20 Şubat 2020 00:26

Hukuki güvenlik: Sütçünün geldiğinden emin olmak

Osman Kavala duruşmada savunma yaptı. | Mahkeme çizimi: Murat Başol

Paylaş

Eski zamanlarda, başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde sık sık tekrarladığı sözlerini hatırladığımız Süleyman Demirel, “Sabah kapınız çalındığında sütçünün geldiğinden emin olmalısınız” derdi... Hukuk devleti ve demokrasi tariflerinden birisiydi bu. Hoş onun zamanında da kimse kapısını çalanın sütçü olduğundan emin değildi. Böyle geçti cumhuriyet döneminin neredeyse tümü, yurttaşlar açısından. Emin olamadan…

Teknik olarak adı, hukuki güvenliktir. Bugünün Türkiye’sinde hepten kaybolmuş bir kavram. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı var ya, hah işte o kavramın ta kendisinden bahsediyoruz. Herkes, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahiptir. Bu bir insan hakkıdır. Kimse keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılamayacak. Habeas Corpus kuralı geçerli olacak. Yani durumu hakkında yargıya başvuru hakkı olacak. Hemen yargıç karşısına çıkarılacak. Herkes, önceden hangi eylem/fiilde bulunursa hangi hukuk kuralı ile karşılaşacağını bilebilecek. Yani yasalar, açık, net, öngörülebilir, hukukun üstünlüğü ilkesi ile uyumlu olacak. AİHM de Silver ve diğerleri kararında (1983) hukukun üstünlüğünün, idarenin insanların hak ve özgürlüklerine müdahalesinin etkili hukuksal denetimi olduğunu söyler. Ya yargı eliyle ihlal edilirse haklar ve özgürlükler? Hukuk devletinde bunun da cevabı var elbette. Usul ve mekanizmalar varsa, işletilirse, elbette var. Her devletin yasalarında usul ve esasa ilişkin yasalarında düzenlemeler var elbette. Var da bunlar yapısal olarak insan hakları hukuku ile uyumlu mu, ikinci olarak hukuka uygun olarak uygulanıyor mu? Sorun da burada. Böyle hukukun üstünlüğü ilkesinin hayat bulabilmesi için o ülkenin yöneticilerinde yüksek politik irade olmalı. Hukuka saygı, insan haklarına saygı…

Devletler, altına imza attıkları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1. maddesinin başlığına “insan haklarına saygı yükümlülüğü” ibaresini yazmışlar. Sözleşmedeki hak ve özgürlükleri yetkimiz dahilindeki herkes için “tanıyoruz” demişler. Söz uzadı. Sözü yargı pratiğine getirmek istiyorum.

Gezi davasında Osman Kavala’ya tahliye kararı geldi. Türkiye, AİHM’nin “derhal tahliye” kararını böyle anladı. Aylar sonra ve “şeklen uyguladı.”

Bunun sonucu, özgürlük musluğunu tutan el, musluğu açmadı.

Tam AİHS’nin 18. maddesinde tarif edilen oluyor. Hukuk araç oluyor. Özgürlüğün güvencesi olarak değil, baskı aracı oluyor. Geziden beraat ediyor, bu defa da darbe suçlaması çıkarılıyor karşısına.

AİHS’nin 18. maddesi bir kez daha ihlal ediliyor.

Bu satırları çarşamba günü öğle sıralarında yazıyorum. Büyükada davası sürüyor Çağlayan adliyesinde. İnsan hakları savunucularının çalışmalarından rahatsızlık duyan devlet, temmuz 2017 tarihinde bir baskın yapmış ve 11 hak savunucusunu gözaltına almıştı.

Burada da hak savunucuları hukuka aykırı eylemleri nedeniyle değil, çalışmalarından duyulan rahatsızlık nedeniyle soruşturma ve yargı baskısına maruz kalıyorlar. Bu uygulama da tam bir AİHS 18. madde ihlali. Kim duyuyor bu çalışmalardan rahatsızlığı? Devlet organları. Bu organların başında bir siyasi otorite yok mu? Var!

Biz de onu söylüyoruz işte!

Var ve “Ne yapıyorsunuz siz?” demiyor ve böyle bir siyasi irade taşımıyor. Daha açık söyleyelim: Türkiye’yi yöneten politik ve bürokratik kadrolar, insan hakları ve demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, azınlık haklarına saygıyı içselleştirmiş kadrolar değil.

Yazımın son bölümü 13 ekimden beri gözaltı ve tutuklamaya maruz kalan Tarih Öğretmeni, İnsan Hakları Savunucusu Mutlu Öztürk Hoca’ya dairdir. Özgürlüğünü talep etmek bizim için bir borçtur. 21 Şubat’ta duruşması var.

İkinci dikkat çekmek istediğimiz olay da önceki dönem milletvekillerinden değerli Mahmut Alınak’ın fikirleri nedeniyle önce gözaltına alınması ve ardından da tutuklanmış olmasıdır. Alınak da tüm insan hakları savunucuları gibi, özgürlükler için çalışan bir kalbe ve beyne sahiptir. Özgür bir insandır… Hapislere sığmaz. O nedenle, siyasi fikirleri nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılmış olması kabul edilemez. Alınak’a, özgürlüğü iade edilmelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...