsal çıkarları, sınıf kavgalarını ortadan kaldırıp herkesi birleştirme “milli gücü”ne sahip değildir. O, deyiş yerindeyse evrensel bir sonsuzca küçük canlı olarak kapitalistlerin işçinin etinden-kanından beslenmelerine benzer şekilde insandan beslenirken birleştirmiyor, aksine ayırıyor, hem de bireycileştirircesine!

Bir an önce dışarı çıkalım, gezip eğlenelim anlayışında olanlara inat etmiş gibi, mutasyonla tehdit gücünü çoğaltarak saldırıyı sürdürüyor. Ondan korunmaya çalışmak ile, burjuvazinin saltanatına karşı mücadele birleştirilmek durumundadır. Fabrika ve işyerleri boşalmadıysa; büyük servet sahipleriyle hükümet ve devletleri, işçi ve emekçilerin temel-asgari gereksinmelerini karşılamayı kabullenmeyip onları tehlikenin içine sürmeye devam ediyorlarsa, birlik değil bölünmüşlük “gırla gidiyor” demektir! Bu böyleyse ama, işçi de işçiliğinin değerini bilecek, haklarını ve yaşamını savunmak için bir sınıf halinde davranmayı daha iyi öğrenecek ve diyelim 1 Mayıs’ı, yeni bir emek birliğini yükseltmenin balyoz işareti sayacaktır. İşçi ve emekçiler, kendilerine “sürü” muamelesi yapanları daha iyi tanıyıp onların saltanatına son vermedikçe, hep “sürüye sayılacak”lardır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...