07 Mart 2020 23:10

Kırk kere söyleyince olmadı: Bu kırk bir

Fotoğraf: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Bir 8 Mart'ta daha, lafı uzatmadan hemen şuracıkta haykırasım var:

Biz kadınlar sadece mağdur olduğumuz için haklı değil, haklı olduğumuz halde mağduruz diye.

Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü.

Eşit emek eşit ücret kavgasındaki kazanımı kutladığımız ve bizlere bu yolu açan Newyorklu tekstil işçisi kadınları andığımız bugünde billboard'lar yine günün anlam ve öneminden bihaber, yine kozmetiklerde kampanya, ev aletlerinde damping.

Kadınların sosyal hayatta, iş yaşamında, yargı karşısında ve toplumun ahlak anlayışında eşitlik mücadelesinin afişlerde çakıldığı nokta: elinde patates soyan gözü mor erkeklerin defilesi, göster amcalara kızım mottolu parfüm reklamları, tarihi değiştiren kadınları erkeklerin kaleme aldığı dergiler...

Dolaylı mı anlatıyoruz bilmiyorum, hani bir şeyi 40 kere söylersen gerçek olurdu, nasıl her sene bir kulaktan girip diğerinden çıkıyor bu öğütler anlamıyorum.

Kadını mutfağa, eve, bir erkeğin güdümüne, istihdamın uzağına hapseden, namus kavramı ile yargı karşısında ezdiren anlayışın karşısındayız.

Çok basit cümlelerle bir daha anlatmaya çalışayım:

İçinde mutfak göndermeli bir 8 Mart kampanyası yapılamaz, çünkü oraya hapsolma değil emeğimizin karşılığını alma derdindeyiz.

"Çiçek dağıtalım, kadınlar çiçektir"li kampanya da yapılmaz çünkü hayatın süsü değil hayatın tam da yarısıyız, işgücünün de yarısı olabilme amacındayız.

"Bizim de anamız, bacımız, karımız var"lı söylem olmaz, kendimizi başkasının hayatındaki bir sıfat olarak tanımlamak istemiyoruz. Neysek oyuz.

Kadın, kimsenin namusu değildir. Herkes kendi namusundan sorumludur. Namus kavramının cinsellikle de ilgisi yoktur. Yalanda, muhbirlikte, dolandırıcılıkta, gaspta, hak yendiğinde namus gider. Giydiğinle, içtiğinle, seviştiğinle değil.

Başrolü alan kadın oyuncu illa yönetmenle yatmıyordur, her başarılı kadın girişimcinin arkasında baba desteği yoktur, hiçbir yayınevi sırf kadın güzel diye kitabını basmaz, kadın müzisyenin albüm yapmak için ünlü sevgili edinmesi gerekmez. Kadın da erkek gibi, yeterince isterse, uğruna emek verirse, yetenekliyse, kendi başına başarır. Her kadın zaferinin ardında bir erkek eli aranmaz.

Kadın toplumun dayattığını değil, kendine yakıştırdığını giyebilmelidir. Bir kadının kıyafeti, mesleği, sosyal medyadaki fotoğrafları, alkol alıp almadığı hiçbir şekilde uğradığı tacizi, tecavüzü, şiddeti makul kılmaz.

Kadın kendini erkeğin nefsine göre kısıtlamak zorunda değildir. Herkesin nefsi kendisini bağlar. Ahlak, kanunlar ve hatta psikolojik tedaviler nefsine sahip çıkamayan ve kontrolsüz davranış içine giren insanlar için var.

Cinsellik sadece erkeğin zevk aldığı, kadının da erkeği elde tutmak, gönlünü yapmak için rıza gösterdiği ya da rızası olmasa da bu öngörüyü kabul ettiği tek taraflı bir eylem değildir.

Erkek cinselliğini; sözlerinde, fiiliyatta, toplumsal kabul anlamında ne kadar özgür yaşayabiliyorsa, kadın da o kadar özgür yaşar.

Ev işleri kadının sorumluluğunda değildir. Her kadın da ev işlerinde yetenekli ve yetkin olmak zorunda değildir. Kadınlığın bir ölçütü evdeki hijyen seviyesi değildir. Evdeki iş bölümü, evi paylaşanlar arasında, yetenek ve istekleri doğrultusunda yönetilmelidir.

Çocuk doğurmak kadının bir vasfıdır, zorunluluğu değil. Her kadın anne olmak zorunda değil. Doğurmayı tercih etmemek hakkıdır. Tercihi için bahaneye ve açıklamaya ihtiyacı yoktur.

Kendini hazır hissetmeyen hiçbir kadın da evlilik sebebiyle ve toplumsal baskıyla anneliğe zorlanamaz.  Fiziksel sorunlardan kaynaklı çocuk sahibi olamayan kadın, değersiz görülemez. Kadının tek değeri doğurganlığı değildir.

Ha keza evlilik de çift taraflı rıza gerektirir. Hiçbir kadın, hiçbir sebeple evliliğe zorlanamaz.

Evlilik bir toplumsal statü göstergesi olarak öne sürülemez. Evlenmeyi tercih etmeyen bir kadın değersizleştirilemez.

Pozitif ayrımcılık yapacağız diye kadın üzerinden "anaç, sevecen, çilekeş vs" genellemeleri yapılamaz.

Her kadın nevi şahsına münhasırdır, saygı ve hürmet görmesi için illaki dert sırtlanması, kendini birilerine adaması gerekmez.

Kadına şiddete dikkat çekmek için kadınları acındıran afişler tasarlanamaz.

Kimseden merhamet dilenmiyor, acıma beklemiyoruz.

Haklarımız korunsun, adalet tecelli etsin, hukuk işlesin, namus, tutku, kıskançlık gibi kavramlarla iyi hal indirimleri kolayca elde edilmesin, kanun aile içerisinde kadına bir “kadınlık, eş” görevi biçip bu vazifelerin yerine getirilmemesini uğranılan şiddete kılıf edemesin, bu şiddete duyarsız kalınmasın, toplum bu konuda mazeretler üretmekten vazgeçip şiddetin karşısında dursun, iktidar, kadın canı uğruna aile birliğinin yıkılmazlığını dayatmasın istiyoruz.

Basının kadının şiddete, tacize, tecavüze uğradığı olayların ardından “gecelik kiralık evde cinayet, güzel üniversitelinin sır dolu ölümü, aşk cinayeti, kıskançlık cinneti, namus davası” gibi kadını zan altında bırakan ya da sanığı mazur göstermeye çalışan manşetler atamasın istiyoruz.

Şiddet dediğimiz şey sadece fiziksel değildir. Kadınlar, duygusal, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Buradaki mücadele topyekün şiddetin her türüne karşıdır.

Aile birliği içerisinde yaşanıyor olması da hiçbir şeyi değiştirmez, şiddeti uygulayanı haklı çıkarmaz.

Kadın mücadelesi, son 10 yılda alanları inatla zapt etmiş, baskılara boyun eğmemiş, biber gazı, coplar ve gözaltı tehlikesine rağmen her 8 Mart'ta alanları doldurmuştur.

Bu kitlesel eylemi, aradaki bazı pankartlar, söylemler ve gruplar üzerinden eleştirmek yerine, her sene bu kitleselliğe ulaşabilen bir muhalefet unsuru olarak, herkes feyz almalı, kendine düşen dersi çıkarmalıdır.

8 Mart’ın bir kez daha emekçi kadınlarla olan ilişkisinin de altını çizelim.

Çünkü Genel-İş’in Kadın Emeği Raporu şunu söylüyor:

Kadınların istihdama katılım oranı yüzde 29.4, erkeklerin yüzde 65.7

2019’da “Ailedeki çocuklara veya bakıma muhtaç yetişkinlere bakmak için” işinden ayrılan kadın sayısı 494 bin.

2019’da 11 milyon 741 bin kadın, ev işleri ile meşgul olduğu için çalışma hayatına katılamadı. Sayı 2017’ye göre 581 bin kişi arttı.

Kentsel genç kadın işsizliği yüzde 36’lara ulaştı

Kadınların yüzde 41.3’ü kayıt dışı çalışıyor.

Kadınların 8 Mart kutlaması-anması yıllardır “birlikte alanları, sokakları zapt etme, sesini duyurma direnişi” olarak yaşanıyor.

Bu mücadeleye saygı duyuyor, parçası olmaktan gururlanıyorum.

Yaşasın haklı direnişimiz, yaşasın kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...