06 Mart 2020 01:00

‘Yasaklar cumhuriyeti’nde adrese teslim yasaklar dönemi!

İHD ve TİHV İstanbul Şubesi üyelerinin basın açıklaması

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

AKP, “Yasakları ortadan kaldıracağım” iddiasıyla(*) iktidara geldi. Ama daha iktidarının birinci yılından başlayarak, her önemli grevi (iktidar yıllarında da toplam olarak 16 grevi) yasakladı.

Bütün bu iktidar yıllarında hoşlanmadığı pek çok eylem ve etkinliği yasaklamakta da sınır tanımadı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ise ülkeyi bir yasaklar cumhuriyeti” yapmada önceki iktidarlara rahmet okuttu.

Genel yasakların ötesinde Valiler birer “derebeyi” gibi, istedikleri zaman 15 gün, 1 ay, 2 ay... ildeki bütün gösterileri, toplantıları, hatta kapalı salon toplantılarını bile yasaklamada perva tanımadılar.

Şu anda kaç ilde ne kadar süreyle kaç eylem ve etkinlik yasak, bunu izlemek, bilmek bile artık kolay değil.

‘SAVAŞA HAYIR’ DEMEK RESMEN YASAKLANDI!

Ama bugüne kadar bu yasaklar, herkesi kapsıyor, “İlimizde şu tür eylemler yapılması, şu kadar süreyle yasaklanmıştır” deniyordu. Ne var ki, İstanbul Valiliğinin, 1 Mart günü, 1-10 Mart tarihleri arasındaki bütün eylem etkinlikleri yasaklama kararı, önceki yasaklardan farklı bir nitelik taşıyor.

Çünkü İstanbul Valiliği bu yasak kararıyla, eylemleri sadece yasaklamıyor, aynı zamanda yasaklanan eylemlerin hangi toplumsal kesimleri kapsadığını da adres vererek belirtiyor.

Nitekim, İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamada; “Askeri operasyonları eleştirmeye veya bu operasyonların sonlandırılması amacıyla kamuoyu oluşturmaya yönelik toplantı ve gösteri yürüyüşü, basın açıklaması, stant açma, imza toplama, bildiri, broşür dağıtma vb. etkinlikler 10 gün süreyle yasaklanmıştır” deniliyor. Ama İstanbul Valiliği, bununla yetinmiyor, yasakların gerekçesi olarak da “Suriye’de şehitlerimiz ve gazilerimizin olduğu böylesi hassas bir dönemde; ... ‘Savaşa Hayır’ vb. konular adı altında; miting, yürüyüş, basın açıklaması, imza kampanyası, stant/çadır açma, bildiri, afiş dağıtma vb. eylem ve etkinlikleri gerçekleştirecek grup/şahıslar ile vatandaşlarımız arasında provokasyon amaçlı olayların olabileceği...” iddialarını öne sürüyor.

ARTIK VATANDAŞLAR YASALAR ÖNÜNDE BİLE EŞİT DEĞİL

Yasağın 1-10 Mart tarihleri arasını kapsaması ve “savaşa hayır” demeye özel vurgu yapılması dikkate alındığında, İstanbul Valiliğinin amacının;

- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün içeriğini boşaltmak, kadınların savaşlardan en çok zarar gören bir toplumsal kesim olarak, “savaşa hayır” demelerinin, barış talebini dile getirmelerinin önünü kesmek,

- Savaşa ve savaş politikalarına karşı halkta biriken tepkinin bu vesileyle eyleme dönüşme ihtimaline karşı önlem almak olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Ve elbette İstanbul Valiliğinin yasağında açıkça görülmektedir ki, “savaşa hayır” demek yasaktır ama “savaşa evet” demek serbesttir.

Örneğin İstanbul Valiliğinin kararına göre; “Şehitler gelmesin, şehitler tepesi boş kalsın” diye bir etkinlik düzenlemek yasaklanmıştır. Ama, “Şehitler tepesine her gün şehitler gelsin” demek, “İdlib yansın, Şam yansın, Suriye yıkılsın” diye miting yapmak, “savaşa evet” çağrıları yapmak, ya da “Yaşasın Heyeti Tahriri Şam” diye miting düzenlemek, bildiri dağıtmak, basın açıklaması yapmak... serbesttir!

Demek ki, valilik bu kararıyla, bazı vatandaşların fikirlerini ifade etmeyi yasaklarken diğer vatandaşların fikirlerini açıklamayı yasaklamamaktadır. Burada belirleyici olan ise, iktidarın izlediği politika karşısındaki tutumdur. Ki, valilik bu son açıklamasıyla; en azından 1789 Büyük Fransız İhtilali’nden beri, demokrasinin en temel ilkesi olan “Vatandaşların yasalar önünde eşitliği”ni açıkça ihlal etmektedir.

‘YASAKLAR CUMHURİYETİ’ OLMA YOLUNDA YENİ ADIMLAR

Savaş politikalarına karşı çıkma ve vatandaşların yasalar karşısında eşitliği ilkesini umursamama gibi konularda Erdoğan-AKP iktidarının geldiği yeri şu son birkaç gün içindeki olaylar da açıkça göstermektedir:

- Bir MİT mensubunun cenaze töreni yapılmadan defnedilmesini haber yapan ODATV Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Gazeteci Hülya Kılıç apar topar tutuklandı.

- Kılıçdaroğlu’na ağır hakaretler yapan Cumhurbaşkanı’na aynı sözcüklerle yanıt veren CHP Grup Başkan Vekili Engin Özkoç’a Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, resen ve hemen soruşturma açarken Erdoğan’a hiçbir işlem yapılmadı.

Nitekim önceki gün, Merkezi ABD'de bulunan Freedom House/Özgürlük Evi, “Dünyada Özgürlükler 2020” raporunda Türkiye’nin son 10 yılda 31 puan gerilediğini açıkladı. Rapora göre Türkiye “Özgür olmayan ülkeler” kategorisindeki yerini, “Dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke” olarak sağlamlaştırdı!

Demek ki Türkiye, “tek adam yönetimi” inşasında vatandaşlarının yasalar önünde eşit olmadığı ve valilerin resmi evraklarıyla belgelenen bir “yasaklar cumhuriyeti” aşamasına gelmiştir!  

Üstelik de bu geçiş, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri ve insanlığın bugün temel taleplerinden birisi olan “savaşa hayır” talebinin yasaklanmasıyla yapılmıştır.   

(*) AKP’yi 2002’de iktidara getiren seçim kampanyasının en önemli vaadi “3Y” idi! Yani AKP, “Yoksulluğu, yolsuzluğu, yasakları kaldıracağım” diyordu. Ama 18 yıl sonra bugün Türkiye’de tam bir “3 Y düzeni” kurulmuş oldu. Üstelik bu 3Y düzeni, artık AKP için, iktidarda kalma stratejisinin en önemli dayanağıdır.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...