08 Nisan 2020 00:35

Birimizin yoksulluğu hepimizin riskidir

Edirne'de koronavirüs (Kovid-19) salgını dolayısıyla alınan tedbirlerin ardından şehir merkezinde yüzlerinde maske ile yürüyen iki kadın.

Fotoğraf: Gökhan Balcı/AA

Paylaş

Son günlerin en sık sorulan sorusu: ‘C vitamini ve dengeli beslenme beni koronavirüs enfeksiyonundan korur mu?’ Faydalı mı; evet faydalı. Limon, portakal, mandalina, maydanoz C vitamininden oldukça zengin. Korumaya gelince yanıt hem evet hem hayır: Aynen hastalıklara karşı aşı mevzuunda olduğu gibi. Sadece toplumun dar bir kesimi C vitamininden zengin, aynı zamanda dengeli ve yeterli besleniyorsa geri kalanların riskli konumu gelir sizi de bulur.

Çözüm dengeli ve yeterli beslenme koşullarını toplumda eşitlemekte. Bunu şöyle de tercüme edebiliriz: Asgari ücretin yoksulluk sınırlarının altında oluşunun yarattığı tahribat ile risk dönemlerinde aynen korona pandemisinde yaşadığımız üzere refah kesimlerini de vurur. O nedenle yoksulluk bireysel bir sorun olmayıp giderilmesi tüm toplum için ortak bir sorundur.

Bir başka sık soru: ‘Maske bizi ne kadar korur’. Yanıtı çok basit, isterseniz astronot kıyafeti ve maskesi ile dolaşın yoksullar maskesiz ise hiçbir koşulda siz ve benzerleriniz hastalık riskinden muaf olamazsınız

Farkındalık doğası gereği bireye sorumluluk yükler. Korona pandemisinde bunu hep birlikte yaşıyoruz. Bu önemli bir gereklilik olmakla birlikte kamusal sağlık organizasyonunun piyasacı bir anlayışa terk edildiği ülke ve zamanlarda, sağlık alanında toplumsal sorumluluğu bireye yüklemenin bir yolu da olabilir ki oldukça risklidir. C vitamininden, maskeye merak edilen başlıklar bu bağlamda gözden geçirilmeli.

Korona salgınında toplumda karşılık bulan maske, eldiven, hijyen gibi kişisel koruyucu ekipman ve önlemlerin rolü aşı süreçlerine çok benzer. Başta çocukluk hastalıkları olmak üzere bulaşıcı hastalıklardan korunmak için aşılanma eğer salt kişilerin farkındalık ve sorumluluğuna bırakılacak olursa ciddi toplumsal yıkımlara yol açma olasılığı yüksektir.

14 Mart Tıp Bayramı vesilesi ile yaptığım, gazetemizde yer alan röportajda Feride Aksu Tanık hocamızın da belirttiği üzere “Aşılar sadece aşılanan bireyi korumazlar. Toplumda aşılananların orantısının yüksek olması sayesinde toplumun en kırılgan kesimleri aşılanmamış olsalar bile hastalığa yakalanmaktan korunurlar. Örneğin kızamık aşısı risk altındaki çocukların yüzde 90’ına yapıldığında, aşı yapılamayan ve belki de toplumun, yoksul, kötü beslenen, sağlık hizmetlerine erişemeyen çocukların da korunması olanaklı olur. Çünkü hastalık virüsü deyim yerindeyse aşılı çocukların oluşturduğu duvara çarpacak ve duyarlı olan az sayıdaki çocuğa ulaşamayacaktır. Bu nedenle de aşı olup olmama bireysel bir mesele, bireysel bir tercih değil toplumsal bir sorumluluktur.”

Buradan bakışla diyebiliriz ki toplumun genelinin kurallara riayet etmesi en kırılgan kesimleri COVID-19’dan da korur. Soru şu: En kırılganlar kim? Belki de ben ya da sizsiniz, kim bilir! Ama bu yetmez: “Sağlıklı olmak, sağlık hizmetlerine erişim bireylerin en temel hakkı. Bunu garanti altına almak da devletin sorumluluğudur.”

Peki kamu ne yapıyor. Misal, COVID-19 için başvurdunuz, tarama testi sonrası sizi hastaneye yatırıp eve gönderdiler. Ne diyorlar: Evde izolasyon, yani ev halkından ayrı bir odada ve maskeli 1-2 hafta daha. Tamam ilaç verdiler, ya maske? Bir taraftan izolasyon önerip öte yandan maskesiz eve gönderiyor. Koruyucu sağlık önlemlerini kamu adeta ödeve indirgiyor, daha düne kadar cepten alacaksınız deniyordu. Tamam alalım almasına ama ya yoksullar? Piyasada yer yer maskenin tanesi beş liraya satılıyordu. Kalabalık bir ailede misal altı kişi için günde eder 30 lira, günde ikişerden eder 60 lira, etti mi size on günde 600! Bunun bir de eldiveni, diğer hijyen malzemesi var öyle ya...

Üstelik gerçeklik yerine illüzyonun hakim kılınmak istendiği günlerden geçiyoruz. Hastalara yapılan COVID-19 tarama testleri e-nabız üzerinden kişiye gönderiliyor. Gelen ileti “COVID (-) negatif, ama hangi test olduğu belirtilmiyor. Velev ki kliniği korona enfeksiyonu ile uyumlu ve hatta akciğer bilgisayarlı tomografisinde pnömoni yani zatürre bulguları olsun, işte o an ciddi bir toplumsal sorun başlıyor: “Bende korona yokmuş”. Kamuoyu Sağlık Bakanlığının açıkladığı vaka sayılarını inandırıcı bulmuyor. Gerek Bilim Kurulu gerekse Sağlık Bakanlığının COVID-19 tarama testi negatif olanlarda bilgisayarlı tomografide ciddi bulgusu olanların sayısını açıklamaması etik sorun olması kadar ciddi bir halk sağlığı sorunudur.

Ve gelelim hastane mescitleri gibi konuşulması ana akım medyada imkansız bir başka başlığa: Eve dönen terhis edilmiş askerler ve olası korona taşıyıcılığı...

Dayanışma ile, sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...