04 Şubat 2020 00:25

Zamlar ve Torunlarla Ensar

Arşiv | Fotoğraf: Google Street View

Paylaş

Zamlar bir dehşet! Her şeye zam var.

Zam denip geçilebilir mi?

Nasıl geçilsin? İran’da petrole yapılan yüksek oranlı zamlardan dolayı halk ayağa kalktı. Sudan’da Ömer Beşir’in devrilme nedeni, ekmeğe yapılan üç misli zamdı! Şili halkı ulaşım, Lübnan halkıysa internet zammı dolayısıyla hâlâ ayakta. Irak’ta ise, halk, hem de zamanında birbirini kırdığı mezhep farklılıklarına bakmadan, en çok arşı tutan yolsuzluklar nedeniyle ayağa kalktı. Yani, zam meselesi, hele kriz türü sıkışık zamanlarda kolay mesele değil.

Geçen seneden bu yana meyve ve sebzenin yanına yaklaşılmıyor. Kimileri ejder meyvesi yese de ortalama yurttaş şöyle bir ağız tadıyla menemen yemeye bile hasret. Elektrik ve su pahalandıkça pahalandı. Doğal gaz tam bir felaket. Enflasyon tek haneli rakamlara inecek diyor ya damat falan, devletin yüksek makamları; halk kombisini yakmaz oldu. Gaz kullanımı geçen yıldan bu yana yüzde 30 azaldı.

Eskiden Yeşilköy Atatürk Havaalanına bir metro biletiyle gidilirdi. Şimdi “Avrupa ve Balkanların en büyüğü” İstanbul Havaalanına gitmek için 20 TL’ye yakın masraf yapılıyor. Köprü geçiş ücretleri durmadan zamlanıyor. Son zam o çok övünülen Avrasya Tüneline geldi. Açılışından bu yana yüzde 142 zamlanan tünel geçen hafta yüzde 56 zam aldı.

Trafik cezaları da bir acayip. Hem ortalama yüzde 30 kadar artırıldı, hem sağa baktın ceza sola baktın ceza. Yani vergiler de zamlanıyor. Ve Deli Dumrul hesabı yeni vergiler konuyor. Sırada “yol vergisi” var! Başka türlü delik bütçenin açığı kapanmıyor.

Zam ve vergi koymakla kapanır mı? Kapanmaz. Olacağı, açığın, krizin yükleriyle birlikte halkın sırtına yakılmasıdır.

Ya sömürülen emeğiyle geçinme çabasındaki milyonlar? Vergilerle ve tüketim maddelerine zamları yakalamak olanaksız. Jet hızıyla ve açıklanan resmi enflasyon rakamından birkaç misli fazlasıyla artıyorlar. Ancak biliniyor; memura ve emekliye reva görülen yıllık zam oranı sadece yüzde 6’ydı. MESS’in eli metal işçisine en çok yüzde 10 zamma varabildi. Grevin eli kulağındayken tünel zammının 1/3’ünden daha düşük olan yüzde 17’yi kabul ettiler. C. Bşk. maaşı yüzde 26 artmıştı. Örtülü ödenek ve C.Bşk.’lığı bütçesi ise katbekat fazla zamlandı. (Küçük bir hatırlatma: İşçilerin ilk kez egemenliklerini ilan ettikleri Paris Komününden beri ise, işçi sınıfının egemen sınıf olarak örgütlendiği her yerde belediye başkanından C.Bşk’ına tüm görevliler vasıflı bir işçi kadar maaş aldılar hep.)

Zam çok ve yenileri de icat edilen vergiler kepçeyle artarken işçi ve emekçilerin ücret ve maaşlarına çay kaşığıyla zam ancak kabul ediliyor. Bu bir gerçek. Ama hepsi bu kadar mı? Değil tabii.

Dedik ya Deli Dumrul misali işliyor çark. Bir örnek şu: Melih Gökçek zamanında Ankara’da diğerleri gibi doğal gaz sayaçlarının da değiştirilmesi dayatılmıştı. Para ya da haraç devşirme yolu olarak. Kim nemalandı peki? 2013’te Ankara gaz işini alan Torunlar’ın Başkentgaz’ı. Önceden satışa çıkarıldığı fiyatın çok altından Torunlara satılan gaz dağıtımı, bir yandan sayaç ve değiştirme parası bir yandan gaza yapılan zamlarla Torunlara milyarlar kazandırdı.

Kim bu Torunlar? Ali Sami Yen Stadını TOKİ aracılığıyla ucuza kapatan ve 10 işçinin asansör faciasında ölümüyle ünlenen inşaat ve yapmadığı iş kalmamış “her şey” holdingi. Aziz Torun, “nasıl olmuşsa”, ünlü Ensar Vakfının kurucu üyelerinden.

Bir de, halk zamlı vergiler öderken, şöyle bir vergiden “yırtma” yolu bulmuş Başkentgaz: Kızılay, “Kamu hizmeti verdiği için” vergisiz çalışıyor ya, Başkentgaz bu kuruma 8 milyon dolar hibe ediyor ve tabii ki vergiden düşüyor. Kızılay da, allem kullem Ensar Vakfına aktarıyor. Neymiş, ABD’de yurt yapıyormuş Vakıf! Ensar da böylece vergi ödemekten kurtuluyor. Başkentgaz ya da Torunlar doğrudan Ensar’a ödeseler bir miktar vergiye gidecek, ona bile tamah ediyor. Sadece vergi artışlarıyla zamlar değil yani. Başkentgaz’ın halkın sırtından çıkardığı zamlı gaz ve sayaç değiştirme paraları da bir özel (ve tabii ki tarikat) davası için hiç ediliyor. Ödemediği ve ödemeyeceği vergi nereden çıkacak? O da halkın sırtından tabii ki. Doymak yok! Bu han-ı iştiha onların. Tevfik Fikret “Han-ı Yağma”sında demişti:

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, / Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa