01 Şubat 2020 23:25

Ö. Lütfi Akad ve sinemacılar kuşağı

Kanun namına filminden bir kare

Kanun namına filminden bir kare

PAZAR
Paylaş

Nijat Özön, Türk sinemasını “İlk Dönem (1914-1923), Tiyatrocular Dönemi (1923-1939), Geçiş Dönemi (1939–1950), Sinemacılar Dönemi (1950-1970), Genç/Yeni Sinema Dönemi (1970-1987)” (Nijat Özön. Karagözden Sinemaya 1. Cilt, Kitle Yayınları. 1995) olarak tanımlar. Genel kabul görmüş bir tanımlamadır bu. Farklı dönemlendirmeler de olmasına karşın genellikle araştırmacılar Nijat Özön’ün tanımını kabullenir. Türk sinema tarihinde dönemlendirmeyi yeniden tanımlamak gerektiğini düşünenler de vardır. Ben de 1950-1970 arasını Yeşilçam dönemi diye tanımlamanın daha uygun olduğu düşünmekteyim. Bu dönem de kendi içinde bölümlenebilir. Örneğin Bülent Görücü’nün “Yeni Film” dergisinde önerdiği “1950-1960: Ticari Yeşilçam sinemasının başlangıç ve gelişim yılları”, “1960-1970 Yeşilçam sinemasının doruk yılları / Yeşilçam-dışı sinema arayışları” (Bülent Görücü. Türk Sinemasının Dönemlendirilmesi Üzerine düşünceler. Yeni Film dergisi sayı 6) biçiminde tanımlanabilir sinemamızın bu dönemi. ’70’leri, ’80’leri ve ’90 sonrası dönemi yeniden yorumlamak/tanımlamak gerekmektedir.

Geçiş döneminin ortalarından itibaren Türkiye’deki sinema sektörünün tiyatrocuların yönetiminde kalamayacağını ortaya koyan sinemacılar, bu dönemin sonunda da tiyatrocuların sinema üzerindeki etkilerinin son bulmasını sağlamışlardır. ‘Geçiş Dönemi’nin önemli yönetmenleri arasında Şadan Kamil, Şakir Sırmalı, Aydın Arakon ve Orhon Arıburnu bulunmaktadır.

 1950 yılından 1959’a kadar olan süreçte yıllık film sayısında önemli bir artış yaşanır. Aynı şekilde sinema salonu, toplam koltuk sayısı ve seyirci sayısında da ciddi bir artış gerçekleşir. Türkiye’nin farklı bölgelerinden çok sayıda küçük ve orta ölçekli sermaye sahibinin sinema sektörüne girmesiyle birlikte film üretiminde niceliksel bir artış yaşanır. Bu niceliksel artışın nitelik olarak da 1950’lerin ortalarına doğru Türk sinemasına katkıda bulunduğu görülür. ‘Sinemacılar Dönemi’ Ö. Lütfi Akad’ın Kanun Namına filmiyle başlar. (1952) Nijat Özön, ellili yılları Türk sinemasında tiyatro etkisinin kaybolup sinema dilinin ortaya çıktığı bir dönem olarak niteler ve bu döneme “Sinemacılar Dönemi” adını verir. Özön’e göre, “Canlı bir sinema anlatımına, kamera hareketlerine ve montaja önem vermesiyle kendinden önceki bütün yerli filmlerden ayrılan Kanun Namına” sinema dilinin Türkiye’deki ilk örneğidir. (Nijat Özön. Türk Sineması Tarihi -Dünden Bugüne- 1896-1960. Antalya Kültür Sanat Vakfı)

“Türk Sineması” tanımlamasının ortaya çıkmasına katkı sağlayan yönetmenler incelendiğinde görülecek ilk isim Ömer Lütfi Akad olur. 1949 yılında çektiği ‘Vurun Kahpeye’ adını taşıyan ilk filmin ardından 1952 yılında ikinci filmi ‘Kanun Namına’yı çeken Akad, özgün bir film dili arayışlarını ilerletmiştir. ‘Kanun Namına’, kamera açıları ve hareketleri, kurgunun aktif kullanımı, mekan ve oyuncu seçimi gibi özellikleriyle öykülemenin bir film dili üzerinden gerçekleştirildiği ilk film olarak belirmektedir.

Türkiye’de sinemanın bir film diline kavuşmasına öncülük eden, Rekin Teksoy’un “Türk sinemasının gerçek kurucusu” dediği Lütfi Akad’ın, bu dili oluşturmakta teknik ve biçim yönünden Amerikan filmlerinden, içerik ve öykülemede Fransız şiirsel gerçekçi filmlerinden etkilendiği söylenebilir. Akad’ın 1950-1959 yılları arasındaki çalışmalarına bakıldığında şiirsel gerçekçi yönüyle öne ‘Öldüren Şehir’ (1954) ve toplumsal gerçekçi ögeler taşıyan ‘Beyaz Mendi’ (1955) filmleri öne çıkmaktadır. Özellikle ‘Beyaz Mendil’ filmi, hem biçim itibariyle gerçekçi sinemanın film diline yaklaşmasıyla, hem de taşrada gözlenen toplumsal yapıyı yansıtmasıyla başarılı olmuştur.  

Lütfi Akad’ın dışında Türk sinemasının oluşum yıllarında, “Sinemacılar Dönemi”nde etkili olan yönetmenler arasında Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Memduh Ün, Osman Seden, Halit Refiğ ve Yılmaz Güney isimlerini sayabiliriz. ‘Gelinin Muradı’ (1957), ‘Alageyik’ (1959), ‘Karacaoğlan’ın Kara Sevdası’ (1959) filmleriyle Atıf Yılmaz’ın, Yeşilçam’ın ticari ve popülist yapısıyla uyumlu bir yol izlediğini; ‘Üç Arkadaş’ (1958) filmiyle Memduh Ün’ün, sıradan insanı günlük hayatta var eden samimi karakteriyle ele aldığını; ‘Düşman Yolları Kesti’ (1959), ‘Namus Uğruna’ (1960) filmleriyle Osman Seden’in biçimsel denemelerde bulunması, erotizm-şiddet içeriklerini kullanması ve yıldız sistemini Türk sinemasına dahil edişini, Metin Erksan’ın, ‘Âşık Veysel’in Hayatı’ (1953), ‘Dokuz Dağın Efesi’ (1958), ‘Gecelerin Ötesi’ (1960) filmlerindeki, mekana karakter özelliği katan tavrı ile sosyal gerçekliği tasvir ettiğini söylemek mümkündür. Yılmaz Güney’in ‘Umut’ (1970) filmiyle ise hem yeni bir dönemin hem de yeni bir sinemanın kapıları açılır.

  Türk sineması üzerine yapılan araştırmalarda, 1950’den itibaren başlayan yeni döneme ilişkin olarak, “Yeşilçam Dönemi” tanımlamasına sıklıkla rastlanmaktadır. Yeşilçam sinemasının en önemli özellikleri arasında, Türkiye’deki popüler kültürün filmlerdeki içeriği ciddi bir şekilde belirlemiş olduğu vurgulanmaktadır. Hollywood ve Mısır filmleri ile yabancı dilde romanlar Yeşilçam’ın öykü oluşturmaktaki esin kaynakları arasında yer almaktadırlar.

Elbette ağırlıklı olarak ticari, popüler ve popülist bir sinemadır Yeşilçam. Fakat yıllarca yok sayılıp görmezden gelinse de Yeşilçam anlayışının dışında film üreten, tartışıp çıkış yolu arayan sinema aydınları, yönetmen ve yapımcılar da vardır. Tıpkı sonradan satır aralarında keşfedilen ve övgüyle söz edilmeye başlanan Metin Erksan, Lütfi Akad, Halit Refiğ gibi yönetmenler ve filmleri gibi...

LÜTFİ Ö. AKAD VE KANUN NAMINA

Lütfi Akad’ın yönettiği, yaşanmış bir olaydan yola çıkarak Osman Seden’in senaryolaştırdığı ve Kemal Film adına çekilen “Kanun Namına” (1952) bir dönüm noktası oluşturmuştur.

Karısını ve baldızını baştan çıkaran, onlara göz koyup tuzak kuran adamı öldüren ve tamirci atölyesinde kıstırılan Nazım Usta’yla polis arasında karşılıklı ateş açılmaktadır. Polis, Nazım’a ‘kanun namına’ teslim olmasını emreder. Sonra geriye dönüp yaşananları, gelişmeleri, olayların bu noktaya nasıl geldiğini izleriz. Aynı zamanda Ayhan Işık’ı da yıldızlaştıran ‘Kanun Namına’ kameranın sokağa çıktığı, yaşayan tiplerin öyküye girdiği, gündelik olayların ve doğal çevrenin kullanıldığı bir filmdir.

Haftaya; Ö. Lütfi Akad ve Anadolu üçlemesi

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...