16 Nisan 2020 00:13

Yeni infaz yasası ve düşüncenin terör suçu sayılması

HDP milletvekilleri, tutuklu siyasetçilerin fotoğraflarıyla Meclis bahçesinde yürüyor.

HDP milletvekilleri, tutuklu siyasetçilerin fotoğraflarıyla Meclis bahçesinde yürüdü. | Fotoğraf: MA

Paylaş

Bazı suçlar bakımından af niteliğinde olan yeni infaz yasası düzenlemesi TBMM’de kabul edildi. Cumhurbaşkanı’nın onayının ardından yasa yürürlüğe girdi.

Gazeteciler, avukatlar, siyasetçiler, öğrenciler, çoğu yaşlı erkek ve kadınlar ve çocuklar içeride kalacaklar. Sayıları 600 civarında olan ağır hasta mahpuslar ve 1500’ü aşkın hasta mahpus da hapiste kalmaya, -koronavirüs salgını döneminde üstelik- hapiste kalmaya devam edecek.

Koronavirüs salgını döneminde yaklaşık 200 bin mahpus içerde tutulmaya devam edilecek. Türkiye’nin salgın günlerinde mahpuslara ve onların yakınlarına verdiği yanıt bu oldu.

Avrupa Konseyine, Birleşmiş Milletlere verdiği yanıt da bu oldu.

Son gün, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ve Sezgin Tanrıkulu’nun konuşmasını imkan olsaydı da bu köşeye alsaydım. Bilgi, akıl ve vicdan ile yapılan konuşmalar bunlar, düşünceler. Yani Ahmet Altan hapiste kalsın öyle mi? Sevgili Osman Kavala hapiste kalsın. Terör suçu işlemişler, öyle mi?

Yani Sevgili Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Sevgili Doktor Selçuk Mızraklı, Sevgili Doktor İdris Balüken, siyaset yaptıkları ve muhalif düşüncelere sahip oldukları için, içeride zindan karanlığında çürüsün öyle mi?

Yüzden fazla gazeteci, muhabir, haber yaptıkları için içeride tutuluyor.

İnsan Hakları Savunucusu Değerli Avukat Halil İbrahim Vargün, ÇHD’nin Sevgili Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Halkın Hukuk Bürosundan toplam 16 avukat içeride kalsın öyle mi?

Sonuç olarak düşünen ve düşünceleri doğrultusunda eyleyen insanlar hapishane karanlığında yaşamaya mahkum ediliyorlar. Bilmiyorlar ki onlar bu toplumun belki de en özgür insanları.

Ahmet Altan’ın dediğinden benim anladığım gibi, hiçbir yasa bir yazarı mahkum edemez.

Peki Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 1. maddesinde terör nasıl tanımlanıyor:

“ Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”

Böyle belirsiz ve geniş tanımla herkesi ve her türlü barışçıl eylemi ve açıklanan düşünceyi terör tanımına dahil edebilirsiniz ve Türkiye yargısı da 1991 yılından beri dahil ediyor zaten. AİHM içtihatlarını -bağlayıcı olmasına rağmen- bir tarafa bırakıyorlar.

Bakınız: TMK  3. maddesinde de terör suçları sayılıyor. Bu maddeye göre, TCK’nin  302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320. maddeleri ile 310/1 maddesinde yazılı suçlar, terör suçlarıdır. Daha açık bir ifadeyle devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma, anayasayı ihlal, yasama organına karşı suç, hükümete karşı suç, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyan, silahlı örgüt, silah sağlama, yabancı hizmetine askere yazma, yazılma ve Cumhurbaşkanına suikast suçlarıdır bunlar.

Gözden kaçırmışlar, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2.maddesindeki suç terör suçu sayılmıyor. Biliyorsunuz pek çok düşünce açıklaması (Söz gelimi barış akademisyenleri bu maddeden yargılanmışlardı) bu maddeye göre cezalandırılıyor.

Hatırlayalım: Madde şöyledir: “Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

BM ve Avrupa Konseyi adına, haklı olarak, Türkiye’nin terör mevzuatına ve uygulamasına dair pek çok eleştiri yapılıyor.

Bir de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile birlikte cumhurbaşkanına hakaret suçlarındaki büyük patlama -on binlerce cumhurbaşkanına hakaret soruşturması ve davası- dikkat çekmişti.

İnfaz yasası değişiklikleri siyasi otoritenin düşünceyi suç sayma iradesini ortaya koymaktadır. Böyle bir irade, aynı zamanda demokrasinin reddi anlamına gelir. Çünkü düşünce ve ifade özgürlüğü ana özgürlüktür ve çoğulculuğun, demokrasinin temelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa