09 Nisan 2020 00:37

Koronavirüs kobayları

Çalışan işçiler

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Türkiye’de salgının yayılma hızını azaltmak için gecikerek de olsa, çok sayıda adım atılmaya başlandı. Belli yaş gruplarına yönelik sokağa çıkma yasakları, maske takma zorunluluğu, şehirlerarası ulaşımı kısıtlama, şehir içi sefer sayılarını azaltma vb. gibi çok sayıda karar uygulanmaya başlandı.

ABD ve İngiltere’de Kovid-19 salgınının başlarında yapılmaya çalışıldığı ancak hasta sayısı ve ölüm oranlarındaki artış sonrasında kısa sürede vazgeçmek zorunda kalınan ‘sürü bağışıklığı’ yöntemi, Türkiye’de bütün eleştirilere rağmen işçi ve emekçiler üzerinden fiilen hayata geçirilmeye çalışılıyor.

İnsan ve toplum sağlığını ciddi anlamda tehdit eden böylesine büyük ve tehlikeli bir salgında bile ayrımcı uygulamalara devam ediliyor. Salgının yayılmasını engellemek için alınan tedbirlerin tüm yurttaşlar için geçerli olması gerekirken, çalışmak zorunda bırakılan emekçilerin, virüse karşı doğal bağışıklıkları varmış gibi, alınan tedbirlerin dışında tutulması akıl alır gibi değil.

Salgının başlarında ülke çapında iki ya da üç haftalık ‘zorunlu karantina’ uygulanması getirilseydi, virüsü kontrol altına almak kuşkusuz çok daha kolay olacaktı. Ancak, tamamen ekonomik gerekçelerle sadece 20 yaş altına ve 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirildi. Sonra 18-20 yaş arası çalışanlar kapsam dışı bırakıldı. Sağlık Bakanının açıkladığı verilere göre en fazla vaka görülen, dolayısıyla en çok bulaştırma potansiyeli taşıyan yaş grubunu herhangi bir kısıtlamaya tabii olmayan 20-65 yaş grubu oluşturuyor.

Salgının yoğun olarak görüldüğü, hasta ve ölüm oranlarının yüksek olduğu illerde nüfus yoğunluğunun yanı sıra çalışma çağındaki nüfusun fazla olması, vaka sayısının diğer illere oranla daha çok olmasını beraberinde getiriyor. Bu illerde üretimin ve zorunlu çalışmanın ısrarla sürdürülmesi, işçilerin servisler ya da toplu taşıma araçları ile işe gitmesi, akşama kadar çalışma arkadaşları ile temas halinde çalışması, mesai sonrasında aynı şekilde evlerine dönerek, evde bekleyen aile bireyleriyle bir arada bulunması alınan bütün önlemleri boşa çıkarıyor. 

Türkiye’de en çok vaka sayısının görüldüğü illerin başında işçi yoğun kentler var. Çok sayıda işçinin bir arada çalışmak zorunda olduğu alanlarda çalışan işçiler virüsün yayılması açısından en büyük risk grubu olmayı sürdürüyor. İstanbul başta olmak üzere, Kocaeli (özellikle Gebze), Sakarya, Bursa, Zonguldak gibi kentlerin hasta ve ölüm sayıları açısından diğer illere göre daha fazla öne çıkması ‘Üretim devam etmeli’ çılgınlığının en ağır bedelinin işçilere ödetilmek istendiğini gösteriyor. 

Yapılması gereken işsizlik, yoksulluk, açlık ve salgın arasında sıkışıp kalan işçileri fiilen çalışmaya zorlamaktan vazgeçilmesi, zorunlu olmayan tüm işletmelerde üretimin durdurularak ücretli izin uygulamasına geçilmesi. Sabah akşam ‘Evde kal’ çağrıları yapılmasına rağmen, fabrikaların çalışmaya devam ettiği, işçilerin işe gidip geldiği, toplu olarak çalışmak zorunda bırakıldığı koşullarda salgının yayılmasının önüne geçmek mümkün olmaz.

İktidarın, üretimi ve büyümeyi halk sağlığının önüne koyması, bunun için çalışmak zorunda bırakılan yüz binlerce emekçiyi göz göre göre virüsün kucağına itmesi, salgına karşı mücadele kararları uygulanırken bile emekçilerin ve ailelerinin sağlığının hiç dikkate alınmadığını milyonlarca emekçinin virüsle mücadelede resmen ‘koronavirüs kobayları’ olarak kullanıldığını gösteriyor. 

Emek ve meslek örgütleri, konunun uzmanı bilim insanları halkın sağlığını merkeze alarak yaptıkları açıklamalarda salgınla mücadelede başarılı olmak için neler yapılması gerektiğini madde madde belirtmesine rağmen, ısrarla aksi yönde adımlar atılmasının bedelini ülke olarak çok ağır ödeyeceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...