09 Nisan 2020 00:48

Bir Virüs’ün “sınıfsal serüveni!”

tekstil atölyesinde çalışan mülteci işçiler

Fotoğraf: Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Derneğİ

Paylaş

Eğer birileri, bu salgın dolayısıyla bazı “işadamları”yla bazı politikacıların da hastalanıp hatta aralarından bazılarının da öldüğünü duyarak Koronavirüs’ün her sınıftan insan için aynı ölçüde tehlikeli olduğunu söylerse, doğru konuşmamış olmakla kalmaz doğruyu görmemiş de olur. Gerçekte olan, uluslararası yaygınlık gücüne sahip bir hastalık virüsünün de sınıf ayrımlarından bağışık sonuçlara yol açmadığıdır. İstisnai örnekler yanıltıcıdır. Uygulanan politikalar ise açıklayıcı ve netleştiricidir. Açıklanan “kredi ve yardım paketleri”nin dağılımına bakmak gerekir. İşyerlerinde koruyucu önlem isteyen işçilere yönelen saldırıları, işten çıkarılanların durumunu gözetmeyenler, burjuva manipülatif propagandanın yelkenine kapılarak aldanmış olurlar.

“Korona günleri" diye daha şimdiden gazete-dergi yazınına geçmeyi başaran virüs bağlantılı değerlendirme ve tartışmalar süredursun, haber ajansları, ABD Başkanı Donald Trump‘ın, “uzay madenciliği ve dünya dışı kaynakların özel kullanımına izin veren kararnameyi imzaladığı“ duyurdular. O “gösterişli buhran işareti" imzasının yer aldığı kararnameye göre Trump, uzaydaki su ve maden kaynaklarının özel şirketler ve şahıslarca kullanımına izin veriyordu. Rusya'nın anında "kabul edilemez" bir girişim olarak nitelediği ve karşı çıktığı 6 Nisan tarihli ABD Başkanlık Kararnamesi, ay ve diğer gök cisimlerinde bulunan su ve madenlerin kullanımı, özel şirketler ve şahıslara da açıyor; dünya kaynakları üzerine rekabet ve kapışmanın dünya dışı “dünyalar”a taşınmakta olduğunu haber veriyordu.

Bütün dünyanın koronavirüsle “savaşta olduğu”nun burjuva emperyalist şefler tarafından ilan edildiği bir dönemde, uzayda yer alan Mars, Ay gibi diğer gezegenlerin kaynaklarına yönelik bir “satış sözleşmesi"ne imza atmak, okurun benzetmeyi hoş göreceğini düşünerek söylersek “koyun can derdinde” iken kasabın bıçağını bilemesi sahnesini andırıyor. Militer bürokratik devlet cihazınının tepesine oturan Trump gibileri, yönettikleri ülkelerin halkları sözcüğün gerçek anlamında kan kusuyorken, uzay kaynaklarının mülk edinilmesi için ihale açma, ya da emek güçlerini sömürdükleri yetmiyormuş gibi açtıkları korona kampanyalarıyla işçi ve emekçilerin ekmek ve su paralarına çullanma gibi ‘açgöz’ uyanığı oynuyorlar.

Trump’ın imzaladığı yağma kararnamesiyle öngörülen su, maden kaynakları vb.nin E. Musk gibi uyanık milyarderlerin şirketlerince ne oranda ve ne zaman mülk edinileceği belirsiz olsada, dünya kapitalizminden söz edildiğinde hemen ve denebilir ki en başta akla gelen bir ülkenin yönetiminin, ‘can derdi’nin kitleselleştiği böylesi bir dönemde, dünya ve uzayı ‘parselleme’yi ihmal etmemesi, kapitalist barbarlığın karakteristiği yönünden, göz çıkaracak denli çarpıcı bir gösterendir. Çoğu kişinin haberdar olmasının mümkünsüz olduğu “Ay Sözleşmesi"nin (Devletlerin Ay’da ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Antlaşma" - 1979) öngördüğü ‘kurallar’la kendini bağlı görmeyen ABD, uzay kaynaklarının ticari değerini ‘açık artırma’ya çıkarırken, “ölümcül" olduğu bütün ülkelerde ilan edilmiş olan bir salgının ‘beyinleri esir alması’ndan, bütün dikkatlerin Kovid-19’a yönelmesi durumundan yararlanacak denli uyanık tüccara oynamıştır! 

Tekelci sermayenin organik unsuru bir oligark olarak Trump’ın kişilik özellikleri ya da ABD’nin “değerler sistemi"nin başka ülkelerin başkaca kapitalist yöneticilerinden ve öne çıkardıkları “ulusal öncelikler"den farklılıkları ne olursa olsun, hepsinin “Karayip Korsanları"nı oynadıkları bir bir ortaya çıktı. Koronavirüs saldırısına karşı kullanılmasının yararlı olacağı bilim insanlarınca belirtilen ‘maske’ hırsızlığı örneklerden sadece biridir. Gazeteler ve haber ajansları, Fransa ve Almanya’nın Çin’e sipariş ettikleri biri 1.5, diğeri 2 milyon maskenin ABD tarafından daha yüksek fiyatla alınmaya ya da yoldayken el koymaya çalıştığını Amerikalıların üç misli fiyat vererek kapmaya çalıştığını açıkladı. Almanya’nın Berlin Eyaleti İçişleri Bakanı haklı olarak ABD’ni “modern korsanlık” yapmakla suçlamıştır. Bu korsanlık, burjuva bireycil bencilliğin devletsel düzeydeki şekillenişi olarak da görülebilir.

“Önce bana-hep bana!” diye bağıran burjuva, kârından eksilme olduğunu belirterek şirketine daha fazla kaynak aktarılmasını isteyen kapitalist, yaşlı nüfusu kurban verip genç emek gücüyle büyüme politikaları izleyen yönetici, hepsi çıplak halleriyle göz önündeler!

ABD ordu gücü tam da böylesi bir dönemde Avrupa ve Afrika’ya binler-on binlerle harekât halindedir. Küba’ya düşmanlığı sürdürmekte, Venezüella’da Maduro’yu devirmek için entrika çevirmekte, Siyonistler ile birlikte İran’ı çökertmek için ne mümkünse yapmaktadır. Türkiye’yi yönetenler, askerler arasında hastalığın yayılma olasılığını bile bile orduyu Suriye’de harabeye çevrilen yerlerde tutmaya devam ediyorlar. Korona’ya “karşı savaş” adına kapitalistlere 98 milyon lira kaynak aktaranlar, uygulamakta oldukları sağlık politikası dahil ekonomi politikalarının açmazına işaret edenleri “milli çıkar” karşıtlığı sayarak yargıçları harekete geçiriyorlar. İşe yaradı diye tüm muhalif seslerin “komplo” söylemiyle etkisizleştirilmesi rutinleşti. Örnekler açık ki bütün kapitalist yönetimler için benzer argümanlarla geçerlidir. Hindistan’da kırbaç işlemekte, Filipinler’de “vur emri” yürürlüktedir.

Demek oluyor ki, “aman birlik beraberlik içinde bu virüsle savaşı kazanmamız gerekiyor, eve kapanın ve susun, ellerinizi temiz tutun, birey olun, yanyana gelmeyin” istem ve akıl vermeler eşliğinde, fabrikaları ve işyerlerini dolduran işçi ve emekçilerin saldırıya maruz kalmalarını görünmeze iterek kapitalist çarkı çevirmeyi sürdüren burjuva devlet iktidarları, içeride ve dışarıda sermaye çıkarları için saldırı politikalarından taviz vermeksizin “yola devam” ediyorlar.

Bu durumda, başlarını iki ellerinin arasına almaksızın da düşünme ve çıkar yol bulma yeteneği göstermesi gerekenler, sömürülüp ezilenlerdir. Temel gereksinmelerinin karşılanması, işten atılmamaları, sosyal güvenlik haklarının korunması koşuluyla zorunlu olanları dışındaki tüm işyeri ve fabrikalarda çalışmanın durdurulmasının salgın hastalıktan korunmalarının koşulu olduğunu görmek zor olmasa gerektir. Bu güncel acil talep bütün ülkelerde hayati önem kazanmış, burjuva hükümetlerinin içeride ve dışarıda uyguladıkları sermaye politikalarına boyun eğmemek bir yaşam hakkı halini almıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...