28 Şubat 2020 00:07

İçeride ve dışarıda!

Çok namlulu roketatar

Fotoğraf: DHA (Arşiv)

Paylaş

Dış politikanın iç politikadan ayrılamayacağını, dahası dış politikanın iç politikanın bir devamı ve uzantısı olduğunu her geçen gün, içte ve dıştaki her gelişme bir kez daha kanıtlıyor ve doğruluyor. İçeride halka ültimatom verilmeden dışarıda Esad yönetimine ültimatom verilemiyor. İçerideki ültimatom kriz nedeniyle her gün halka veriliyor. İşçiye veriliyor, memura veriliyor, çiftçiye veriliyor, emekliye, gence veriliyor.

Tepeden tırnağa her şeye zam geliyor, kazanılmış haklara el atmanın hazırlıkları yapılıyor, mahkemeler muktedirin arzularına yanıt veren kararlar alıyorlar. Açıkçası içte savaş ilan edilmeden, dışta savaş ilan edilemiyor. Ülkeyi yönetenler açıkça ve cesurca savaştayız da diyemiyorlar. Ama fısıltıyla, olayları ve gelişmeleri muğlaklaştırarak “harpteyiz, düşük yoğunluklu çatışma” vb. diyerek halkı susturmaya çalışıyorlar.

Evet açıkça adı konulmasa da bu bir savaştır. Ama bu savaş ülkeyi savunmak, halkı korumak için verilmiyor, dolayısıyla haklı bir savaş değildir. Bu savaş komşu ülkeyi yıkmak ve yağmalamak için veriliyor. Gericiliğe bir savaş yetmiyor, Libya’da ikinci bir cephe açıyor. Ne ülkenin selameti, ne de devletin bekası söz konusu. Söz konusu olan tek adam yönetiminin bekası ve çıkarı. Böyle olduğu o kadar ayan beyan ki, tüm gerici, şoven propagandaya rağmen halkın geniş kesimleri olup biteni onaylamıyor, destek vermiyor.

İçeride kendi halkını yağmalayıp, zulmedenin, dışarıda diğer halklara adalet ve özgürlük götürdüğü görülmüş bir şey mi? Büyük emperyalist devletlerin dışarıdaki soygunlarından ve yağmalarından içeride küçük bir azınlığa sus payı olarak bazı küçük kırıntılar verdiği biliniyor. Yayılmacı ve ilhakçı politikalar izleyen küçük çakalların ise buna olanakları olmadığı gibi, faturayı doğrudan kendi halkına çıkarıyor. Zam diyene, kriz diyene mermi fiyatları, savaş masrafları hatırlatılıyor. Savaş krizin etkilerini yaygınlaştırıp, derinleştiriyor, kriz savaşı çağırıyor.

Bu savaşın ülke için garip ve tarihte önceleri pek görülmemiş özellikleri var. Saldırı komşu ülkeye ve gerekçesi orada yönetim değişikliği. Bu ülkenin en büyük destekçisi ve müttefiki ise Rusya ve “dostum Putin.” Yani ülkeyi yönetenlerin S-400 aldığı, birlikte açılışlar yaptığı, özellikle doğrudan askeri güç kullanarak uluslararası sorunları ve ihtilafları “çözme” alışkanlığı olan bir büyük emperyalist devlet.

Durum böyle olunca nereye kadar güç kullanılacağına, hangi sınırlılıklar içinde kullanılacağına Rusya karar veriyor. Bu nedenle heyetler karşılıklı gidip geliyor, saldırının sınırlarının genişletilmesi için görüşme üzerine görüşme yapılıyor. Rusya’nın Esad yönetimini feda etmesi için herhangi bir neden var mı? Bu bölgedeki açıkça tek müttefiki ve bu ülkede üsleri bulunuyor. Tek adam yönetimiyle ilişkileri ise ‘ipleri koparmayacak gerginlikte’ tutmak, alabileceğini almak, verebileceğini ise ağır bir fatura çıkararak vermek. Aynı nedenlerden dolayı Suriye yönetimine geri çekilmesi için süre vermenin de sahada bir karşılığı bulunmuyor.

Diğer büyük emperyalist ABD ise pusuda bekliyor. Acelesi yok, nasıl olsa kucağıma yeniden düşeceksiniz, efelenmelerinizin hesabını size ödeteceğim davranışı gösteriyor, Rusya ile ilişkilerin daha fazla gerilmesi için arkadan iteklemeye çalışıyor. Daha önce bu işi tek adam yönetiminin ABD denetimindeki bölgelerde ilerlemesi için Rusya yapıyordu. “İlerlemek, teröre karşı mücadele etmek” hakkınız diyorlardı. Yanlış anlaşılmasın bu bir “ortada sıçan” oyunu değil, ülkeyi yönetenlerin düştüğü durumdur. Bu savaşta ipler onların elinde değil, büyük güçlerin elindedir.

Bütün bunlar dikkate alındığında neden bir gün savaştayız dendiğinin, ertesi gün “Görüşmelerle çözmek istiyoruz” denmesinin nedenleri açık seçik anlaşılmaktadır. Durum şudur: Ne savaşmaya, ne de görüşmeye kendileri karar veren bir yönetim ülkenin kaderini elinde tutmaktadır. Ama ülke demek her şeyden önce üzerinde yaşayan halk demektir. Bir halk kaderini ve geleceğini daha ne kadar bu kifayetsiz muhterislerin eline bırakabilir? 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa